| Hayatta kalabilmek için yalnızca iki kilogram civarı bir basınç gerekiyor. | TED | ونحتاج إلى خمسة أرطال من الضغط فقط لنبقى على قيد الحياة. |
| O derinliğe inmemiz mümkün değil kaptan. basınç gemiyi paramparça eder. | Open Subtitles | من المستحيل التوجه لهذا العمق يا سيدى الكابتن الضغط سيسحق البدن |
| Su seviyesi daha yüksek olsa, basınç oluşurdu... ve hava sıkışıp tavanı patlatırdı. | Open Subtitles | لو إرتفع مستوى الماء فسوف يزيد الضغط و الهواء سوف يتجمع في الأعلى |
| Sanırım iki kürenin yaptığı geri basınç, bize engel oluyor. | Open Subtitles | إنه يمر من خلال الكرتين ويدخل للنظام سيعود الضغط الآن |
| Beyin gibi dar bir alana sıkışmış organlarda penisilin gibi yüksek hacimli ilaçlarla artan basınç beyin sapına zarar verebilir. | Open Subtitles | لا يمكننا في مكان ضيق كالمخ تزايد الضغط على الجمجمة من عقار عالي التأثير كالبنسلين يمكن أن يفتق قشرة المخ |
| Şimdi, öğreneceğimiz yol O negatif basınç çalıştırılır Öldürme çizgisinde test edin. | Open Subtitles | حسنا، سنكتشف الحقيقة حينما نُجري اختبار الضغط السلبي على انبوب الضغط العالي، |
| Ayrıca, yaraya basınç uygulamak gayet acı verici bir şey olabilir. | Open Subtitles | بالاضافة لهذا أنت تعرف بأن الضغط على الجرح يكون مؤلماً جداً |
| Derinlik 3000 metrenin üzerinde. Bu derinlikte basınç, yüzeydekinin 300 katı. | Open Subtitles | أكثر من ميلين أسفل، الضغط هنا ثلاثمائة مرةُ التي في السطحِ. |
| Bebeğim, basınç artıyor, dünyadaki kimse bu kadar rahatsız değildir. | Open Subtitles | حبيبتي، الضغط يزيد لا أحد على الأرض غير مرتاح مثلي |
| basınç sensorunda bir problem olduğunu bir süredir bildiğini söyledi. | Open Subtitles | ..قال بأنه عرف منذ فترة بوجود خطب في مجس الضغط |
| Yüksek basınç altındayken, kandaki her şey korkup paniğe kapılır ve saklanır. | Open Subtitles | تحت الضغط العالي، يصاب كلّ شيء بالدّم بالذعر والهلع ويسارع بالفرار والاختباء |
| Yemek borusuna yaptığı basınç, midesine daha fazla yemek almasına olanak sağlıyor. | Open Subtitles | بأن يزيد الضغط الصدري خلال المريء مما يمكنهُ أن يبتلع طعاماً أكثر |
| Kafa içi basınç çok arttığında, bu yumru sinirlere baskı uyguluyor. | Open Subtitles | إذا كان الضغط داخل الجمجمة شديد هذه الزائدة ستضغط على الأعصاب |
| Sonunda basınç o kadar yükseliyor ki, atom patlamasını tetikliyor. | Open Subtitles | في نهاية المطاف، الضغط يصبح عاليا جدا، مطلقا انفجارا ذريا |
| basınç giderek arttıkça, atmosferik gazlar belli bir geçiş hattı olmadan sıvılaşıyor. | Open Subtitles | لارتفاع الضغط أعلي وأعلي غازات الغلاف الجوي أصبحت مساله دون انتقال للرؤية |
| Yeraltı suları ısı ve basınç arttığı zaman, en sonunda fışkırıyorlar. | Open Subtitles | انها ينابيع تحت الأرض عندما تتراكم الحرارة و الضغط تنفجر بالنهاية |
| Ve şahdamarına 3 kilogram basınç ile beyne kan akışının durması. | Open Subtitles | وسِتة باوندات من الضغط على الشريان السُباتي توقِف سريان الدم للمخ. |
| Evet, basınç duyarlı gösterim işlemde. | TED | حسنا. نقوم بتشغيل هذه الشاشة الحساسة للضغط |
| Eğer basınç düşerse, ajanlardan biri göğsüne basınç uygulasın. | Open Subtitles | ليقم أحد العملاء بضغط للصدر لو انخفض الضغط. |
| Ne kadar derine inerseniz, basınç o kadar artar. | TED | كلما كنت أعمق تحت الماء، كلما كان الظغط أكثر. |
| Etrafta bu kadar büyük bir sıcaklık ve basınç olunca, facia çok yakındadır. | Open Subtitles | فالكوارث تكون قريبة منك جدا عندما تكون محاط بمثل هذه الحرارة والضغط الهائلين |
| Kalp monitörü, kan basınç monitörü, ve bir tane de aleti için. | Open Subtitles | جهاز مراقبة القلب , جهاز مراقبة ضغط الدم و الآخر الخاص بعضوه |
| Su, platform boyunca tünelde basınç yapıyor bu yüzden seviye yükseliyor. | Open Subtitles | المياه على طول الرصيف تسبب ضغطاً على النفق، لهذا يرتفع المنسوب. |
| Bu nefes alma mücadelesi göğsünün üzerinde bir basınç veya boğulma hissi oluşturur. | TED | هذا الصراع من أجل الهواء وجسمك نائما يخلق شعورا بالضغط على الصدر أو الاختناق. |
| Bununla birlikte, en kompakt negatif basınç tasarımları bile bir hastanın hareketini büyük ölçüde kısıtladı ve bakıcılar için erişimi engelledi. | TED | مع ذلك فحتى تصاميم الضّغط السّلبي الأكثر فعالية، تقيّد حركة المريض بشكل كبير، وتعرقل الحصول على الرِّعاية الطبّية، |
| basınç kabininden tamir modülleriyle birlikte çıkıyorum. | Open Subtitles | أخرج عبر الحاجز الهوائي مع وحدات الصيانة |
| Tümöre bağlı kafa içi basınç artışına bağlı olabilir. | Open Subtitles | قد يكون ارتفاع ضغطٍ قحفي ناتجاً عن ورمٍ دماغي |
| - Bu sinyal olmalı. Burada 320 km boyunca alçak basınç alanı yok. | Open Subtitles | ليس هناك منطقة ضغطِ منخفضةِ من ضمن 200 ميلِ هنا. |
| Uçaklar 10,000 feet e kadar basınç yapar. | Open Subtitles | ترى ان الطائرات تتعرض لضغط فقط عند 10 الاف قدم |
| Bu bölgede görülen yüksek basınç aşırı sıcaklara ve neme sebebiyet veriyor. | Open Subtitles | منطقة الضغطِ العالي بأنّنا نَرى هنا و هذا تسبب في الحرارة والرطوبة البالغة |
| Saniyeler içinde basınç tüpün tıkacını kıracak ve gaz serbest kalacak. | Open Subtitles | خلال ثواني اضغط سيفتح ختم الحاوية والغاز سيتحرر |