Yolun sonunda en büyük sihiri barındıran gümüş bir sandık var. | Open Subtitles | فى نهاية هذا الطريق صندوق من الفضة يحتوى على أعظم سحر |
gümüş madeni sıfırı tüketti. Zaten fazla bir şey de yoktu. | Open Subtitles | قصة منجم الفضة الخاص بنا استهلكت لم تكن جيدة لنبدأ بها |
gümüş sahillerin uğultusunun... ..deniz kabuklarından duyulduğu o diyardaki neşeye aşkın kanatlarıyla uçacağız. | Open Subtitles | حيث أصوات الشواطئ الفضية نسمع صداها في كل صدفة للمتعة التي ستعطيها الأرض |
Senle konuştuktan sonra, Benim gümüş Porsche'um çevrede hızla giderken görülmüş. | Open Subtitles | بعد أن تحدثت معك سياتي البورش الفضي شوهدت تسير مسرعه بالطريق |
Bazı kültürlerde hala ölülerin gözlerine para yerleştirilir. Ya da gümüş. | Open Subtitles | حسنا بعض الحضارات لازالت تضع ثوما في اعين الاموات او فضة |
Çok ilginç görünüyor, ama daha önce gümüş meteor taşı hiç görmedim. | Open Subtitles | ذلك يبدو مثيراً جداً، لكني لم أرى صخرة نيزك فضية من قبل |
Ufak gümüş bir şey. Sonra birden büyük bir şangırtı oldu. | Open Subtitles | نعم ، خلاط فضي صغير ، بعدها حدث ذلك الحادث الفظيع |
Joe, bir avuç gümüş için kendini satmazsın değil mi? | Open Subtitles | جو , أنت لن تبيع نفسك مقابل حفنة من الفضة |
Ünlü doktor Pahotep tam bin gümüş parçasının altında can verdi. | Open Subtitles | وزير التجارة الأعظم سحق حتى الموت تحت الف قطعة من الفضة |
Gümüşle değil mi? Kafayı kalpten ayırmak gerekiyor. gümüş yalnızca çok acı verir. | Open Subtitles | لا, فى الحقيقة عليكِ أن تفصلى الرأس عن القلب الفضة تؤذى كثيراً فقط |
Fakat biliyorsunuz ki gümüş, saygı ve adaletten çok daha değerlidir. | Open Subtitles | ولكن من الصعب أن تكون الفضة أكثر قيمة من الشرف والعدالة |
Hey, gümüş Madalya veya onun herhangi bir şeyinden bahsetmiyorum. | Open Subtitles | أنا لا أتحدث عن النجوم الفضية أو ما إلى ذلك |
İnsan dişi karşılığında yastığın altına gümüş şeyler koymaya başlamışlar. | Open Subtitles | للحصول على الأسنان البشرية كانوا يضعون العملات الفضية تحت الوسادات |
Size bu muhteşem, gümüş sularda sudaki yaşamın patlama bereketinin olduğunu söylemiştim. | Open Subtitles | ظننتك قلت هذه البحيرة الفضية الخلابة متفجرة من وفرة الحياة المائية فيها |
Babamın küçük gümüş bıçağı yeleğinden çıkıp, yağ derinliğini kontrol etmek için bir domuzun sırtına girmeye her zaman hazırdı. | Open Subtitles | سكين والدي الفضي الصغير متأهب طيلة الوقت للخروج من جيب معطفه لينغرس في ظهر خنزير لقياس عمق الدهون في جسده |
Altın anahtarı bana vermeniz ilk adım... ikincisi ise gümüş anahtarı almak | Open Subtitles | إعطائي مفتاح الذهب كانت خطوتكم الأولى الحصول على المفتاح الفضي الخطوة الثانية |
Dünyayı gümüş tepsi üzerinde sunarak senle nasıl kafa bulabilirim ki? | Open Subtitles | من يعبث بك حين يضع لك العالم على طبق فضة ؟ |
İlk önce Ross'u gümüş tabakta sundun sonra da Donna günlerdir masasında değil. | Open Subtitles | في البداية سلمتني روس على طبق من فضة ودونا ليست على مكتبها لأيام |
Aslında bir vurup kaçma olayı. gümüş rengi bir SUV arıyorlar. - Evet. | Open Subtitles | نعم ، كانت في الحقيقة حادث اصدام وهرب إنهم يبحثون عن شاحنة فضية |
İyi bir adam. Uçabiliyor ve kötü adamları öldüren gümüş kıIıcı var. | Open Subtitles | إنه رجل طيب, يمكنه الطيران و لديه سيف فضي لكي يقتل الأشرار |
İngiliz süvari kılıcı. gümüş filigran. | Open Subtitles | سيف سلاح الفرسان البريطاني عليه ختم الفضّة |
gümüş Mahmuz, Brockbrook, 1910? Bayan J. T. V. Marple? | Open Subtitles | سباق جونيور سيلفر,1910,انسة جيه ماربل ؟ |
Sürünün gümüş gözlü liderinin asla unutmayacağı bir yara idi. | Open Subtitles | إنه لجرح, صاحبة العين الفضيّة وقائدتهم لن تنساه أبداً. |
Chandu'nun kaşığı...gümüş amca... | Open Subtitles | ملعقة جاندو . . العمّ الفضّي إنظرو للأعلى هناك |
Ne, dolunaydan, gümüş mermilerden ve uzun kaşlılardan mı söz ediyorsun? | Open Subtitles | اتعنى مثل اكتمال القمر والرصاصات الفضيه وحواجب العيون التى تدخل فى المنتصف؟ |
Kurt adamı sadece, gümüş kurşun, gümüş bıçak... yada gümüş bir sopayla öldürebilirsin... | Open Subtitles | أي مذؤوب يمكن أن يقتل فقط برصاصة فضّية ..أو سكينة معدنية أو عصا |
Hadi ama, sana gümüş bir kupa verdi ya. Onu ne kadara sattın? | Open Subtitles | هيا بربك, لقد أعطاك كأساً فضيّة كم أخذت مقابلها؟ |
Sadece biraz gümüş dolar aldı kadife bir çantanın içine koyup bir gece buraya gömdü. | Open Subtitles | لستغرق منه فقط بضع حفنات دولارات فضيه مدفونة هنا في الخارج بليلة ما في حقيبة قديمة |
Her şeyin gümüş rengi olması fikrini Edith Head verdi. | Open Subtitles | أعطاني إيدث هيد هذه الفكره كل شيء بالفضة |