| Ama bunu erkek gibi kabulleneceğine başkalarını suçladı. | Open Subtitles | لكنه لم يتقبل الأمر كرجل وكان عليه إلقاء اللوم على أحد |
| Tanıdığım birisi büyükbabayı suçladı. | Open Subtitles | كل ما في الأمر، أن شخصاً أعرفه قد تعرض للأذى لذا ألقيت اللوم على جدك |
| Bu, doğal olarak kralı öfkelendirdi, ve kral doğaya karşı gelen, böyle korkunç bir sapkınlığa hizmet eden Daedalus'u suçladı. | TED | وهذا بالطبع أسخط الملك حيث لام دايدالوس على تمكينه من حدوث مثل هذا الانحراف الشنيع عن قانون الطبيعة. |
| Biiliyorsun, yıllar önce, baban beni yanlışlıkla zinayla suçladı, beni sürgüne gönderdi, adıma zarar verdi. | Open Subtitles | أتعلم، قبل سنوات، اتهمني والدك خطئاً بالزنا، نفاني، حطم اسمي. |
| Onu kurtarabileceğimizi söyleyerek ölümünden dolayı beni suçladı. | Open Subtitles | لامني على موته قائلا انه كان بمقدوره إنقاذه |
| Bak, sihirbazlardan herhangi biri Klarissa'yı numara çalmakla suçladı mı? | Open Subtitles | انظر، أي من السحرة اتهم من قبل كلاريسا بسرقة الحيل؟ |
| Daha iyi bir boşanma anlaşması yapabilmek için beni kendisini aldatmakla suçladı. | Open Subtitles | اتهمتني بالخيانة حتى تحصل على تسوية أفضل في الطلاق |
| Yani, Kendisini de en az diğerlerini suçladığı kadar suçladı. | Open Subtitles | لذا، قام بلوم نفسه بقدر ما قام بلوم الآخرين |
| Beni suçladı. Kömür madeninde çalışmak zorunda kalması benim kabahatimdi. | Open Subtitles | يضع اللوم علي ، معللا بقوله اني انا من جعله ينقب في المنجم |
| O da hep beni suçladı zaten, ama hiçbir şey demedi. Ama hep beni suçladığını biliyorum, anlıyorum. | Open Subtitles | .و إنه دوماً يلقي اللوم عليّ، أيضاً .لم يقل أي شيء، لكنه يلومنيّ، أعرف إنه كذلك |
| Hep kendini suçladı ve başka bir genç ortağı tehlikeye atmayacağına dair yemin etti. | Open Subtitles | لقد لام نفسه على ما حدث وأقسم بأن لن يعرض للخطر أي شريك شاب آخر |
| Hep kendini suçladı ve başka bir genç ortağı tehlikeye atmayacağına dair yemin etti. | Open Subtitles | لام نفسه وأقسم بأنّه لن يعرّض شريك صغير آخرللخطر |
| Foreman beni hasta bakımını oyuna dönüştürmekle suçladı. | Open Subtitles | لقد اتهمني فورمان بأنني ألعب في العناية بالمريض |
| Bunu durdurabileceğimi söyledi ve beni öz oğlumu öldürmekle suçladı. | Open Subtitles | وقال لي يمكننى وقفها ثم اتهمني بقتل ابني |
| Direkt beni suçladı, oysa kavgayı kimin başlattığını bile bilmiyordu. Sen de onu cinsel saldırıyla mı suçladın? | Open Subtitles | كلاّ، لقد لامني على ذلك، ولمْ يرَ حتى من بدأه. |
| Geçen gece, Philip kendini soğukkanlı bir katil olmakla suçladı. | Open Subtitles | الليلة الماضية, اتهم "فيليب" نفسه بأنه قتل أباه بدم بارد. |
| Daha iyi bir boşanma anlaşması yapmak için... beni, kendisini aldatmakla suçladı. | Open Subtitles | و اتهمتني بخيانتها حتى يمكنها الاستفادة من الطلاق |
| Hayır hükümeti suçladı ama sinirini benden çıkardı. | Open Subtitles | لا، لقد قام بلوم الحكومة ثم أفرغ غضبه علىّ |
| Başkan, beni bomba hakkında söylediğimden fazlasını bilmekle suçladı. | Open Subtitles | إتهمني الرئيس بمعرفة أشياء أكثر عن القنبلة لم أقلها له |
| Doğru olabilir. Polisi suçladı. | Open Subtitles | قد يكون صحيحاً، لأنه يلوم الشرطة |
| Beni suçladı. Bende inadına ona havuç verdim. Kime? | Open Subtitles | ألقى باللوم علي، لذا قدمتُ له الجزر كل يوم، نكاية به |
| İnsanlar beni sahnede canlı civcivlerin kafasını ısırmakla bile suçladı! | Open Subtitles | بل أتهمني الناس بقضم رؤوس الدجاج الحي على المنصة |
| Hafıza kaybı olduysa, subay adayını kim suçladı? | Open Subtitles | إن كان لديها فقدان جزئي للذاكرة فمن إتهم الضابط البحري؟ |
| Bütçe Tahsisat Kurulu'nun Başkanı'nı nasıl desem... yetersiz erkeklikle suçladı. | Open Subtitles | اتهمت رئيس لجنة المخصصات بمجلس الشيوخ.. بعدم امتلاك رجولة كافية |
| Gittiniz. Sizi hırsızlıkla suçladı. İnkar ettiniz. | Open Subtitles | وعندما ذهبت ، اتهمك بالسرقه لكنك أنكرت |
| Özel belgelerini karıştırmakla, casusluk yapmakla suçladı. | Open Subtitles | لقد اتهمها بأنها كانت تسترق النظر إلى ملفات سرية كعملية تجسس |