"وقت متأخر" - Traduction Arabe en Turc

• geç saate
• geç saatte
• geciktim
• geç vakitte
• geç saatlerde
• geç oldu
• geç kaldım
• geç vakte
• Geç kaldığım
• çok geç
• gecikti
• kadar geç
• geç kaldın
• yarısı
• geciktin

Hayır, bazı geceler geç saate kadar çalışabilirim demiştim, her gece değil ya.
لا، لقد قلتُ أنني سوف أعمل إلى وقت متأخر أحيانا. ليس كل ليلة.

Eve çok geç saatte geldiği için ona kızmayacak mısın?
ألن تعاتبها لقدومها إلى المنزل في وقت متأخر جدًا ؟

- İstasyona geciktim. - Gitmiş miydin?
ــ وصلت إلى المحطة في وقت متأخر ــ هل ذهبتي؟

Burada gece geç vakitte dosyaları kopya ettiğini gördüm.
رأيته ينسخ الملفات هنا في وقت متأخر من الليل

Bazen onu geç saatlerde, ofisinde o şeye bakarken bulurdum.
بعض الأحيان أراه في وقت متأخر في مكتبه يحدق بها

Benle aynı fikirde olduğunu görmek güzel. Üzgünüm, çok geç oldu.
شكراً على موافقتك على رؤيتي عذراً على مجيئي في وقت متأخر

Biliyorum, geç kaldım
أنا في وقت متأخر. أعرف أنني في وقت متأخر.

geç vakte kadar çalıştığı için yorgun düşüp uyuya kalmış olabilir.
لقد ظل يعمل حتى وقت متأخر ربما شعر بالتعب وغلبه النوم

Cumartesi geceleri geç saate kadar dışarıda kalabileceği mi söylememiş miydin?
ألم تقل إنه يمكنني البقاء خارجاً حتى وقت متأخر أيام السبت؟

Bürodan telefon ediyorsun. O, kitapla buluşman için zamanın az olduğunu biliyor. geç saate kadar çalışıyorsun.
أخبرها أنك تعمل في المكتب وستعرف أنه لا أمل من عودتك فستعمل حتى وقت متأخر

- Oh, evet anlıyorum. aslında merak ediyordum ateş edildiği gece... neden o kadar geç saate gittiniz?
فهمت لقد كنت أتسائل ليلة الحادثة لم جئت هناك في وقت متأخر ؟

Ben uzun yoldan gideceğim. Aynı zamanda, tek bayan, yalnız başına, geç saatte...
أنا سَآخذُ الطريقَ الحلزونيَ بالإضافة لا أربد أن تمشى لوحدك في وقت متأخر

Ayrıca gece geç saatte o kadar uzun mesafeyi arabayla yapmanı istemiyorum.
كما أنني لا أريدك أن تقودي في وقت متأخر على هذا البعد

Aslında, iş arkadaşlarımdan biri... geç saatte çıktı ve sonra ortadan kayboldu.
في الحقيقة احدى زميلاتي في العمل انتهت في وقت متأخر ثم اختفت

Bak gitmeliyim, geciktim Evet ben de seni
انظر، لقد والذهاب الى بلادي فلدي، أنا في وقت متأخر. نعم، أنا أحبك جدا.

geciktim, yorgunum Saat farkı da vurdu beni.
أنا في وقت متأخر وأنا متعب. أنا جيتلاجيد جدا.

Gece geç vakitte kapını mı çaldı?
جاء يطرق على بابك في وقت متأخر من الليل؟

Son birkaç ayda, bu numarayı düzenli olarak çok geç saatlerde aramış.
خلال الأشهر الأخيرة اتصلت بهذا الرقم بإنتظام في وقت متأخر جداً ليلاً

Kusura bakma, biliyorum geç oldu ama sana bir şey söylemem gerek, ve bunu sırf sana güvendiğim için söylüyorum.
انظري، أنا آسف، أعلم أنه في وقت متأخر جداً، لكن أريد أن أخبرك شيئاً، وأنا أخبرك فقط لأنني أثق بك.

Sırf sana yemekleri tekrar ısıtmak için geç kaldım.
لقد بقيت مستيقظة حتى وقت متأخر لتسخين الأكل لك

Aslında bu akşam dışarı çıkacağım ve geç vakte kadar gelmeyeceğim.
وإنني بالواقع سوف أخرج الليلة ولن أعود إلاّ في وقت متأخر

Geç kaldığım gün Dr. Thatcher'da unuttuğun.
الشريط الذي نسيته في عيادة الطبيبة تاتشر يوم جئت إلى العيادة في وقت متأخر

Anlamıyorum Pierre bugün çok gecikti.
أنا لا أفهم بيير يجري في وقت متأخر اليوم من كل الأيام.

Mesajını sana bu kadar geç ilettiğim için çok özür dilerim.
لتوصيل هذه الرسالة لك في وقت متأخر كثيرا أنا آسف حقا

Korkarım çok geç kaldın, sensiz başladık.
اتيت في وقت متأخر , كان علينا أن نبدأ من دونك.

Gecenin bir yarısı, yoğun bakımda, sadece sen ve ben.
لقد كان انا وانت فقط لوحدنا في وقت متأخر من الليل هنا في وحدة العناية المركزة؟

Ben Stanford. 40 dakika geciktin.
ومن ستانفورد. كنت 40 دقيقة في وقت متأخر.