Çin ekonomik olarak kalkındı, fakat insan hakları ve çevre konularında pek ilerleyemedi. | TED | ازدهرت الصين اقتصاديا، ولكن لم تُحرز تقدّما على مستوى حقوق الإنسان والقضايا البيئيّة. |
İnsan Hakları derneğinin yeni başkanı, olarak hepinize hoşgeldiniz demek istiyorum. | Open Subtitles | حقوق الإنسان المنظمة ، وأود أن أرحب كنت هنا جميعا اليوم. |
İnsan Hakları konusunda taviz verirseniz Sayın Başkan sizi bir reformcu olarak onaylayamam. | Open Subtitles | لا يمكنني الشهادة لك كمصلح، سيدي الرئيس إن نكثت بعهد احترام حقوق الإنسان |
ve birkaç yıl sonra da, İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi. | TED | وفي وقت لاحق بالفعل بضع سنوات، الإعلان العالمي لحقوق الإنسان. |
bu süre boyunca insan hakları grupları bazı kurbanların ailelerini bir araya getirdi. | TED | خلال ذلك و عبر مجموعات حقوق الانسان اجتمعنا مع كثير من اهالي ضحايا اخرين |
Eğer emin değilseniz olmamıştır çünkü o bir insan hakları ihlali ve hiçbir zaman rozetler ve masaya konan silahlarla sonlanmaz. | Open Subtitles | إن لم تكن متأكداً, إذن لم يسبق له ذلك, لأنها تهمة بالتعدي على الحقوق المدنية والتي لا تنتهي أبداً بإمتلاكه شارة |
Bu anlaşma sadece engelli insanlara odaklanan ilk uluslararası insan hakları antlaşmasıdır. | TED | هذه معاهدة حقوق الإنسان الدولية الأولى تركز بشكل كامل على ذوي الاحتياجات الخاصة. |
İnsan Hakları da önemlidir, fakat yalnızca bir artı alır. | TED | حقوق الإنسان أيضا مهمة و لكنها تحصل على + واحدة. |
Aynı şekilde, "İnsan Hakları getirdiği tonla faydadan dolayı gereklidir." yaklaşımından kaçınmaktır. Yine kaçınmalıyız ki, "Kadın hakları getirdiği tonla fayda için gereklidir." | TED | علينا التخلص أيضاً من الشعور أن، أهمية حقوق الإنسان في ما تحققه بعد احترامها، أو أن أهمية حقوق المرأة فيما تحققه بعد ضمانها. |
Esasen, insan hakları davalarını temsilden kaçınmama rağmen, çünkü bunun beni profesyonel ve kişisel olarak nasıl etkileyeceği konusunda cidden endişeliydim, bu durumu daha fazla görmezden gelemeyeceğime ve adalete olan ihtiyacın önemli olduğuna karar verdim. | TED | و بينما تورعت في الحقيقة عن تمثيل حالات حقوق الإنسان لأنني كنت قلقة حقاً حول كيف ستلقي عليّ بظلالها على الصعيد المهني والشخصي قررت أن الحاجة للعدالة كانت كبيرة جداً حتى أنني لم أستطع مواصلة تجاهلها. |
Mary, kamera kullanarak insan hakları ihlalini belgelemek için benim örgütümün yardım ettiği yüzlerce insandan yalnızca biri. | TED | ان مريم مجرد واحدة من مئات الأشخاص التي استطاعت منظمتنا مساعدتها لتوثيق انتهاكات حقوق الإنسان باستخدام الكاميرات. |
Bir insan hakları örgütüne katıldım, B'Tselem adında İsrail kökenli bir insan hakları örgütü. | TED | انضممت إلى منظمة حقوق الإنسان, منظمة حقوق الإنسان الإسرائيلية المعروفة بـمنظمة بتسيلم. |
