Biliyorum. Bu Dodgers Stadı meselesi kafamı o kadar dağıttı ki... | Open Subtitles | اعلم هذا , يداي يبدو انها خائفه من موضوع المباراه .. |
Ve bu sadece gözalıcı bir biçimde zemininizi temizleme meselesi değil. | TED | وهو ليس موضوع تصوير تنظيف الأرضية على أنه أمر رائع |
Yılda 5.000 ödemek, onun için bir onur meselesi vesaire, vesaire. | Open Subtitles | إنها مسألة شرف له لإعادة 5000 سنة و هكذا و هكذا |
Frankie, birçok kişi bunun bir inanç meselesi olduğunu çocukluktan beri bilir. | Open Subtitles | فرانكي ، معظم الناس يدركون عند دخولهم الحضانة أن الأمر يتعلق بإيمانهم |
Kusura bakma ama teğmenlerime ne emir vereceğim bir ortaklık meselesi değil. | Open Subtitles | مع إحترامي لك يا بُني طريقة توجيهي لمعاونيّ ليست من شأن التعاونية |
Sonuçta bu sadece hijyen meselesi değil, biraz hoş vakit geçirme ihtimali de var. | TED | فى النهاية هى ليست فقط مسالة نظافة، لكن من الممكن أن تكون وسيلة إستجمام أيضا. |
Tesla ve radyo meselesi, kesinlikle çok ilginç bir meseledir. | Open Subtitles | المسأله الخاصه ب تيسلا والراديو هي بحق مسأله مثيره للاهتمام |
Bu doğruyu söyleme meselesi, iyi insan olmanın ilk şartıdır mutlaka. | Open Subtitles | موضوع الحقيقة ذاك، جليّ أنه من أساسيات الطيبة. |
Şu talip meselesi. Yasemin bir koca seçmeyi reddediyor. | Open Subtitles | إنه موضوع طالبى يد الأميره، ياسمين ترفض إختيار زوجا |
- Babamla problemim yok. - O zaman sadece Ross meselesi. | Open Subtitles | ليست هناك قضية مع والدى حسنا موضوع روس فقط |
Yılda 5,000 ödemek, onun için bir onur meselesi... vesaire, vesaire. | Open Subtitles | إنها مسألة شرف له لإعادة 5000 سنة و هكذا و هكذا |
Özür dilerim, beyefendi, bunun bir ölüm kalım meselesi olduğunu söylediler. | Open Subtitles | آسفه يا سيدى ، لقد قالوا إنها مسألة حياه أو موت |
Yani komşunuz uyuşturucu meselesi yüzünden kızıyla beraber kaçırıldı, öyle mi? | Open Subtitles | إذاً المرأة التي تسكن بقربك أخطِفت هي وأبنتها والأمر يتعلق بالمخدرات؟ |
Fazladan boyutun gizlenmesi kulağa zor gelebilir, ama hepsi ölçek meselesi. | Open Subtitles | إختفاء بعد إضافي ربما يبدو مخادعاً لكن الأمر كله يتعلق بالمقياس |
Prodüksiyon için zor olabilir ama kimsenin meselesi değil bu. | Open Subtitles | أظن الأمر أصبح صعباَ على الانتاج لكن لا شأن أحد |
Ben buna kendi köyünüzü kurmak diyorum, bunu kurmak ve korumak ölüm ve yaşam meselesi. | TED | إنني أدعو ذلك بناء قريتك، وبناءها والمحافظة عليها هي مسالة حياة أو موت. |
Milli güvenlik meselesi. Seni gıdıklamak zorundayım. | Open Subtitles | أنها مسأله متعلقه بالأممن القومى أننى أسف ولكننى يجب أن أدغدغك |
Bu sadece hepsini bulup, oraya gitme ve bunlarla ilgili bir şeyler yapma meselesi. | TED | المسألة عبارة عن البحث عنهم ، الوصول إليهم ، ومن ثم فعل شيء تجاهه. |
Wraithlerin operasyonlarımızın ana üssünün burası olduğunu öğrenmesi sadece zaman meselesi. | Open Subtitles | هي فقط مسألة وقت قبل ذلك يفهم الريث ان هذه قاعدتنا. |
O zaman Magnus'un bunu çözmesi ve kitaba ulaşması an meselesi. | Open Subtitles | الآن هي مسألة وقت حتى يكتشف ماجنوس أن الكتاب في المكتبــة |
Aile meselesi. Bizi ilgilendirmez. | Open Subtitles | انها شؤون عائلية لادخل لنا بها |
Aslında, hepimiz test edildik. Yükümlülük meselesi. | Open Subtitles | في الواقع ، كلّنا سوف نُجري الإختبارات إنها قضيّة مسئولية |
Yani başka bir deyişle, bu bilgi meselesi, kaynak değil. | TED | بمعنى آخر، الأمر متعلق بماذا نعرف وليس بنقص في الموارد. |
- Bu çok-- Bu çok da zor değildi. Her şey zamanlama meselesi. | Open Subtitles | لم يكن بتلكَ الصعوبة يتعلّق الأمر كله بالتوقيت |
- Kendi kuyruklarını kovalayan polislerin meselesi. - Buna kızıyorum! | Open Subtitles | انها مسألة ان البوليس يطارد ذيله أنا مستاء من قولك |
Çünkü seni serbest bırakırsam beni öldürmeye kalkışman an meselesi olur. | Open Subtitles | لأنّي إن حرّرتك، فما هي إلّا مسألةُ وقتٍ قبل أن تحاول قتلي |