"واجبي" - Traduction Arabe en Turc

• görevim
• işim
• ödevimi
• görevimdi
• işimi
• görev
• vazifem
• görevimdir
• ödevim
• Görevimi
• görevimin
• vazifemdir
• olarak
• gerekiyor
• yükümlülüğüm

Eğer sayma tam bitmeden ikinizden biri durur veya dönerse, ...benim görevim hoş olmasa da onu vurmak olacak.
إذا توقف أي رجل أو استدار قبل اكتمال العد سوف يكون من واجبي المقيت ان أطلق النار على قدميه

Albay, Başrahibimizin bulaşıcı kolera hastalığı yüzünden öldüğünü size söylemek benim görevim.
عقيد, هو واجبي لإعْلامك مسبّقنا أخذوا منّا من قبل مرض معدي, كوليرا

Benim görevim sana hizmet etmek, senin görevin ise beni korumak.
لقد قبلتك كزوج لي من كل قلبي. والآن، حان واجبي لخدمتك.

Ve benim işim ailemizi kurmak onun işi de aynen bunu söylüyor.
،وإنهُ من واجبي أنّ آتي بنيّةٍ لعائلتنا .وواجبهُ أن يفعلَ ما آمره

- Öylece teslim olamazsınız. - Adamlarımı kurtarmak benim görevim
أنك لا تستطيع الان ان تستسلم انه واجبي لإنقاذ الرجال

Lily'nin bir buçuk haftaya kadar iki buçuk kilo alması lazım ve benim görevim de bunu başarmasını sağlamak.
يجب على ليلي أن تزيد خمسة باوندات في أسبوع و نصف و من واجبي أن أساعدها على القيام بذلك

Araştırma yapıyorum ve görevim, Malakian ailesinin hareketleri hakkında bilgi toplamak.
أَنا في مهمة و واجبي أَنْ أخبرهم عن نشاطات عائلة مالاكان

Kızını, annesinin dininin savunucusu olarak yetiştirmenin, benim görevim olduğunu varsayıyorum.
..اعتقد انه من واجبي بذلك, أن أهدي الأبنة الى إيمان الأم

Hayır, benim görevim masum bir kişiyi seri katil olmakla suçlamamaktır.
كلّا، إنّما واجبي قطع الشك باليقين قبلما أتّهم بريئاً بكونه سفّاحاً.

Kesinlikle, ama elimden elenin en iyisini yapıyorum, bilirsin, etik olarak görevim...
على الاطلاق ولكن سأحاول بكل جهدي كما تعلم، من الناحية الأخلاقية، واجبي

Bir kargaşanın baş gösterdiğine dair sebebim varsa ve onları durdurmadığım takdirde sorun çıkacağı söylenmişse görevim onları durdurmaktır.
إذا كان لدي سبب للأعتقاد بأنه ستحدث عمليات شغب وعندما يخبرني شخص ما بأنه ستحدث مشاكل فمن واجبي وقفهم

Baban ortada yokken, sana göz kulak olmak benim görevim biliyorsun, değil mi?
طالما ان والدك بعيد فمن واجبي الاعتناء بك انت تعلم هذا أليس كذلك؟

İşim çocuklara bakmak, onlar da sizinle olmak istemiyor!
من واجبي رعاية هؤلاء الأطفال وهم لا يريدون أن يكونوا معك

İşim bunu aksamadan yürütmek. Bu da onu güvende tutmak demek oluyor.
واجبي ان تسير الامور على مايران وان تظل هي بأمان

ödevimi yapıyordum ve bebek kanepeden kaydı. İki dikiş atıldı!
كنت أحل واجبي المدرسي و انزلقت هي من على الأريكة

Bana öğretilen ilk şey, onlara olan görevimdi.
إنه من واجبي أليهم كان أول شئ فعلته أبداً

Gerçek bir bilim adamı gibi işimi iyi yapmaya çalışıyorum.
أنا عالم وقور أحاول بحيرة ان أؤدي واجبي قدر المستطاع

Bu benim kuralım efendim. Sadece görev başındayken içki içerim.
أنه قاعدة لىّ ، انا فقط أشرب اثناء تأدية واجبي

benim vazifem, haftada bir kere, Doğu sokağında yaşayan Rahibe Lassiter, Bledsoe Avenue da yaşayan Rahibe Wıllıamson, ve Oberlin Yolu nda yaşayan Anne Lathers i ziyaret etmekti.
كان واجبي على الاقل مرة في الاسبوع زيارة الام لاسيتر اللتي تعيش في الشارع الشرقي, الام ويليامسن اللتي تعيش في جادة بليدسو, الام لاذر اللتي تسكن على طريق اوبرلين.

Kızlarımızın güzel görünmesini sağlamak, cephedeki cesur askerlerimize karşı görevimdir.
إنه واجبي تجاه.. فتياننا الشجعان على الجبهة أن أبقي نسائهم في الوطن جميلات

Devamını istiyorsan, sonraki ödevim... UğultuluTepeler.
واجبي الدراسي التالي هو عن مرتفعات وثيرينغ

16 yaşında, ben de Görevimi yapıp Birleşik Devletler Orman Hizmetleri'nde çalışmaya başladım.
لذلك في سن ال 16، فعلت واجبي وبدأتالعمل لخدمة الغابات في الولايات المتحدة.

Ve şirket hayatımı kurtarınca, benim tek görevimin de şirketi kurtarmak olduğunu farkettim.
و بما أن الشركة أنقذت حياتي أظن بأن واجبي هو أن أنقذ الشركة

Ve sana bildiğim her şeyi anlatmak Hiristiyanlık vazifemdir.
وهذا هو واجبي كمسيحي أن أقول لكم كل شيء أعرفه

Şunu söylemeliyim ki, bu organizasyonun tam olarak ihtiyacı olan şey bu.
ومن واجبي أن أخبرك بأن ذلك ما كانت المؤسسة تحتاج إليه بالضبط.

Olabilir. Ama lonca başkanı olarak bu tür sorunları çözmem gerekiyor.
ربما لكن كرئيس للنقابة فإنه من واجبي ان انشغل بهكذا مشاكل

Konseye olan yükümlülüğüm başka bir yerde olmamı gerektiriyor.
ماذا كان يفعل على الأرض يتطلب واجبي نحو المجلس التواجد في مكان آخر