Endüstrinin büyümesi ile birlikte korkunç insan hakları suistimalleri meydana geldi. | TED | حاليًا، إلى جانب نمو هذه الصناعة. تحدثُ انتهاكات مروعة لحقوق الإنسان. |
Albay Kaddafi tarafından, Al-Kaddafi Uluslararası İnsan Hakları Ödülüne layık görüldüm. | Open Subtitles | لقد مُنِحت جائزة القذافي الدولية لحقوق الإنسان من قبل العقيد القذافي |
Anonymous sizi ifade özgürlüğü, insan hakları, aile ve özgürlükle ilgili pankartlarla çağırıyor | Open Subtitles | المجهولون يدعوكم لتأخذوا راية حرّية الكلام , لحقوق الإنسان , للعائلة و الحرّية |
İnsan Hakları Organizasyonu'na kurbanların aileleri ile iletişime geçirmeleri için talepte bulundum | TED | و سألت منظمة حقوق الانسان ان يصلوني بأباء الضحايا |
Ve İnsan Hakları Kampanyası'nın cömert desteği olmadan bunun hiçbirini yapamazdık. | TED | و لم نستطع القيام باي شيئ منها بدون الدعم من حملة حقوق الانسان |
Vietnam'daki savaş bütün hızıyla sürüyordu insan hakları hareketi devam ediyordu ve fotoğrafların benim üzerimde çok güçlü bir etkisi oldu. | TED | كانت الحرب في فيتنام مندلعة، وحركة الحقوق المدنية متأججة، وكان للصور تأثير جبّار عليّ. |
Fakirler ve alt sınıflar büyüyor. Adalet ve insan hakları yok oluyor. | Open Subtitles | الطبقة المتدنية تتزايد ، العدالة العنصرية وحقوق الإنسان لم يعد لهما وجود |
Neyse ki, insan hakları aktivistleri tarafından durduruldular. | TED | لحسن الحظ، أوقفوا من قبل نشطاء حقوق إنسان. |
İnsan Hakları amaçtır, fakat gelişmeyi başarmak için güçlü bir şey değildir. | TED | حقوق الأنسان هي هدف و لكنها ليست وسيلة قوية لتحقيق التطور و التقدم. |
Bu genç adam bir politikacı değildi, bir iş adamı değildi, bir insan hakları savunucusu veya dini bir lider değildi. | TED | لم يكن هذا الشاب سياسيًا لم يكن رجل أعمال أو ناشطًا للحقوق المدنية أو قائد لمعتقد ديني. |
Kendi kanunlarına ve Uluslararası İnsan Hakları Kararnamesine karşı gelmesi dışında. | Open Subtitles | باستثناء أنه يتحدى قوانين بلاده فضلا عن الالتزامات الدولية لحقوق الانسان |
Bugün Dünya'yadaki çoğu hukuk sistemi, insan hakları inancına dayanır. | TED | معظم الأنظمة التشريعية اليوم في العالم تقوم على أساس الإيمان بحقوق الإنسان. |
Bu hak, Evrensel İnsan Hakları Beyannamesi'nin bir parçası olarak tanınabilir, ki bu beyanname de benzer sosyal hakların uygulanması için tesis edilen mekanizmaları oluşturdu. | TED | يمكن الاعتراف بهذا الحق كجزء من الإعلان العالمي لحقوق الإنسان، الذي أسس آليات لإنفاذ هذه الأنواع من الحقوق الاجتماعية. |
Sonuç olarak alışılagelmiş dava örneklerinden farklı olarak insan hakları savunmasına benzer bir dava dosyası yarattık. | TED | لذلك قررنا أن نطوّر قضية ليست كقضية براءة اختراعك المعتادة و لكن كقضية حقوق مدنية |
Amerikan İnsan Hakları Birliği'ne bu sebeple mektubunuzu gönderdi. AİHB benimle irtibata geçti. | Open Subtitles | فأرسل رسالتكِ إلى إتحاد الحريات المدنية في أمريكا، والذي قد تواصل معي. |