Bu Odysseus'un şarkıyı dinlediği haline benzer. | TED | والتي هي نفس أوديسيوس عندما يستمع للأغنية |
Ve siz hikâyeyi anlatıyorsunuz. Ve kısa bile olsa, topluluğun, tüm topluluğun dinlediği hikâyeci siz oluyorsunuz. | TED | وربما بشكل بسيط تصبح القصصى بذاته حيث يستمع اليك المجتمع، المجتمع باكمله |
Ayrıca, deli olmasan bile, artık kimsenin kimseyi dinlediği yok. | Open Subtitles | ولا يستمع البعض إلى الآخرين هنا وحتى لو لم يكونوا مجانين |
Daniel öldü, Max'in başı belada, bu savaş, hız kesmeden devam ediyor ve kimsenin de dinlediği yok. | Open Subtitles | دانيال مات وماكس محطّم والحرب لا تزال دائرة ولا احد يستمع |
Şimdi sadece süs olarak duruyorlar. Hiç dinlediği yok. | Open Subtitles | الآن,هي مجرد ديكور ,نادراً ما يستمع اليها |
Bir insanı dinlediği müzikten tanıyabilirsin. | Open Subtitles | يمكن معرفة الكثير عن الشخص من الموسيقى التي يستمع إليها. |
Bir Hallyu yıldızının dinlediği müzikleri merak edip bazılarını dinledim. | Open Subtitles | كنت اتساءل عن الموسيقى التي يستمع لها نجم هاليو ، ولذا استمعت إلى بعضها |
dinlediği kasetle aynı zarfa koymuş. | Open Subtitles | لقد وضعهم بنفس الظرف وكذلك الشريط الذي كان يستمع له. |
Çünkü ne yaparsam yapayım... kocamın dinlediği tek bir kişi var ve O'da... | Open Subtitles | لأنه مهما افعل هنالك شخص واحد يستمع إليه زوجي وهي |
Ekibinizin, tam da o an bozulan yasadışı bir sinyali dinlediği kanısındalar. | Open Subtitles | حسناً، لقد أخبرتهم بذلك. رأيهم أنّ فريقكِ كان يستمع إلى إشارة غير قانونيّة كانت قد تعطّلت للتو. |
- Evet. Biliyorum. Eminim burada gerizekalı arkadaşlarınla bilgisayar müziği dinlediği için daha mutludur. | Open Subtitles | متأكدة أنه أسعد بكثير وهو يستمع للموسيقى هنا |
Baban gözlerini yumarsa müzik dinlediği için. | Open Subtitles | مرحباً، اذا اغلق ابيكِ عينيه سيكون فقط يستمع للموسيقى، حسناً؟ |
perdenin arkasında bulunduğundan görünmüyor. Sadece dinlediği konusunda bir sonuca ulaşan insanları düşünün. Herhangi bir şeyden dikkatleri dağılmıyor. | TED | ما أرغبُ أن أفكر فيه هنا أن من يستمع إلى هؤلاء قد قرروا ما هو المهم وما ليس مهمًا، ولم يتم ازعاجهم بأي شيء بهذا القرار. |
Ama bu herifin dinlediği filan yok. | Open Subtitles | لكن هذا الشخص لا يريد أن يستمع له |
Herkes çocukların dinlediği müziği merak ediyor. | Open Subtitles | لكن جميعنا يعلم ما يستمع له الأولاد |
Porto Riko'luların hala Journey'i dinlediği yerde. | Open Subtitles | حيث بورتوريكيون ما زال يستمع لجورني |
Herkesin gizli gizli dinlediği bir şarkısı vardır. | Open Subtitles | كل شخص له أغنية يستمع لها في الخفاء |
Bir şey dinlediği yok. Beni düpedüz yok sayıyor. | Open Subtitles | لم يستمع إليّ والآن هو يتجاهلني تماما |
Beni, seni dinlediği gibi dinlemiyor. | Open Subtitles | هو حقاً لايستمع لي كما كان يستمع لك |
dinlediği onca 80ler müziği, kısa bir süre senin feci blues takıntını arattı. | Open Subtitles | يا إلهي, موسيقى الثمانينات التي يستمع إليها لقد بدأت أفتقد بلوز اوبسشن" الخاصة بك" لفترة وجيزة |