Tabi, onun için orada. Acil durumlar ve sahte ajanslar için. | Open Subtitles | بالطبع ، لقد صُنع لهذا الحالات الطارئة و المتظاهرين بأنهم وكلاء |
...- bunu söylemekten nefret ediyorum, bunu söylemek büyük acı veriyor- evrimde baş döndürücü bir sıçramanın yapıldığı açık bazı durumlar vardır. | Open Subtitles | لكني في الحقيقة أكره قول ذلك فقول ذلك صعب علي هناك بعض الحالات من الواضح أنه حدثت فيها قفزات مذهلة في التطور |
Şu durumlar altında anlayacağını düşünüyorum, neden kendi adamlarımla kalmayı tercih ettiğimi. | Open Subtitles | تحت هذه الظروف , أعتقد أنك تتفهم لم أفضل التمسك بجماعتي الخاصه |
-Biliyoruz ki böyle durumlar da insanların sinirleri dağılır. -Sinir mi? | Open Subtitles | وكلانا يعلم أن مثل هذه المواقف تعتمد على قوة أعصاب الأشخاص |
Ve bu insan deneyimleri spektrumundaki her şey nihayetinde bir spektrum boyu farklı durumlar üstlenen beyin sistemleri tarafından üretilir. | TED | وكل شيء في تلك السلسلة من التجارب البشرية تحدثُ أساسًا عن طريق أنظمة الدماغ التي تعتبر السلسلة من حالات مختلفة. |
Bu sistem, Suriye'de gördüğümüz olaylara benzer durumlar için oluşturuldu. | TED | لقد أنشئت على وجه التحديد لحالات مثل الوضع الذي نراه في سوريا اليوم، |
Tıpkı bunun gibi durumlar için eklediğim küçük bir özellik. | Open Subtitles | إنه شيء ضئيل أضفته من أجل مواقف تمامًا مثل هذه |
Bu durumlar, çoğunlukla hayatın ikinci on yılına kadar kendilerini belli etmiyorlar. | TED | تلك الحالات لا تحدد نفسها حتى العقد الثاني من الحياة |
Bizim için böylesi ender ve istenmeyen, normalde karşılaşılmayan durumlar, daha çok standart olaylar olur. | TED | بالنسةِ لنا، الحالات الهامشيّة هذه الحالات النادرة الغير محتملة الحدوث، تحدث بشكل اعتيادي. |
İlk kısımda çok iyi gelişme katettik ve evrim kanunları hakkında en uç durumlar hariç her koşul için bilgiye sahibiz. | TED | لقد قطعنا شوطا كبيرا في الجزء الأول وأصبح لدينا العلم والمعرفة بقوانين التطور عموما إلا في بعض الحالات الشاذة. |
Peki şimdi giderek daha fazla yüz yüze geldiğimiz daha dinamik ve öngörülemez durumlar? | TED | ولكن ماذا عن تلك الحالات الأكثر حيوية وغير المتوقعة التي نواجهها الآن يوما بعد يوم؟ |
Koşullardaki bir takım durumlar özel bir tarzda vahşiler yaratmaya başladı. | Open Subtitles | وبعض الظروف غير العادية هي من تصنع هذا النوع من الهمج |
Karşı konulmaz zorluklar ve en umutsuz durumlar karşısında bile. | TED | حتى في مواجهة الصعوبات الشاقة الطاغية وفي أحلك الظروف. |
Hipotez ve durumlar hakkında hiç bir bilgileri yok. | TED | وكانوا المبرمجين جاهلين تماما للفرضية، ويجهلون الظروف. |
Mesela bir yaz kampındaki sosyal etkileşim yaşanacak durumlar gibi. | Open Subtitles | التعقيدات في المنام التفاعلات الإجتماعية في المواقف مثل المخيم الصيفي |
Erkekler ve kızlar aynı çatı altında olduğu zaman garip durumlar ortaya çıkabiliyor. | Open Subtitles | عندما يعيشون الفتيات و الأولاد في نفس المنزل بعض المواقف المحرجة قد تحدث |
Böyle bir düşünce şeklinin uygulanabildiği belli başlı durumlar olsa da yine de esneyebilir ve uzatılabilirler. | TED | حتى وإن كانت هناك حالات إفتراضية يمكن ان تطبق عليها واحدة من هذه العقليات، يمكن أن تُمدد وتُوسع. |
Ayrıca ailesinin hayatını iyileştirmek için, acil durumlar için ya da işlerini büyütmek için kullanacağı tasarruf edebileceği bir geliri yok. | TED | وليس لديها دخل فائض لتقوم بتحسين ظروف معيشة عائلتها، أو لحالات الطوارئ، أو للاستثمار في تنمية مشروعها التجاري. |
Yüksek stresli durumlar başladığında dikkatlerini ölçüyoruz. İki ay sonra bir daha ölçerek bir değişim olup olmadığını kontrol ediyoruz. | TED | ونراقب انتباهم في مواقف الضغط الشديد ثم نتابعهم مرة أخرى بعد شهرين وأردنا اكتشاف لو حدث اختلاف. |
Ancak daha ciddi durumlar, tüm solunum sürecini devralan bir cihaz gerektirir. | TED | لكن بالنسبة للحالات المقعدة، فذلك يتطلب جهازًا يسيطر على عملية التنفس بالكامل. |
- Evet. Stüdyo Orkestrası'yla durumlar nasıl peki? | Open Subtitles | إذاً، كيف تسير الأمور مع فرقة الأستوديو؟ |
- Dört gün geç kaldınız ama onlar bunu bilmiyor. Evde durumlar nasıl? | Open Subtitles | أنت أربعة أيام في الوقت متأخر، لكنهم لا يعرفون ذلك, كيف هي الأمور في البيت؟ |
Öyle durumlar yaratiyorsun ki agzindan en kötü sözler çikiyor, seni tehdit ediyor. | Open Subtitles | تخلقين تلك الأوضاع التي تظهر أسوأ ما فيه ثم يعاملك هو بطريقة سيئة |
Bir de sosyal hizmetlerden birileri ufak bir konuşma yapıp durumlar nasıl diye bakmak için uğrayabilir. | Open Subtitles | وقد تمر عليكم الأخصائية الإجتماعية لتتحدث معكم وترى كيف تجري الأمور |
Tabii ki bunu zor olduğu durumlar da var, öncelikli olarak, biliyorsunuz, hayat zor. | TED | بالطبع، هناك بعض المناسبات حيث يصبح من الصعب جداً ماذا تضع أولاً، لكن، أنت تعلم، الحياة صعبةٌ جداً. |
Gerçek kişiler, gerçek durumlar, gerçek seks asgari düzeyde montaj. | Open Subtitles | أشخاص حقيقيون, وضعيات حقيقية جنس حقيقي... حد أدنى من التعديل. |
- Amcam acil durumlar için şapkasında daima marmelatlı sandviç saklardı. | Open Subtitles | المربى؟ لطالما عمي أبقى شطيرة مربى في قبعته، تحسباً لحالة طوارئ |
Mahkumlarla aileleri arasındaki konuşmalar hapishane yönetimi tarafından dinlenir bazı özel durumlar dışında. | Open Subtitles | المحادثة بين أفراد الأسرة والمدانين تخضع لمراقبة السجن إلا في ظل ظروف معينة |