Ama bir gün, bir insan mağarayı buldu ve gördüğü şeye güldü; çünkü anlamadı. | TED | ولكن في أحد الأيام، وصل بشري إلى الكهف وضحك على ما رآه لأنه لم يفهم. |
Ama tekrar edeyim, bedenlere dair anlayışın sınırlılığı yüzünden doktorum farkı anlamadı. | TED | لكن مرة أخرى، بسبب نقص فهم الأجساد، لم يفهم أطبائي الفرق. |
Bir adam için müziğin doğuştan gelen bir istek olduğunu hiç bir zaman anlamadı... | Open Subtitles | ألن يفهم ابدا ان الموسيقى تولد مع الأنسان |
O salak sakar, onunla aynı bedeni paylaştığımızı anlamadı bile. | Open Subtitles | ذلك الأحمق المترهل لا يدرك حتى بأنني أستخدمه كوقت مشترك |
dedim. (Kahkahalar) Gerçekten inanılmaz. Kimse ne dediğimi anlamadı. | TED | ( ضحك) أنه أمر لايصدق, لم يفهمه الجميع حقيقتًا. |
Ailesi, ne onu ne de seçtiği hayatı hiçbir zaman anlamadı. | Open Subtitles | . عائلته التي ابداً لمْ تقبل مسار حياته ولمْ يفهمها تماماً |
Onun ve ailen için ne yapmak zorunda kaldığını anlamadı. | Open Subtitles | إنها لم تفهم ما الذي كان عليك فعله من أجلها و من أجل عائلتك |
Stalin onu duymadı veya anlamadı sandı. | Open Subtitles | أعتقد ترومان أن ستالين لم يكن يسمع أو لم يفهم ما يقوله |
Kafası karışıktı ve yaptığım işin ne kadar onurlu olduğunu anlamadı. | Open Subtitles | بالتأكيد فهو مشوش هو لم يفهم الشرف وراء ماكنت أعمله |
Ama bazen John olayları anlayamıyor. Bizim bu ülkede yaşattığımız yapı taşının değer yargıları olmadığını hiç anlamadı. | Open Subtitles | لا يفهم أننا نحمل مقدسات لهذه البلاد بلا قيم |
Beni öyle görmesine dayanamayacağımı anlamadı. | Open Subtitles | ..هو لم يفهم أنه لم أكن لأحتمل أن يراني على هذه الحال.. |
Confessor ile Arayıcı arasındaki bağı anlamadı ve bana ihanet etti. | Open Subtitles | انه لم يفهم الرابطه التي بين المؤمنه والباحث. وخانني. |
İma ettim, ipucu verdim, dergilerde çiçek resimlerini önüne koydum, ama hiç bir zaman anlamadı. | Open Subtitles | قد ألمّح, وأعبس بوجهه, أطالع المجلات التي تحوي صور الورود, إلا أنّه لم يفهم أبداً التلميح. |
Eleman olayı anlamadı. Hey... İyi misin sen? | Open Subtitles | هذا الشاب فقط لم يفهم هل أنتي على مايُرام ؟ |
Şirket, kıyafetlerini anlamadı, kişiliğini anlamadı, bakış açısını anlamadı. | Open Subtitles | السجل لم يفهم ملابسه, أو شخصية أو وجهة نظرها. |
Ayrıca, o dönemde hiç kimse fosil yakıt tüketiminin gerçek sonuçlarını anlamadı. | Open Subtitles | إلى جانب ذلك لم يفهم أحد في ذلك الوقت الثمن الحقيقي لإحراق الوقود الأحفوري. |
Barton'ın yaklaşan izin günlerine neden katlandığımı anlamadı. | Open Subtitles | لم يفهم لماذا حملت على نفسي كثيراً لآتي في يوم إجازة بارتون. |
O salak sakar, onunla aynı bedeni paylaştığımızı anlamadı bile. | Open Subtitles | انت الجوكر ؟ ذلك الأحمقِ المترهلِ لا يدرك اننى حتى اننى أَستعمله بعض الاوقات |
Ama Emery Steve'in de anahtar olduğunu anlamadı. | Open Subtitles | ... "ما لم يفهمه "إيمرى إن "ستيف" كان مفتاحاً أيضاً ستيف" ؟" |
MIT'ye uymayan bir vizyonum vardı, bunu kimse anlamadı fakat baban anladı. | Open Subtitles | كنت طالب جامعي أخرق ذو رؤية لم يفهمها أحد سواه |
O asla anlamadı, birlikteyken birlikte olmamak için kavga ettik. | Open Subtitles | لم تفهم مطلقاً بأننا عندما نكون مع بعضنا نتعارك للإفتراق عن بعضنا |
Hondo 96'da başkanı da böyle götürmüştü. Kimse anlamadı. | Open Subtitles | هوندو نقل الرئيس الأمريكى بنفس الطريقة عام 96 و لم يلاحظ أحد شيئاً |
Kimse beni anlamadı. Eski dava kardeşlerim bile. | Open Subtitles | لم يفهمنى أحد حتى إخوة السلاح القدامى |