Afrika'nın mevcut durumla mücadele edecek daha fazla gence ihtiyacı var, inanç topluluklarında bile. | TED | تحتاجُ أفريقيا إلى المزيد من الشباب الذين يتحدون الوضع الراهن، حتى في مجتمعاتهم الدينية. |
Ve bunlar orijinal durumla karşılaştırma yapıldığında çıkan yüzdeler, başka bir deyişler, endüstriyel devrim öncesi çağ ile yani 1750. | TED | وتلك هي النسب في مقابل الوضع الاصلي, ماقبل الثورة الصناعية 1750 |
İstenen sonuçlar için, insanlar çalıştıkları durumla ilgili verileri iyice test edip getirmeliler. | TED | من خلال العمل على النتائج، والناس لديهم حقا لاختبار وإحضار البيانات إلى الوضع التعامل مع أن واحدا. |
Ama sizi temin ederim, bu durumla ilgili özel bir ilişkisi var. | Open Subtitles | أؤكد لك أنها وثيقة الصلة تماماً بهذا الموقف |
Onlara güvende olduklarını ve durumla ilgilendiğimizi anlatın. | Open Subtitles | أخبروا الناس أنهم آمنون وأننا نتعامل مع الموقف |
Jerome'un böyle bir durumla karşılaştığında ne yapacağını anlayan bir avukata ihtiyacı var. | Open Subtitles | جيروم يحتاج لمحامي يفهم ما يفعل عندما تكون هناك مواقف كهذه تعرض نفسها |
Bu teknik için hayvanlardan değil, benzer bir şekilde materyal aracılığıyla büyüyen bitkilerden esinlenildi. bu yüzden oldukça geniş bir çapta farklı durumla yüzleşebilir. | TED | وذلك مستوحى من النباتات وليس الحيوانات، والتي تنمو بطريقة مشابهة حتى تتمكن من مواجهة العديد من المواقف. |
Bir noktada Afrika'da bulunmak için nedeni olan Afrika'nın tüm dostları, bu acınacak durumla ilgili olarak endişelenmeliler. | TED | جميع أصدقاء أفريقيا ، الذين سيكون لهم سبب للتواجد في أفريقيا في وقت ما عليهم أن يكونوا قلقين لهذا الوضع المؤسف |
Ve ben sık sık günlüğüme geri dönüp durumla ilgili değiştirmek istediğim birşeyler olup olmadığını kontrol ediyorum. | TED | وانا ارجع كثيرا الى يومياتي و ارى ما إذا كنت اريد تغيير شي عن الوضع. |
Eğer tasarımcıysanız ve böyle olmadığınızı düşünüyorsanız, muhtemelen içinde bulunduğunuz durumla ilgili bir sorun var. | TED | وأعتقد أنه اذا لم تكن كذلك، فمن المحتمل أن ثمة خطأ في التركيب أو الوضع الذي أنت فيه، اذا كنت مصمما. |
Şu anki ekonomik durumla alakalı bir şey daha var. | Open Subtitles | نعم، هناك شيء واحد حول الوضع الاقتصادي الراهن |
Artık barışsever ve anlayışlı bir toplum haline geldik ve açık konuşmak gerekirse, bu durumla başa çıkacak donanımımız yok. | Open Subtitles | أصبحنا مجتمعاً مسالماً وودوداً ومتفاهماً ولسنا مجهّزين للتعامل مع هذا الوضع |
Şimdi Max Brackett'e bağlanıyoruz müzedeki durumla ilgili özel bir söyleşi için. | Open Subtitles | ننتقل الآن إلى ماكس براكيت في تقرير خاص... حول الوضع في المتحف |
Khrushchev bu durumla baş edebileceğini sanıyordu." | Open Subtitles | ظنّ خورشوف أنّ بمقدوره السيطرة على الوضع |
Bay Kubitz, izninizle. Gidip şu durumla ilgileneceğim. | Open Subtitles | سيد كوبيتز اعذرني لحظة سأذهب لمعالجة الوضع |
Senin iznine ihtiyacım yok. Dinle, biz daha önce hiç böyle bir durumla karşılaşmadık. | Open Subtitles | انا لا احتاج تصريح منك نحن لم نخض هذا الوضع من قبل |
Washington'dan durumla ilgili talimat bekliyorum. | Open Subtitles | أنتظر العاصمة لتقديم النصائح لي لحل هذا الموقف. |
Bu durumla hiç alakası yoktu ama yine de teşekkürler. | Open Subtitles | هذا لا ينطبق على هذا الموقف أبداً و لكن شكراً لكِ أنا أقدر هذا |
Bu Termeh'le ve onu içine soktuğun durumla ilgili. | Open Subtitles | انا اتكلم عن تيرميه و هذا الموقف الذى وضعتها فيه |
durumla ilgilenmesi için çok korkunç bir kaç sürtük gönderdim. | Open Subtitles | أرسلتُ بعض العاهرات المروعات جدّاً لمعالجة هذا الموقف. |
Bazen zor bir durumla karşılaşırsın. | Open Subtitles | ،أحياناً تكون هناك لحظات حين تتورط في مواقف شديدة الخطورة |
Muhammed o zamanlar, çok vahim bir durumla karşı karşıyaydı. | Open Subtitles | محمد كان هو الرجل الذى واجه المواقف الاكثر صعوبة على الاطلاق |
Pekâlâ, delegeleri durumla alakalı bilgilendirin. | Open Subtitles | حسناً إذن، أبلغوا مندوبي الدول بالوضع الراهن |