Her zaman ismimi hatırlamıyor... ama onunla çalışmaktan çok keyif alıyorum. | Open Subtitles | إنه لا يذكر دوما إسمى لكننى كنت دوما أستمتع بالعمل معه |
UR: Bunu daha önce öğrenmemiştim, ama bana sahnede bunu çalacağımızı söyledi, bu parçayı tanıyordum, bu yüzden öğrenirken çok keyif aldım. | TED | ع. ر: لم أتعلمها من قبل، لكنه قال لي أننا سنعزف ذلك على الخشبة، وبالتالي كنت مطلعا عليها، ولهذا استمتعت كثيرا بتعلمها. |
beğendiğiniz bir resim yaptığınızda onu birilerine vermekten de keyif alacaksınız ,satmaktan değil. | Open Subtitles | إذا كنت ترسم لوحةً تستمتع بها, ستستمتع بإهدائها لأشخاص آخرين ، وليس بيعها. |
Ve bence hepimiz kabul edebiliriz ki keyif kesinlikle yayılması gereken bir fikir. | TED | وأعتقد أن جميعنا يمكن أن نتفق على أن المتعة بالتأكيد فكرة تستحق الإنتشار. |
Ve bu gezintiden büyük keyif aldı... | Open Subtitles | بعد أن أعجبته السياحة استمتع ملك الأدغال |
Etkenlendirme sürecimiz buna benzer filmleri izlemekten keyif almamızdan kaynaklanıyor. | TED | عملية التوكل لدينا تأتي من واقع اننا نستمتع بافلام كهذه |
- Seninle dans etmek büyük bir keyifti. - Teşekkürler. Bende çok keyif aldım. | Open Subtitles | لقد إستمتعت بالرقص معكى لقد إستمتعت أنا أيضا |
Baksana, şimdi de bundan hiç keyif almıyormuş gibi davranıyor. | Open Subtitles | شكراً لك. أنظر، إنه الآن يتظاهر بإنه لم يستمتع بالأمر. |
20 tane kadar yaptım ve gerçekten bundan keyif aldım. | Open Subtitles | أنهيت 20 لوحة مثل تلك و هذا شيء أستمتع بفعله |
Demiryolunu elinden almaktan keyif duyacağım ama seni öldürmek işin tadını kaçırır. | Open Subtitles | سوف أستمتع بسلب سكة حديدك منك ولكن قتلك سيفسد عليّ هذه المتعة |
Ve ben dünyadaki her şeye bakıp keyif almadan duramıyorum. | TED | و لا أستطيع إلا أن أستمتع بمشاهدة كل شيء في الكون. |
Bu yüzden, eğitimime devam ettim, bana iş vermeyi kabul eden birini buldum ve İyiliksevenlerdeki gönüllü işimden çok keyif aldım | TED | لذا لحقت بتعليمي ووجدت شخصاً تمكنت من اقناعه لإعطائي وظيفة وقد استمتعت بعملي التطوعي في السامريون |
Ve bununla, biliyorum ki gerekli mesajları alacağım Eğer gerçekten ihtiyacım varsa, olduğunuz gibi daha çok çılgın şeyler yapmaktan gerçekten keyif aldım. | TED | نعم، لقد استمتعت حقاً باستكشاف العالم أكثر بالفعل، القيام بالمزيد من الأشياء المجنونة مثلما رأيتم في شريط الفيديو. |
Bu konuşmadan çok keyif aldım, teşekkürler. | TED | لقد استمتعت بالتأكيد بهذه المحادثة، شكرا لكِ. |
Umarım bu hatıralardan keyif alıyorsundur çünkü hapishanede elinde sadece onlar kalacak. | Open Subtitles | اتمنى أن تستمتع بتلك الذكريات لأنها كل ما ستحظى به في السجن |
Lourdes ona yalvarıyordu ve o bundan keyif alıyor gibi görünüyordu. | Open Subtitles | لورديس كانت تتوسل من اجل حياتها وبدا انها كانت تستمتع بذلك |
keyif çatmak dışında herhangi bir konuda yeteneğin yok ki. | Open Subtitles | أنت غير قادر على الخوض في أي شيء عدا المتعة |
Seninle oyuncak askerleri boyamaktan ne kadar keyif aldığından falan. | Open Subtitles | مدى المتعة التي حظي بها و هو يُلَون الجنود الصغار. |
Ofisime gelip etrafı koklayıp, bana laf sokuşturmandan keyif alıyorum. | Open Subtitles | بقدر ما استمتع بهجومك التلقائي على شخصيتي ورائحة مكتبي |
Ama yine de keyif çatmak için Sığınak'ı beklemek zorunda olmamalıyız. | Open Subtitles | ولكن مازلنا كذلك، لا يجب أن ننتظر الملاذ كي نستمتع وقتها |
Burada olduğun zaman içinde seninle beraber olmaktan büyük keyif aldım Beraber olmak derken, şey değil. | Open Subtitles | كل ما أعلم أنك في الوقت الذي بقيت فيه إستمتعت بإمتلاكك حقاً |
Bu oğlum Tamer. Gördüğünüz gibi kendisi Alhambra'daki gezimizden oldukça keyif alıyor. | TED | هذا إبني تامر. كما ترون يستمتع برحلتنا الرياضية في قصر الحمراء. |
Evet, ve kendini beğenmiş bir ahmak olmasan bile, bakarken keyif duyabiliyorsun. | Open Subtitles | نعم ، وتستطيع الاستمتاع بها حتى ولو لم تكن متذوقا ً للفن |
Ve bütün bu şeyler bana, heyecan, keyif ve merak veriyor. | TED | وكل هذه الأشياء بالنسبة لي تعطي نوعا من البهجة والإثارة والدهشة. |
Ben düşünebiliyorum, ve eminim ki çok keyif alırlardı bundan. her tarafta onları görebiliyorum. | TED | نعم انا استطيع .. وسوف يستمتعون بذلك جداً انا اتخيلهم الان .. في كل مكان |
Bu yüzden evrimin numarası, bu manzaraları güzel yaparak, onların sizi kendisine çekmesini sağlamak ve sizin sadece onlara bakıp keyif almanızdır. | TED | إذاً براعة نظرية التطور هي في جعل هذه المناظر جميلة بحيت تتمتع بمغناطيسية تمنحك السعادة بمجرد النظر إليها. |
Eğer bundan keyif aldığını belli edecek bir hareket yaparsan, başın belaya girer. | Open Subtitles | لو رأيت أيّ إشارةٍ على أنّك تستمتعين بهذا فسوف تكونين في ورطة |
En son ne zaman gerçekten bir arkadaşınızın sadece sesini duymaktan keyif aldınız? | TED | متى آخر مرة أستمتعت بها بالإستماع إلى صوت صديق |
Ne demek. Yazdıklarını okurken çok keyif aldım. Çok zeki olduğun su götürmez bir gerçek. | Open Subtitles | من دواعي سروري ، لقد تمتعت بقرءاة بحثك كثيرا ، من الواضح أن لديك عقلٌ لامع |