Ama ben bu olamaz dedim, çünkü senin zaten hiç taşağın yoktu. | Open Subtitles | لكني قُلت هذا لا يُمكن لأنكَ لم يكُن لديكَ خِصيتان من قَبل |
Bu adamlar, her kimlerse, sana bunu yapmaya hakları yoktu. | Open Subtitles | أولئكَ الرجال، مهما كانوا لم يكُن لهُم الحق في اغتصابِك |
İnan bana, senin gibi bir goril olunca ufak bir ayartma bile olmadı. | Open Subtitles | صدقني ، مع غوريلا مثلك لم يكُن هُناك على الأقل قليلاً من الإغراء |
Su hayaleti değilse ne olabilir? | Open Subtitles | إذا لم يكُن شبح ماء، ماذا يُمكن أن يكون؟ |
Ve fark ettim ki, bilirsin, beni bir sandığa koyup karıma postalayabilirsin, hızlı posta, öncelikli posta, her neyse. | Open Subtitles | و فكرتُ، تعلَم، يُمكنكَ أن تضعني في صُندوق و تُرسلني بالبريد إلى زوجتي، بالبريد المُستعجَل البريد المُمتاز، مهما يكُن |
Onunla bir kavga çıkartamazdım yoksa benim başım belaya girerdi. | Open Subtitles | لم يكُن باستطاعَتي بدءَ عِراكٍ معَه، أو سأقعُ في مشكلة |
Benim için o kadar da önemli değilmiş demek ki. | Open Subtitles | أخمن أن الأمر لم يكُن بتلك الأهمية بعد كل ذلك |
Hiçbir zaman. Olsa bile, geri döner kendi hatası olmadığını söyler dururdu. | Open Subtitles | لم يحدُث، و لو حدث فإنَّه يُجادل ليخبرك بأنَّه لم يكُن خطؤه |
Etrafta hiç görevli yoktu. Zaten ne zaman olurlar ki? | Open Subtitles | ولم يكُن هناك أي من العاملين لم يكن هناك أبد. |
Kız dansa gelmek istiyordu ve Matt'in de bir damı yoktu. | Open Subtitles | لقد أرادت الذهاب للحفل الراقص ولم يكُن لديها من أحد لترافقه |
Bu yetimhanede bu isimde kardeşler yoktu. | Open Subtitles | لم يكُن هناك أُختَـان بهذا الإسم في الملجأ |
Kaçamayacağı tek bir an bile olmadı. | Open Subtitles | لم يكُن هناك وقتاً ابداً عندما لم يتمكن من الهرب |
Doğduğumdan bu yana hayattım bok gibi gitti, ve senin gibi güvenebileceğim bir kardeşim de olmadı. | Open Subtitles | لم تكُن حياتي سوا القذارة منذُ أن وُلِدت و لم يكُن لديَ أخٌ أستندُ عليه مثلَك |
İnan bana, geçmişte,birşey olmadı ilişkimiz dostça idi. | Open Subtitles | صدقني ، لم يكُن هناك شيئاً علاقتنا كانت صداقة |
Öyle değilse niye suçluları görüp görmediğim konusunda endişeleniyorsun? | Open Subtitles | ،إذا لم يكُن هذا هو الأمر إذاً، لماذا أنت قَـلِـق ما إذا كُـنت رأيتُ الخاطف أم لا؟ |
Tabii bu senin ve Schillinger'ın yeni bir tezgâhı değilse. | Open Subtitles | ما لَم يكُن هذا مُخططاً آخر قُمتَ بإعدادِهِ أنتَ و شيلينجَر |
Patlama için teşekkürler. İyi geceler tatlı prens, ve... meleklerin uçuşları ya da güvercinler veya serçeler, her neyse. | Open Subtitles | شكراً لظهورك هُنا, و ليلة سعيدة أيُها الأمير االطيف و هيّا طِر مثل الملائكة, الحمام او العصافير, مهما يكُن. |
Bu davaya ilişkin elinizde daha fazla şey yoksa gidiyorum. | Open Subtitles | إن لم يكُن لديك أيّ شيئاً يتعلق بهذه القضية سأذهب |
Buradaki pikap değilmiş. 611'de yük kamyonu ya da karavan tarzı varmış. | Open Subtitles | لم يكُن ثَمّة شاحنة التقاط هنا لقد كانت عربة مقطورة أو منزل متحرِك في المساحة 611 |
neyse ne, ikimiz de böyle bir insan olmadığını biliyoruz. | Open Subtitles | ،في مطلق الأحوال .كلانا يعلم أن ذلك لم يكُن أنت |
Kabalığım için özür dilerim .. Ben değildim. Yediklerimdi.. | Open Subtitles | أُعذريني لكوني وقحاً, لم يكُن انا الفاعِل, بل الطعام الذي اكله, لقد خرج لألقاء التحية |
Taksilerin, otobüslerin ya da ona zarar verecek insanların olmadığı bir yerde. | Open Subtitles | حيث لم يكُن هُناك سيارات أُجرة أو حافلات أو غرباء قد يأذونها. |
Esasında eğer kimse suçlanmıyorsa, bu kötü bir şey olmamış demektir. | Open Subtitles | في الحقيقة، إذا لَم يكُن هُناكَ من يُلام، هذا يعني أن لا شيء سيئاً قد حصَل |
Ne varsa. | Open Subtitles | الدينية، حفلات الأطفال، الجنازات، مهما يكُن |
Kendinde değildi. Öyle olmasa asla böyle bir şey söylemezdi. | Open Subtitles | لم يكن بطبيعته أو بمعنى أخر لم يكُن ليقول هذا. |
Hayır, sen değildin! Eşlerimizin ne kadar cesur olduklarını tartıştığımızı hatırlamıyor musun? | Open Subtitles | لا إنه لم يكُن أنتَ , أتتذكر عندما تحدثنا عن مدى شجاعة زوجتنا ؟ |