Yüksek ses maruz kalmak ve bazı ilaçlar işitme kıllarını öldürebilir, bu da sinyallerin kulaktan beyne gitmesini önler. | TED | التعرض لضوضاء عالية وبعض الأدوية يمكن أن يقتل الخلايا الشعرية مما يمنع الإشارات من الانتقال من الأذن إلى الدماغ. |
Bu radyasyona aşırı maruz kalınması hücre hasarına, radyasyon yanıklarına, radyasyon rahatsızlığına, kanser ve hatta ölüme neden olabilir. | TED | التعرض لكميات هائلة من هذا الإشعاع يمكن أن يؤدي إلى تلف الخلايا، حروق الإشعاع، مرض الإشعاع، السرطان، وحتى الموت. |
18 aydan fazla sürede, binlerce çocuğunda dahil olduğu 100.000 çevre sakini yüksek seviyede kurşun kirletilmiş içme suyuna maruz kaldı. | TED | لمدة 18 شهرًا، تعرض 100,000 ساكن محلي، بما في ذلك الآلاف من الأطفال الصغار، لمياه شرب ملوثة بمستويات عالية من الرصاص. |
Eğer çevrede birşeyler oluyorsa seninde ona maruz kalmış olman muhtemel. | Open Subtitles | هناك شيء ما يجري هنا وأنت ربما تعرضت له مثل الكل |
Jeo-Tıp'a göre yaşadığınız yer, maruz kaldığınız çevresel etkenler sağlığınızı önemli ölçüde etkileyebilir. Bu bilgiyi alabiliriz. | TED | إنه الطب الجغرافي : مكان عيشك و المحيط الذي تتعرض له يمكن أن يؤثر بشكل كبير على صحتك. يمكننا التقاط هذه المعلومات. |
Uzun süreli maruz kalmak çeşitli solunum sorunlarına yol açabiliyor. | Open Subtitles | التعرّض لها لفترات طويلة يُمكن أن تؤدّي لمشاكل تنفسيّة حادة. |
Üyeler tarikata girdiklerinde, çeşitli beyin yıkama biçimlerine maruz kalırlar. | TED | يتعرض الأعضاء إلى أساليب مختلفة من التلقين متى أصبحوا أعضاء. |
Hey, bak. Eğer gerçekten maruz kaldıysa, durumu ciddi olabilir. | Open Subtitles | أنظر , إذا كان حقاً تعرّض للأشعاع قد يكون خطيراً |
Cinselleştirilmiş görüntülerin yerine veya bunlara ek olarak şiddet içerikli medya akışına sürekli maruz kalmak sorunlarımıza yol açıyor olabilir. | TED | ويمكن أن يكون التعرض إلى دفق مستمر من وسائل الإعلام العنيفة بدلًا من أو بالإضافة إلى الصور الإباحية المسبب لمشاكلنا. |
Mulder, yanılmışım bence zehre maruz kalmak, paranoyaya neden oluyor. | Open Subtitles | مولدر، لقد كنت مخظئة التعرض لهذه المبيدات يزيد من الرهبــة |
Ve grafikten görüyoruz ki İngilizce'ye maruz kalmak Çince'yi geliştirmiyor. | TED | والرسم البياني التالي يوضح بأن التعرض إلى اللغة الإنجليزية لم يحسن مهاراتهم في لغة الماندرين. |
Ben de ordaydım ve bir şeylere maruz kaldığımı düşünüyorum. | Open Subtitles | كنت هناك ، وأعتقد بأنه قد يكون تعرض لشيئ ما |
İnfaz yıllar önce yapıldı cesedi sadece birkaç gündür çeşitli maddelere maruz kaldı. | Open Subtitles | في الغالب تم قتله منذ عده سنوات جسده فقط هو ما تعرض للقصف |
Hiç yüksek dozda radyasyona ya da zehire maruz kaldın mı? | Open Subtitles | هل تعرضت لأي جرعة زائدة من مواد مشعة او مواد سامة؟ |
Görev sırasında farkında olduğunuz bir atığa maruz kaldınız mı? | Open Subtitles | هل تعرضت لأية مصيبات عدوى في مهمتك تعرف بأمرها ؟ |
Ağır kamyon trafiği bölgeleri, benzin ve ağır metallere maruz kalmak, kanser ve lupus (deri veremi) riski yaratır. | TED | الممرات التي تمر منها الشاحنات الثقيلة، تتعرض لمادة البنزين ورذاذ المعادن ، وخطر الإصابة بالسرطان وداء الذئبة الجلدي . |
Bu ışınlara bir kez maruz kalırsan... dünyadaki tüm güçlerin sonsuza dek yok olacak. | Open Subtitles | الشمس الحمراء لكوكب كريبتون و عندما تتعرض لهذه الأشعة قواك العظيمة على الأرض |
Akut maruz kalma vücudun kendi kendine hasar onarma yeteneğini etkiler. | TED | التعرّض الحاد يُقضي على قدرة الجسم الطبيعيّة للترميم. |
Evet, biz de kimsenin maruz kalmadığından emin olmak istiyoruz. | Open Subtitles | نعم, نحن فقط نيد التأكد أنه لم يتعرض أحد لها |
Aslında kaslarınızı her zaman biraz dirence maruz bırakmazsanız, kaslar incelecektir, buna da kas atropisi denir. | TED | في الواقع، إن لم تعرّض عضلاتك بشكل مستمر لبعض المقاومة، فإنها ستنكمش، تُعرف تلك العملية بالضمور العضلي. |
Ve her yıl binlerce çocuk bu muameleye maruz kalıyor. | TED | وهنالك مئات الآلاف من الطلاب يتعرضون لهذا كل عام |
Eşim ile ben bombanın patlamasına maruz kaldık ama hâlâ hayattayız. | Open Subtitles | أنا وزوجتي تعرضنا للإشعاع بشكل مباشر ومع ذلك ما زلنا أحياء |
Son üç haftada yüzyıllık nadir bir bitkiye maruz bırakıldın. | Open Subtitles | إنّك خلال الثلاثة أسابيع الماضية تعرّضت لعشبة نادرة تعود لقرون. |
Ajan Mulder'ın maruz kaldığı retrovirüsü durduran şey, bilimdi. | Open Subtitles | هو كان علما الذي عزل الفيروس العكسي الوكيل مولدر عرّض إلى. |
Suçlu olmak, sizi bizzat devlet tarafından kötü muameleye maruz bırakır. | TED | أن تتهم بالإجرام يجعلك عرضة لسوء المعاملة من قبل الدولة نفسها. |
Zehirli kimyasallara maruz kalmakla ilgili uyarıyordu. | TED | كان تحذيرا حول تعرّضه للمواد الكيميائية السامة. |
Neme maruz kaldığında ölü hayvan dokularında ortaya çıkan bir artık. | Open Subtitles | أنها بقايا شمعية تتكون على النسيج الحيواني الميت عند تعرضه للرطوبة |
Ben sadece mahkemenin bu sansasyonel duruma maruz kalmasına üzülüyorum. | Open Subtitles | واعتذر للمحكمة عن تعرضها الى هذه المناقشة الحامية الغير لازمة |