| Bütün gece eski filmler izleyelim. televizyonun önünde sebzeye dönüşelim. | Open Subtitles | دعنا نشاهد افلام قديمه طوال الليل سوف نستلقي امام التلفاز |
| Bütün gece eski filmler izleyelim. televizyonun önünde sebzeye dönüşelim. | Open Subtitles | دعنا نشاهد افلام قديمه طوال الليل سوف نستلقي امام التلفاز |
| Ayrıca televizyonun yanına oturunca Kanal 5'in daha iyi çektiğini fark ettim. | Open Subtitles | وقد لاحظت , لو أجلسته بجانب التلفاز تأتي القناة الخامسة أكثر وضوحاً |
| Geniş ekran bir televizyonun kutusunda oynayan çocuklar görmüştüm ve çalabilmek için o televizyonu kimin aldığını öğrenmeye çalışıyordum. | Open Subtitles | شاهدت بعض الأطفال يلعبون على تلفاز كبير و حاولت معرفة من اشتراه حتى أرى إن كنت أتمكن من سرقته |
| Kimse uyuyamıyor çünkü tüm gece televizyonun sesini sonuna kadar açıyor. | Open Subtitles | لا يمكن لأحد النوم هناك لأنه جعل التلفزيون يعمل طوال الليل. |
| televizyonun aileleri nasıl birleştirdiğine dair yapacağım konuşmaya giderken arabam bozuldu. | Open Subtitles | في طريقي لإلقاء كلمة حول أهمية التلفاز في لم شمل العائلة |
| televizyonun fişini köpeğe takmaya çalıştığımda ben de o kadar içmiştim. | Open Subtitles | هذا بقدر ما احتسيت عندما حاولت توصيل التلفاز داخل ذلك الكلب |
| televizyonun önüne oturup bir şekilde geri geleceğine mi inanmalıyız? | Open Subtitles | إذاً، الجلوس أمام التلفاز سوف يجعلها بطريقة ما تود العودة؟ |
| televizyonun, kusursuz bir anne işlevi üstlenmediği bir dönem yok gibidir. | TED | لم يكن هناك عقد من برامج التلفزيون دون تحديد ، لم تتواجد فيه الأمومة على التلفاز بصورة مهيمنة. |
| Anlaşılmak için sesinizi yükseltmeniz gerekebilir ya da televizyonun sesini açabilirsiniz. | TED | قد تضطرون لرفع صوتكم ليفهمكم من حولكم، أو قد ترفعون صوت التلفاز لديكم. |
| Televizyon, bir ifadeyle masum bir insanı öldürebilir. Nasıl olur da televizyonun şaka olduğunu düşünmeye cüret ederim? | Open Subtitles | التلفاز يمكنه قتل شخص ببيان واحد فقط، فكيف أجرؤ على التفكير انه مزحة? |
| televizyonun, insanları okumaktan uzaklaştırdığını söylüyorlar oysa ben, sokaklarda okuyan bu kadar çok insan hiç görmemiştim. | Open Subtitles | يقولون بأن التلفاز يجعل من سكانها جهلة ولكني لم أرى من قبل هذا العدد من الناس الذي يقرأون في الطرقات |
| televizyonun karşısına kurulup rastgele kanal değiştirmeyeli yıllar olmuş. | Open Subtitles | هي كانت عصور منذ أن جلست أمام التلفاز مجرد تغيير قنوات للعثور على شيء |
| televizyonun en büyük yaratık programını sunduğun halde yaratıklara inanmıyorsun! | Open Subtitles | أنت تصور أعظم برنامج وحوش على التلفاز و لا تؤمن بالوحوش؟ |
| Biraz daha geniş bak. televizyonun bir yere kaçtığı yok. | Open Subtitles | انظر للأمر من زاوية أوسع لا يعني ذلك أنّك ستترك التلفاز |
| Hepinim babanın yanına oturup televizyonun sıcacık, iç ısıtan parıltısının tadını çıkartalım. | Open Subtitles | ولنتدفأ جميعنا بدفئ التلفاز ، وتوهجه الدافئ |
| Tekrar televizyon, televizyonun bugünü dediğim şey, bu 1990'daydı ve geleceğin televizyonu bunun gibi görünecek. | TED | نعود إلى التلفاز، كان هذا في سنة 1990، وكان تلفاز المستقبل يبدو بهذا الشكل. |
| Evde televizyonun ve fahişelerinle o kadar çok oturdun ki üstünlüğünü kaybettin. | Open Subtitles | أنت جلست في المنزل لمدة طويلة مع تلفازك وعاهرتك ولقد خسرت حدتك |
| televizyonun büyük bölümü çocuklara veya Hıristiyanlara veya yaşlılara uygun değil. | Open Subtitles | كثير من برامج التليفزيون لا تناسب الأطفال, أو المسيحيين, أو البالغين. |
| televizyonun ilk günlerinden beri, paylaşan, gösteren ve büyüyen değişmemiş bir çizgi olmuştur. | Open Subtitles | منذ الأيام الأولى للتلفاز ،كان هناك خط متواصل من المشاركة العرض و النمو |
| Akşam gelirim biri odasına, biri televizyonun başına. | Open Subtitles | عندما اتي للبيت هي تذهب لغرفتها وهو للتلفزيون |
| Ben televizyonu, televizyonun büyük anlaşmasını yapıyorum. | TED | وأقوم بالتحضير، لقدر هائل من البرامج التلفزيونية. |
| Sam televizyonun olmadığını söyledi. Programı kaçırmana gönlüm razı olmadı. | Open Subtitles | أخبرنى " سام " أنه ليس لديك تليفزيون . و لا أريد أن يفوتك العرض |
| Bence izlemedin, çünkü senin televizyonun yok! | Open Subtitles | هلرأيتمسلسلالمكتب؟ لا أتوقع ذلك، لأنك لاتملك تلفازاً |
| televizyonun karşısına oturup Lyndon B. Johnson'ın, şu dediğini dinliyorsun... | Open Subtitles | Kستجلس قبالة تلفزيونك وتستمع إلى الرئيس ليندون جونسون يخبرك بأن |
| En yaygın yöntem buzdolabı ve televizyonun içine saklamaktır. | Open Subtitles | الشكل الأكثر انتشارا يكون على شكل ثلاجه كاذبة أو جهاز تلفزيون وهمي |
| Birazdan kıçınızın tekmeleneceğini bilmek yepyeni bir televizyonun coşkusunu alıp götürüyordu. | Open Subtitles | معرفة أنّ هنالك ضرباً موجعاً في انتظاري قد سلب منّي الفرحة بالتلفاز الجديد |
| televizyonun kaç ekran? Ekranı görebiliyor musun? Vay! | Open Subtitles | أراهنك بتلفازك إنه الطريقة الوحيدة التي تستطيعين فيها رؤية ما يحصل |
| Eğer bu akşam parayı alamazsam televizyonun antenlerini aşağı atarım! | Open Subtitles | إذا لم يكن عندي المال بحلول المساء ! فكل هوائيات التليفزيونات هذة |