Bu yıl, 100'den fazla kişiye, köpeklerini domuz kulakları ile besledikten sonra, birçok ilaca dirençli bir salmonella bulaştı. | TED | أصيب هذا العام أكثر من 100 شخص بالسالمونيلا المقاومة للأدوية بعد إطعام آذان الخنازير كمكافأة لكلابهم. |
Balinaların insan kulakları gibi işitme organları olmadığını da atlamamak gerek. | TED | ومن ثمّ هنالك حقيقة أنّ الحيتان لا تملك آذان مشابهة لآذان البشر. |
Ama paslanmış kulakları açmak için yüksek sesli haykırış gerekir. | Open Subtitles | و لكن يلزم حدوث ضجة مدوية حتى تسمعها جميع الآذان. |
Ve onunla işleri bittiğinde, kulakları paramparça olmuştu. | Open Subtitles | وحينما انتهوا من أمره، كانت كلتا أذنيه ممزقتان إرباً |
Gülümsemesi de kulakları da aynı iristeki küçük parlak sarı lekesi de aynı. | Open Subtitles | ذات الإبتسامه نفس الأذنين نفس اللمعه الصفراء في القزحيه |
Kimse Obama'yla yatmak istemez. Fil gibi kulakları var. Bir filin istediğin organı orası olmaz. | Open Subtitles | لا أحد يريد مضاجعة أوباما, لديه أذنين مثل أذن الفيل , وهذا ليس العضو الذي تريده في الفيل |
Pişmanlığınızı haykıracaksınız, ...ama insanlarınızın kalpleri ve kulakları size tıkalı olacak. | Open Subtitles | سوف تصرخ من أجل التوبة و لكن آذان و قلوب شعبك سوف تغلق أمامك |
Eğer düşman kulakları dinlemedeyse seni de duymuşlardır. | Open Subtitles | وإذا آذان العدو تسمع، سمعتكِ أيضًا تقوليها |
kulakları kopana kadar oynadım, sonra sen havludan yeni kulak yaptın. | Open Subtitles | لقد قطعتُ آذانه، ثمّ صنعت له آذان جديدة من المنشفة. |
Yani, stok cin kulakları bu kaç adamlar biliyor musunuz? | Open Subtitles | أعني ، كم تعلمين من الشبان من يخزن آذان أشباح ؟ |
Sonra yaptığı kulakları laboratuvara götürdüm. | TED | لذا، أخذتُ الآذان التي صنعتها إلى المختبر. |
Melek çocukların kulakları gibi kayısı yarıları. | TED | وتجفف انصاف المشمش لكي تعطي اشكال تشبه الآذان |
Ve oyun kurucu olarak... 98 santimetrelik, kulakları da eklerseniz 1,20'lik boyu ile... | Open Subtitles | وفى الدفاع طوله ثلاثة أقدام أو أربعة إذا أحتسبنا أذنيه |
Kuyruğu bacaklarının arasına gider ve cinsel organlarını örter, kulakları düşer. | Open Subtitles | يدخل ذيله بين رجليه مغطيّاً أعضائه التناسليّة و يخفض أذنيه |
Vampir kulakları olan sensin, ne konuşuyorlar? | Open Subtitles | أنت ذو الأذنين الخارقتين، فنبّئني بما يحكيان؟ |
Beton gibi dümdüz bir arka kafaları, dışarıya fırlamış kepçe kulakları, | Open Subtitles | مؤخرة رأس مستوية أذنين بارزتين |
Yaşlılıktan adamın kulakları sağırlaştığı için kapıcı bağırır: | Open Subtitles | فصرخ الحارس في أذنه' ذلك أن سمعه أصابه الاضمحلال: |
Anne, yiyemiyorum daha fazla. Dedemin kulakları çok iğrendirdi beni. | Open Subtitles | امي ، لا استطيع الاكل انني متقرفة جدا من مظهر أذني جدي |
Tavşanın uzun ve dik kulakları olduğunu tıp fakültesinde sana söylemediler demek. | Open Subtitles | ربما لم يخبروك فى كلية الطب أن الأرنب لدية أذان كبيرة |
Bu aileden gelme. Büyükannemin iri kulakları vardı... | Open Subtitles | ، إنها صفة متوارثة في العائلة ... كانت أذنا جدتي كبيرتين |
Millet, bakın! Çenesini kaşıdığınızda kulakları oynuyor. | Open Subtitles | أذناه تبدأ في التذبذب إذا قمتم بحكّ ذقنه |
Önce boğazı ağrıdı, sonra yemek yememeye başladı, şimdi de kulakları ağrıyor. | Open Subtitles | في الأول حلقها ثم توقفت عن الأكل . والآن أذنيها تؤلمها |
Biz o kadar yüksek sesli çalarız ki insanların kulakları kanar. | Open Subtitles | نحن نعزف بصوت عالي، في الحقيقة نحن نجعل طبلات الأذن تنزف |
O benim kardeşim değil... çünkü benim gibi gözleri ve kulakları var. | Open Subtitles | .. و لكنهُليسأخي أوصديقيتلقائياً. لأن لديه عيون وآذان مثلي. |
İnandığımı söyleceğim tek şey, bizi bir diğerine sağır etmek için yazılan her söz için, tüm kıtalar boyunca uyum içinde kalpleri ve kulakları birbirine bağlayan daima bir lirik bulunmaktadır. | TED | وكل هذا لأقول أنني أود أن أصدق، أنه لكل كلمه يهدف بها تقديم أحدنا للأخر كصم هنالك دوماً أغنيه مقفاه تعبر القارات لتصل الأذان بالقلوب |
Ben sizi duyuyorum, ama onların kulakları yeterince hassas değil. | Open Subtitles | أستطيع سماعكم لكن آذانهم ليست قوية كفاية |