Eğer bir saati varsa, niye Bayan Porter'a saati sordu ki? | Open Subtitles | إذا كان عنده ساعة، لما يجب أن يسأل السيدة بورتر للوقت؟ |
Şey... tenis kortunda sana ihtiyaçları var. John şimdi seni soruyordu. | Open Subtitles | يحتاجونك لتكونى حكما فى اللعبة جون كان يسأل عليك منذ قليل |
Üstad Ji, Ran Qiu'nun Lu adına savaşması için sizin rızanızı istiyor. | Open Subtitles | يسأل السيد جي عن موافقتك للسماح للسيد كيو الكفاح من أجل لو |
İyi misin? İyiyim, iyi. Anne, beni soran birileri oldu mu? | Open Subtitles | أنا بخير، بخير يا أمي، هل كان أحداً يسأل عني ؟ |
Bu palyaço en azından Yahudi olup olmadığı mı sormadı. | Open Subtitles | على الأقل لم يسأل هذا المهرج عما إن كنت يهودياً |
Bütün sabah seni sorup durdu. | Open Subtitles | حول لقد ظل يسأل عنك طول الصباح أين أنت يا جيمس ؟ |
Charlie dayı yine seni sordu. Sana bayılıyor. | Open Subtitles | خالك تشارلى كان يسأل عنك كثيرا أنه مولع جدا بك |
Eldivenler için beni ölçerken, ne hayal kurduğumu ve... ebeveynlerimi sevişirken görüp görmediğimi sordu. | Open Subtitles | ، قفازات لاجراء القياس يسأل عما أحلم به و هل رأيت والدي يمارسون الجنس من قبل |
Bu arada biri seni sordu. | Open Subtitles | كان هناك شخصاً يسأل عنك .. ليس طويلاً جداً .. |
Sabah akşam sürekli aramaya başladı ilginç, acayip sorular soruyordu. | Open Subtitles | بدأ بالأتصال دائماً، نهاراً و ليلاً، يسأل أسئلة غريبة جداً |
CIA'in adamlarından biri bir panoyla insanlara ismini soruyordu ve "Yakalanacağım." diye düşündüm. | Open Subtitles | وبوجود رجل المخابرات المركزية الامريكية الذي كان يسأل الناس عن اسمائهم لقد سئمت |
Bir baba ile intikamı arasında duran her adam ölüm istiyor demektir. | Open Subtitles | أي رجل يقف بين أب يحاول أخذ ثأره إنما يسأل عن موته |
Yalnızlığını paylaşacak bir erkek istiyor musun diye soruyor. | Open Subtitles | انه يسأل اذا انت وحيدة وهل تحتاجين لرجل لأمر ما؟ |
Kafasının içinde başka kimin yaşıyor olabileceğini soran uyanık biri gibi. | Open Subtitles | الآن، الرجل المتعقل لابد أنّ يسأل أيّ الشحصيات أيضاً تسكن عقلك. |
Anneme davetiyeyi sormadı, üstelik annemin kocaman çantasında duruyordu. | TED | ولا يسأل والدتي عن الدعوة التي في أسفل حقيبة يدها الضخمة. |
Hadi, babanın hatırı için. Seni sorup duruyor. | Open Subtitles | هيا، افعلي هذا من أجل والدك، كان يسأل عنك |
Ama bilirsiniz işte, televizyonda sürekli görürüm cani suçlu ve polisin olduğu sahne ve polis kapıyı çalar ve suçlu, bana sorduğunuz şeyi sorar, bilirsiniz işte, arama emri. | Open Subtitles | لكني أرى دائما في التلفاز مشهد المجرم والشرطي الشرطي يطرق الباب, ثم يسأل المجرمُ عن, تعلم, عما سألتني, المذكرة |
Vuran kişi hiç uyarı vermiyor, Dunning'e ofiste ne yaptığını sormuyor. | Open Subtitles | القاتل لم يعطيه تحذير لم يسأل داننيج ماذا يفعل في المكتب |
Gider raporlarına bakıyordum ve bilmeni istedim ki eğer hesaplarla ilgili birşey sormak istersen seninle, ayın 9'unda, 11'inde 23'ünde epey büyük bir tane ve dün de ufak bir öğle yemeğimiz vardı, tamam mı? | Open Subtitles | أنا مستمر بتقديم تقرير النفقات الخاص بي أريد أن أخبركم في حالة أي شخص من المحاسبة قد يسأل |
Tom aldığı ilaçlar hakkında sorular sormaya başladı, o da çıldırdı. | Open Subtitles | توم كان يسأل عن الأدوية التي يستخدمها و عندها فقد عقله |
Eğer biri sorarsa, kayıp defineyi aradığımızı söyle. | Open Subtitles | لو أن أي أحد يسأل ، فلتقل أننا نبحث عن كنز مفقود |
Peki, doktor bunun nerede olduğunu sorduğunda ne diyeyim ? | Open Subtitles | الذي صباحا أنا إفترض لإخبار الطبيب متى يسأل أين هو؟ |
Bir ay ortadan yok olsanız kimse size birşey sormaz. | Open Subtitles | يمكنك ان تختفي لمدة شهر ولن يسأل احد عن مكانك |
Şimdiye kadar, sınıfın önünde konuşma yapmak isteyen birini daha önce görmemiştim. | Open Subtitles | لا أعتقد بأنني سمعت أحداً يسأل أن يلقي خطاباً في فصل من قبل |