| Etrafımdaki her şey bana pes edip... ölmemi söylerken, Elle'in müziği tek umudumdu. | Open Subtitles | أغاني إل اعطتي سبب لأعيش , بينما كل شيئ اخبرني بأن استسلم .. |
| Tek Elle tutunuyorsunuz, diğer yedi milyar insanla aranızdaki tek bir bağlantı.. | TED | أنت الآن تمسك بيد واحدة، رابط وحيدا ل 7 ملايين شخص آخرين. |
| "Elle Woods ve Çıt Kupa arasındaki müşterek nokta nedir? | Open Subtitles | ما هو وجه الشبه بين إيل وودز و كأس الصداقة؟ |
| Bu devirde imzadan başka bir şeyi Elle yazmak kaldı mı? | Open Subtitles | في هذا العمر لماذا تكتب كل شيء سوى توقيعك باليد ؟ |
| Kapsülün kapağını kapattığımda butona basıp bana Elle kontrol yetkisi vereceksin. | Open Subtitles | وأغلق الفتحة, ثم تضغطى انت على الزر لتعطيني التحكم اليدوي الكامل |
| Sorun şu ki müzik Elle tutulur bir şey değil. | Open Subtitles | نعم لكن المشكلة الموسيقى ليست شيئاً يمكن وضعه في اليد |
| Robert annemi tanıyor. Vogue'a, Elle'ye, GQ'ya resim çeker. | Open Subtitles | روبير يعرف أمي و يصور لـ مجلات فوغ , إل جي كيو |
| Vogue'a, Elle'ye, GQ'ya resim çeker. | Open Subtitles | روبير يعرف أمي و يصور لـ مجلات فوغ , إل جي كيو |
| Morgan Elle' in bir erkek arkadaşı olduğunu düşünüyor. | Open Subtitles | ما هو الضعيف؟ مورغان يظن ان إل لديها حبيب |
| Sabret yoksa düğün takısını tek Elle takmak zorunda kalırsın. Anladın mı? | Open Subtitles | فلتبقى صبوراً ، وإلا فإنك ستزينها بيد واحدة هل فهمت ما أقوله |
| Ben tek Elle pek iyi kazamam. Hatta hiç kazamam. | Open Subtitles | لا أجيد الحفر بيد واحدة لا أجيدها أصلًا في الواقع |
| Luke'u Elle McPherson'a benzeyen bir kızla hiç düşünmemiştim. | Open Subtitles | أنا مَا صوّرتُ لوك يحب نوع إيل ماكفيرسون. لا؟ |
| Afedersiniz, Elle, bu Versace kozmetik ürünleri deneme yeri. | Open Subtitles | سيد ليفمور، عذرا إيل شركة فيرساتشى هذه عبارة عن مركز اختبارات شكلى |
| Karl Lucas'a 1993'de şu duvarın karşısında Elle muamele çekmiştim. | Open Subtitles | أعطيت كارل لوكاس مداعبة باليد عند ذلك الحائط عام 1993 |
| Bu bir nevi Elle sarılan transistörlü radyolardan Pentium'a geçmemiz gibi. | TED | هذا يشبه عند تغييرنا من أجهزة الراديو الترانزستور ملفوفة باليد إلى البانتيوم. |
| Yani pratik olmak Elle hesap yapmayı işe yarar kılan durumlardan biridir. | TED | وهذه احدى الحالات التي تستوجب الحساب اليدوي |
| Elle temizleme işinde şanslıydık. | TED | الآن، لقد كنا محظوظين في تنظيفنا اليدوي. |
| Bu aptal Elle hiçbir şey yapamadığım için boşuna didinip duruyorum. | Open Subtitles | انا فقط محبط لا يمكنني فعل أي شيء بهذه اليد الغبية |
| Bunları senin çocuklarına aldım çünkü birisi asla boş Elle gelmemeli. | Open Subtitles | إبتعت هذه لأطفالكِ، لأنه لا ينبغي أن يظهر المرء فارغ اليدين |
| Firması, kravatı var ama sadece tek Elle olmuyor. | Open Subtitles | إن لديه يد واحدة فقط و لكنه لا يستطيع إيقافها حتى لو قاموا بتوثيقها |
| Elle, dün sabah Mark vurulduğu sırada ikinizin kahvaltı yaptığını söylemişti. | Open Subtitles | قال إيلي أنها وكنت قد تناول وجبة الافطار صباح أمس عندما أطلقت النار علامة. |
| -Belki Elle çalışabilen bir çamaşır makinesi gibi bir şey uydurabiliriz. | Open Subtitles | هل نستطيع ان نجهز الغسالة لتعمل بساعد يدوي.. او بشيئا ما. |
| Elle, iki dosyanın arasında kaybolmuş durumdayım... | Open Subtitles | ايل )، انا اغرق هنا انا فى منتصف ) استشارتين ماذا ؟ |
| İnsanlar iyi çöreğin ya Elle yapılan, yada mayasından ötürü olacağını düşünüyor. | Open Subtitles | الناس يعتقدون أن السر في صنع الدونات هو الطريقة اليدوية أو العجينة. |
| Hayata iki Elle tutunmanı istetecek türdeki günü bilir misin? | Open Subtitles | أنت تعلم أنها أحد الأيام الذي تجعـُـلك تمسكها بيديك الأثنتين؟ |
| Sol el tarafında aşağıda Elle serbest bırakma manivelası olması lazım. | Open Subtitles | يجب أن يكون هناك عتلة تحرير يدوية على جهتك اليسرى السفلى. |
| Ama 2007'de aklıma adres listemdeki herkes için kartları ayrı ayrı Elle çizmek gibi aptal bir fikir geldi. | TED | لكن في عام 2007 بدات في الفكرة السخيفة بأن ارسم بيدي كل معايدة لكل شخص في قائمتي البريدية |