Adam zekiymiş ama, onun da bir kusuru varmış. | Open Subtitles | رغم أن ما صنعه كان شديد الذكاء، إلا أنه كان به عيب. |
Ve ben de düşüncelerimi ortaya koyabiliyorum çünkü kamyonumu kapitalizmdeki bu inanılmaz kusur boyunca sürüyorum açgözlülük kusuru. | Open Subtitles | عيب الطمع. الشيء الذي يقوله الرجل الغني سأبيع لك الحبل لتسليم نفسه معه |
Pek çok kadının koşarak uzaklaşacağı bir sürü derin kişilik kusuru saydım ama sen konuyu değiştirdin. | Open Subtitles | أتعرفين أنكِ تحملتِ للتو عيوب كثيرة بشخصيتي تهرب منها معظم النساء صارخات؟ |
Görünüş ve caka ile bir yere varılamayacağını düşünüyorsun bu nedenle kusuru bir erdeme dönüştürüyorsun. | Open Subtitles | انت تشعر انك لاتستطيع المسايرة بسبب الشكل او الأناقة, لذا تحوَل العيب الى ميزة |
İşte karşında bir kelepir oğlan Birkaç kusuru var | Open Subtitles | إذًا وإن كان معطوبًا نوعًا ما وإن كان لديه بعض العيوب |
Max bir tane birebir bir tanede ufak bir kusuru olan kopyaya ihtiyacımız var. | Open Subtitles | ماكس، نحتاج لنسخة مماثلة تماماً وبعد ذلك نسخة أخرى مع عيب صغير. |
Modern beton binaların bir başka hayati kusuru daha vardır. | Open Subtitles | المنشآت الخرسانية الحديثة بها عيب قاتل آخر. |
Bu arada, sahte kanda büyük bir model kusuru var. - "Ve devam ediyor olacağız." | Open Subtitles | على فكرة , إنه عيب في التصميم الرئيسي للدم المُزيف |
Beni iyi hissettirecek bir kusuru var mı onu öğrenmem gerekiyor. | Open Subtitles | أنا فقط بحاجة إلى معرفة إذا كان لديه أي عيب لكي أشعر بأني أفضل |
Arkadyalı'nın bir kusuru vardır mutlaka ama henüz belli etmedi. | Open Subtitles | تريستان,الاركاديان له عيب لكنه لم يظهر ذلك بعد |
Bazen... görünmez bir kusuru olan... bir ürün olduğunu hissediyorum. | Open Subtitles | أحياناً أشعر بأنني ناتجة عن عيب في التصنيع عيب غير مرئي |
Mavi bebek sendromu, bir doğum kusuru olup, derinin mavi rengi alması olarak tarif edilen bir terimdir. | Open Subtitles | متلازمة الأطفال هو مصطلح يستخدم في وصف مجموعة من عيوب الولادة مثل تحول لون الجلد إلى اللون الأزرق |
Sevgi, insanların en büyük kusuru ve onları kırmak için kullanabileceğimiz en iyi alet. | Open Subtitles | الحب هو أعظم عيوب البشر و أفضل أداة لنا لإخضاعهم |
Ama doğum kusuru denilen bir sürü şey var. | Open Subtitles | لكن الكثير من الحالات اعتبِرت عيوب خلقية |
Bu ölümcül kusuru avantaja çevirip stratejimizi belirleyeceğiz. | Open Subtitles | سنستعمل هذا العيب القاتل إلي فائدتنا ونجعله إستراتيجيتنا للنجاح |
Bu senin cinsinin temek kusuru. Bunu anlıyorum. O yüzden bana bu onuru-- | Open Subtitles | إنه العيب الوحيد في جنسك ...أتفهمه، لكن اعطني فقط شرف |
Onun fark etmediği ama çok fazla kusuru olan bir şey aklına geliyor mu? | Open Subtitles | أيمكنكَ التفكير بأي شيء يفتنها، بهِ عديد العيوب التي لم تلحظها ؟ |
Genomu okuyarak, birçok bilgi elde edebilirsiniz-- genomdaki böcekleri size söyler-- Bundan doğum kusuru, monogenetik hastalıkları kastettim. | TED | قراءة الجينوم، يمكن أن تزوِدنا بالكثير من المعلومات .. تخبرك بالعيوب في الجينوم .. أعني العيوب التي تأتي بالولادة، عيباً يصيب جيناً أحادياً. |
Dün itibariyle 74 kusuru var ama kindar değildir. | Open Subtitles | لديه 74 عيبا إبتداءا من الأمس , أتعلم ماذا ؟ إنه ليس حقود |
DUR ...ama onun kusuru da pek insan beyni taşımaması. | Open Subtitles | لكن عيبه هو أنه لا يملك الكثير من العقل البشري. |
kusuru bulmak için gereken tüm bilgilerin olduğunu varsayın. | TED | وافترض أن جميع المعلومات التي ستحتاجها لاكتشاف الخلل متوفرة. |
Elimizdeki en yüksek yağ oranına sahip bitkidir fakat bir kusuru var: Kısadır. | TED | تمثل أعلى محتوى دهني يمكن أن نحصل عليه، و لكن بها عيباً و هو أنها قصيرة. |
Eğer bu binayı almak planlıyorsan sana hiç bir kusuru ile ilgili yalan söylemeyeceğimi bilmeni isterim. | Open Subtitles | اذا كانت لديك خطة لبناء هذا المبني هنا اريد فقط أن تعرف انني ساكون صادقة معك حول جميع عيوبه |
Bildiğim tek kusuru otomatik düzeltmeden bihaber olması. | Open Subtitles | كلهم مجتمعون في كرة واحدة من الخير عيبها الوحيد هي إنها لاتملك أدنى فكرة عن ماهو التصحيح الإملائي |