| Şu anda öyle düşünmediğini biliyorum ama sen mutlu olmayı hak ediyorsun. | Open Subtitles | و أنا أعرف بأنك لا تظن هذا أنت تستحق أن تكون سعيد |
| O kendi çocuğunu terk etti. Anne olmayı hak etmiyor. | Open Subtitles | لقد تخلت عن طفلتها، إنها لا تستحق أن تكون أم |
| Ancak o zaman yaşıtlarım en az onlar kadar orada olmayı hak ettiğimi görecekti. | TED | عندها فقط يدرك الأشخاص من حولي أني أستحق أن أكون في هذا المكان تماماً كما يستحقون هم. |
| Hayır, mutlu olmayı hak ediyorsun ve ben seni mutlu edemiyorum. | Open Subtitles | لا , أنتٍ تستحقين أن تكوني سعيدة وأنا لا أستطيع إسعادكٍ |
| Burada olmayı hak etmediğimi falan sanma yani. | Open Subtitles | لذا لا تتوهم للحظة أنّي لا أستحق التواجد هنا. |
| Herkesin hassas olmayı hak ettiğini yansıtan ya da hassas insanlar muhtaç kalmadan onlarla ilgilenen yasalara ihtiyacımız var. | TED | نحتاجُ لسياسات تعكسُ أن كل واحدٍ منّا يستحق أن يكون عرضة للعجز، أو يعتني بعاجزين آخرين، دون أن يصبح مُعدم. |
| Aslında, aptal görünmeyi istemiyorsan aşık olmayı hak etmiyorsun demektir. | Open Subtitles | الحقيقة .. إن لم تكن مستعدا للتصرف بحماقة فأنت لا تستحق أن تكون عاشقا |
| Bence o kelimeyi söylemeyip, çekip gitmemenin sebebi burada olmayı hak ettiğini düşünmen. | Open Subtitles | أعتقد أنّ السبب لعدم إعطائي تلك الكلمة والخروج من هنا، هو لأنّك تعتقد أنك تستحق أن تكون هنا. |
| Bu, mutlu olmayı hak etmediğiniz anlamına gelmez. | Open Subtitles | سيدي. هذا لا يعني أنك لا تستحق أن تكون سعيداً. |
| Bu sabah benden istediğini düşündüm de müdür olmayı hak ediyorsun. Tebrikler. | Open Subtitles | لقد فكرت بما طَلبته مني هذا الصباح وأنت تستحق أن تكون مديراً، تهانينا |
| Burada olmayı hak ettiğimi biliyorum bu korkunç yerde. | Open Subtitles | أعرف أنني أستحق أن أكون هنا في هذا المكان الفظيع |
| Öldürecekseniz bunu yapan kişi olmayı hak ediyorum. | Open Subtitles | إذا كنت ستنهيه، أنا أستحق أن أكون من يفعل ذلك |
| - Sürünün parçası olmayı hak etmiyorum. Bu sebeple gidiyorum. | Open Subtitles | لا أستحق أن أكون فردًا من القطيع، لذا سأغادر. |
| Ne kadar olağanüstü olduğunu anlayan biriyle olmayı hak ediyorsun. | Open Subtitles | تستحقين أن تكوني مع شخص يدرك مدى روعتك |
| Seni mutlu eden birisiyle olmayı hak ediyorsun, | Open Subtitles | أنتِ تستحقين أن تكوني مع شخصيسعدكِ, |
| olmayı hak etiğim yer burası. | Open Subtitles | هنا المكان الذي أستحق التواجد فيه |
| İyi bir aileye sahip olmayı hak ediyor ve kimse onu Rufus ve senden daha çok sevemez. | Open Subtitles | يستحق أن يكون بين عائلة رائعة ولن يجد مثل هذا الحب سوى لديكِ أنتِ و روفيس |
| Hapishane özellikle de orada olmayı hak ediyorsan kolay olmamalı. | Open Subtitles | والسجن لن يكون سهلاً خصوصًا عندما تستحق التواجد فيه |
| Hadi ama, Em. En azından birimiz mutlu olmayı hak ediyor. | Open Subtitles | بربك يـآ أيم، على الاقل وآحده منآ تستحق ان تكون سـعيده |
| Biriyle olmayı hak ediyorsun, | Open Subtitles | ...انتِ تستحقى ان تكونى مع شخص |
| Çünkü O burada değil, ve başka biriyle beraber mutlu olmayı hak ediyorum. | Open Subtitles | لأنني لايمكن أن اكون كذلك لأنه ليس هنا وانا استحق ان اكون مع شخص ما وأكون سعيدة |
| Tüm insanlar özgür ve eşit olmayı hak eder... | Open Subtitles | كل الناس يستحقون أن يكونوا أحرار ومتساويين |
| Neyse, ben ilgi odağı olmayı hak etmiyorum. | Open Subtitles | على أية حال، أنا لا أستحقّ أن أكون مركز الإنتباه |
| Mutlu olmayı hak ediyorsun. | Open Subtitles | أعتقد بأنك تستحق . بعض السعادة |
| Madison, bunu yapmayı reddediyorsan Yüce olmayı hak etmiyorsun demektir. | Open Subtitles | (لو رفضتي هذا يا (ماديسون حينها لن تستحقي أن تكوني السامية |
| Böyle büyük bir güce sahip olmayı hak etmediğinden mi korktun? | Open Subtitles | خائف بأنّك لا تستحقّ أن تكون لديّك كثير من القوّة؟ |