Şu, dağ gölgesi efektinde, atmosfer basıncı düşüyor, sıcaklık düşüyor. | Open Subtitles | إذاً بتأثير ظل الجبال الضغط الجوي يتناقص و الحرراة تنخفض |
Ölümün gölgesi'yle karşılaşıp da sağ kalan tek kişi sensin. | Open Subtitles | لقد كُنت الشخص الوحيد الذى وقف ضد ظل الظلام والموت. |
Kont ailesi, her zaman yüce dük ailesinin gölgesi altında hizmet etti. | Open Subtitles | عائلة الدوق كانت دائماً تعمل في ظل الدوق الكبير |
Bu tip şeyleri Mars'tan biliyoruz zaten ama, bu kuyruklu yıldızın atmosferi yok yani kumda rüzgar dalgalanması gölgesi olması biraz zor. | TED | لقد شاهدنا ذلك من قبل على المريخ، لكن هذا المذنب لا يمتلك غلافًا جويًا؛ لذا فإن من الصعب تشكّل ظلال بفعل الرياح. |
Yoksa her rengin griye döndüğü, ...dünyanın gölgesi içindeymiş gibi hissettiğin, günlerden mi? | Open Subtitles | أو إذا تحولت كل الألوان إلى اللون الرمادي فتشعرين بإنكِ في ظلّ العالم |
Ama onunla yüzleşene kadar, gölgesi nereye gidersen git seni takip edecek. | Open Subtitles | ، لكن حتى تُواجه مشاعرك نحوه فسيظل ظله يلحق بك أينما ذهبت |
Orada geriye kalan tek şey pozitif ışığın kalıcı gölgesi. | TED | الشيء الوحيد الذي بقي الآن هو الظل الدائم للضوء إيجابي. |
Eski halinin bir gölgesi olmak yerine, bu para seni tekrar bir erkek yapabilir. | Open Subtitles | هذه النقود قد تجعلك رجلا مرة أخرى بدلا من ظل شخصيتك السابقة |
- - köpeği ilk gördüğümüzde nasılda gölgesi tüm parkı kaplamıştı. | Open Subtitles | في اللحظة التي رأينا فيها ظل الكلب الضخم فوق الحديقة |
Hırs öyle boş, öyle koftur ki bence bir gölgenin gölgesi dense yeridir. | Open Subtitles | هذا حق وانا ارى الطموح من الخفة والرقة بحيث لا يعدو ان يكون مجرد ظل لظل فاذن العامة الذين لا طموح عندهم |
Babasının yani asıl Carl'ın gölgesi olmaktan hiç sıyrılamıyordur. | Open Subtitles | و كأنه لم يخرج قط من ظل أبيه كارل الأساسى.. على ما أعتقد |
Apokalips'in gölgesi, Yeni Başlangıcı çok uzun süredir tehdit etti. | Open Subtitles | لفترة طويلة للغاية ظل الغزاة يهددون كل تكوين جديد |
On sene boyunca aptal kardeşimin gölgesi altında yaşadım, ve şimdi, her şey onun aptal çocuğunun elleri altında. | Open Subtitles | لقد عشت 10سنوات تحت ظل أخي الأبله والآن كل شيئ في يد هذا الإبن الأبله |
Ölüm gölgesi vadisinde gezsem bile, şerden korkmam çünkü sen benimle berabersin. | Open Subtitles | نعم، ظننت أنني سأعبر ظلال وادي الموت لن أخشى الشر لأنك معي |
Doğruca aşağı doğru çekilmiş, yani bunlar develerin gölgesi. | TED | الصورة من الأعلى تماماً، لذا فهذه ظلال الجمال |
Bu gösterdiğin şeyler olacak şeylerin gölgesi mi yoksa olabilecek şeylerin mi? | Open Subtitles | هل هى ظلال الأشياء التي ستكون أو من الأشياء التي ربما تكون ؟ |
Ölüm gölgesi vadisinde gezsem bile şerden korkmam çünkü sen benimle berabersin. | Open Subtitles | نعم، ولو أنني أمشي خلال وادي ظلّ الموت أنا لن أخاف أي شر لانك معي |
Ölüm gölgesi vadisinde gezsem bile şerden korkmam çünkü sen benimle berabersin. | Open Subtitles | يوجّهني الي طرق الإستقامة لأجل اسمه نعم، ولو أنني أمشي خلال وادي ظلّ الموت |
Ama Durjan Singh'in lanetli gölgesi hep orada olacak. | Open Subtitles | لكن طالما دورجان الملعون يلقي سينغ ظله هناك |
Siyah maymunun karanlik gölgesi tüm Delhi'nin nefesini kesiyor. | Open Subtitles | الظل الأسود للقرد الأسود ملقاً على دلهي كلها |
Çok küçük bir adamın çok büyük bir gölgesi olabilir. | Open Subtitles | و يمكن لرجل ضئيل الحجم... أن يُشكّل ظلاً ضخمًا للغاية |
gölgesi hep aramızdaydı bizi birbirimizden uzak tutan gölgesi. | Open Subtitles | ظلها كان يحول بيننا طوال الوقت يفرقنا عن بعض |
Naruto, gölgesi tekrar dışarı çıktığında, gölgeyle sen ilgilen. | Open Subtitles | ناروتو، فلتهاجم ظلّه عندما يظهر من جديد |
Hani şu ters dönmüş lâmba gölgesi gibi acı çeken ruhu anlatan. | Open Subtitles | مثل لوحة لظل مصباح مقلوب تمثل عذاب الروح |
Cepheye gidip, kardeşimin gölgesi olmanı istiyorum. | Open Subtitles | أريدك أن تذهب إلى الجبهة وتكون كخيال أخي |
Basitçe. Güzel, gölgesi olan bir ağaç, çok fazla çayır, banklar. | Open Subtitles | أُبقيها بسيطة، أشجار ظليلة جذابة، الكثير من العشب، ومقاعد. |
Bu adam önceki halinin bir gölgesi. | Open Subtitles | هذا الرجل ظلٌ من شكلهِ السابق |
İkisi de çubuk şeklinde, ikisi de asite dayanıklı... ikisinin de ince bir gölgesi var tıpkı kapalı bir kapsül gibi. | Open Subtitles | كلتاهما على شكل عصويّ، مقاومات للأحماض .. كما أنّهما تملكان ظلّاً طفيفاً، تبدوان محفوظتان في كبسولة. |
Günes'in farkli açilardaki çubuklardaki gölgesi de farkliydi. | Open Subtitles | عصي في زوايا مختلفة من أشعة الشمس سوف تلقي بظلالها في أطوال مختلفة. |
Deniz gölgesi'nden Toz Fırtınası'na, yanımızda altı kişi var. | Open Subtitles | من سى شادو إلى داست ستورم ست أرواح على متن الطائرة |