Onunla dans etmeyi bırak, aynı havayı teneffüs etmeye layık değilsin. | Open Subtitles | أن ترقص معها ؟ أن لا تستحق الهواء الذي تتنفسه هنا |
Kötü bir oğul olmanın hatasını anlasın böyle bir aileye layık olmadığının. | Open Subtitles | دعه يتحمل نتائج أخطائه فمثل هذا الشرير لا يستحق أباً وأماً مثلكما |
Ben bayana yardım etmek istiyorum. Fakat siz bana layık olmadığımı hissettiriyorsunuz. | Open Subtitles | أريد أن أساعد السيدة، ولكنك تشعرنى غير جدير بذلك. |
Bazen yararlı. Kandırılmaya layık. Bu durumda asla sana yardım edemem. | Open Subtitles | مفيد أحياناً ، أستحق أن تتلاعبي بي تحسباً لمساعدتي لكِ يوماً |
Tüm o pozların ve küstahlıklarının nedeni layık olmadığını düşünmenden kaynaklanıyor. | Open Subtitles | هذا السلوك بأكمله و هذه الوقاحة لأنه طوال هذا الوقت ظننتِ بأنكِ غير جديرة بأي شيء |
İnsanlara buna layık olduğunu göster ve kimse nasıl böyle yükseldiğini düşünmesin. | Open Subtitles | أظهر للناس انك تستحق هذا المنصب ولا احد سيتذكر كبف صعدتَ إليه |
Bu tahıla ilgim giderek artıyordu, zira antik Mısırlılar tarafından ölüm sonrasına taşınmaya layık bulunmuştu. | TED | أصبحتُ مهتمًا أكثر بهذه الحبوب التي اعتبرها المصرييون القدماء حبوب تستحق أخذها إلى ما بعد الممات. |
Bir çocuğa ölümü anlatmak için. Ve bir kilise müziğine layık." | TED | إنها لشرح وفاة الطفل. وهي تستحق قطعة من موسيقى أغنية عادية." |
Kötü bir oğul olmanın hatasını anlasın böyle bir aileye layık olmadığının. | Open Subtitles | دعه يتحمل نتائج أخطائه فمثل هذا الشرير لا يستحق أباً وأماً مثلكما |
Bununla beraber Nobel ödülüne layık olan, en ucuz olanın en ekonomik olduğu teorisi, fakir insanlara zorla içirilmeye çalışılan sarhoş eden bir kokteyl. | TED | إلى جانب مبدأ آخر يستحق جائزة نوبل يقول: أن الأرخص هو الأكثر توفيراً. هذا هو الشراب المر الذي يجبر الفقراء على شربه |
Her Nuh'un gemisi resmindeki kurtuluşa layık görülen her bir hayvan, şimdi ölüm tehlikesi altında ve onların tufanları ise biziz. | TED | وكل حيوان من تلك الحيوانات في كل لوحة من سفينة نوح، يعتقد أنه يستحق الإنقاذ هو في خطر مُحدق الآن، وطوفانهم هو نحن. |
Buna layık olduğunuzu ispatladınız. Bana katılacak mısınız? | Open Subtitles | و أنتَ أثبتّ أنك جدير لذلك هل ستلتحق بى ؟ |
Övgüye layık. Geçmiş ve gelecek önemsizdir. | Open Subtitles | جدير بالثناء والعرفان الماضي والمستقبل غير متصلان بالموضوع |
Davet edilmeye layık olmadığımı biliyorum, bu yüzden hediyenizi şimdi vereceğim. | Open Subtitles | أعرف إني لم أستحق الدعوة لذلك فكرت بأن أعطيك الهدية الان |
Buradaki hırsız ve firari topluluğunu Gece Nöbeti'ne layık adamlar yapmasını istiyorum. | Open Subtitles | عليه تحويل هؤلاء العاهات لرجال جديرة بحرس الليل |
Erkeklerin belki de yarısı, ellerindeki fırsatların değerine layık değil. | Open Subtitles | نصف الرجال الذين أعرفهم لا يستحقون الفرص التي حظوا بها |
Ben ona layık değilim. Hiçbir şeye layık değilim. | TED | انا لا استحق هذه القوة ..انا لا استحق اي شيء |
Son 12 yılı ona layık olmaya çalışarak geçirdim. | Open Subtitles | أمضيت السنوات ال 12 الماضية لأحاول أن أكون جديراً بها |
Hayattayken seni uzun ve zalim acılara layık gördü. | Open Subtitles | في حياتك لقد وجد أنك تستحقين آلاما ومعاناة في سكرات الموت |
Tanrı'ya olan sevgin ve O'nun kullarına olan merhametin, Yeryüzü'nde, mucizevi güçlere sahip olmaya layık yaptı seni. | Open Subtitles | محبتك للرب والإحسان لمخلوقاته جعلتك جديرا على الأرض لامتلاك قوى إعجازية |
Amacımız bir hikaye yaratmak değil, 3000 yıl önce Tanrı'dan ilham alarak yaratılan bir hikayeye layık olmaktır. | Open Subtitles | لم يكن مقصدنا أن نخلق قصه لكن أن نستحق ما توحى به القصه التى حدثت منذ ثلاثة آلاف عام |
Haydi J dayının sana aldığı hediyeyi büyükbabana gösterelim... krallara layık bir tulum. | Open Subtitles | تومي. لنري جدك الهدية التي حصلت عليها من عمك ,جيك لباس يليق للملك |
Ona layık değildin, bu yaptığın da cennete layık değil. | Open Subtitles | فإن نفسك لا تستحق النعيم بأكثر مما كنت تستحقها عروسا لك |
Değerini anlamıyorsa ona layık değildir. | Open Subtitles | إذا كان لا يرى كم هي عظيمة، فإنه لا يستحقها |
Sence bugün National Enquirer'e layık bir gösteri yaptık mı? | Open Subtitles | هل تظن أن تمثلينا اليوم تليق بمجلة ناشيونال إنكوايرر ؟ |