Problem çözme yeteneklerin sayesinde, ekibin Schrödinger'in kedilerini tam zamanında kutudan çıkartıyor. | TED | شكراً لمهاراتك في حل المشكلات، فريقك أمسك بقط شرودنغر في الوقت المناسب. |
Yani aptalca bir şey yapıyor olabilirdim, tıpkı onun zamanında yaptığı gibi. | TED | أذا لعلي أعمل شي غبياً ، كالذي كان يفعله في ذلك الوقت |
Benim son atışım için tam zamanında geldin ve artık oyun sona erdi. | Open Subtitles | لقد جئت فى الوقت المناسب لضربتى الأخيرة و الآن ، لقد انتهت اللعبة |
Herkesin bu, çünkü aynı tam zamanında kayboldu düşündüm düşünüyorum. | Open Subtitles | أعتقد أن الجميع قد ظن هذا لأنهم إختفوا بالوقت نفسه |
-Hood'un zayıf yanını biliyorum Fermat -Eğer zamanında gidersek onu durdurabilirim | Open Subtitles | أَعْرفُ نقطة ضعفَ القلنسوةَ يمكنني ايقافه لو وصلنا في الوقت المناسب |
Güçlü kuyruk rüzgarları vardı ve Boston Logan Havaalanına zamanında inmeyi umuyoruz. | Open Subtitles | و نتوقع ان نصل الى بوسطن مطار لوغان تقريبا فى الوقت المحدد |
Yılın bu zamanında benim için anlamlı olan bir şarkı ile başlıyorum. | Open Subtitles | اريد ان ابدأ بأغنية تعني الكثير لي في هذا الوقت من العام |
Yılın bu zamanında görmedim. Peki bunun cezası nedir söyler misiniz? | Open Subtitles | ليس في مثل هذا الوقت من السنة ما غرامة إشعال النار؟ |
Mr.Denkins, Memur Barbrady'e ifade verirken görmek için tam zamanında geldim. | Open Subtitles | وانا ذهبت في الوقت المناسب لأرى ان الشرطي باربريدي ياخذ التقرير |
Yalnızca doğru yerde olma meselesi değil, zamanında olmak da var. | Open Subtitles | المسأله ليست فى أننا كنا فى المكان الصحيح المسأله هى الوقت |
İstenmeyen bir ziyaretçi bize, neleri kaçırdığımızı hatırlatacak kadar boy gösterir ve tekrar unutmamız için tam zamanında bizi terkeder. | Open Subtitles | انه زائر غير مرغوب فيه يبقى لمدة طويلة نوعا ما ليذكرنا بما نفقد ويترك لنا في الوقت المناسب النسيان ثانية |
Yırtınıyorum, ama burası o kadar erkek merkezli bir yer ki, röntgenleri ve testleri bir türlü zamanında yaptıramıyorum. | Open Subtitles | كنتأركلمؤخرات، لكن هذا المكان مجرد نادٍ للأولاد لا يمكنني أن أحصل على نتائج الأشعة أو التحاليل في الوقت المحدد |
Ne yapamaya çalıştığını bilmiyorum, lakin görnüşe göre tam da zamanında gelmişiz. | Open Subtitles | لا اعلم ماذا كنت تخطط ولكن يبدو اننا وصلنا في الوقت المناسب |
Kutuyu yeni açmış. Öyle görünüyor ki tam zamanında gelmişiz. | Open Subtitles | لقد فتح الصندوق للتو يبدو أننا وجدناه في الوقت المناسب |
Küçük eğlencemiz için tam zamanında geldin. Gecebekçisini idam edeceğiz. | Open Subtitles | في الوقت المناسب لقليلا من الترفيه نحن سنعدم الحارس الليلي |
911'i aramasını bekleyip zamanında orada olmayı mı umut edeceğiz. | Open Subtitles | ننتظر اتصالا الى النجدة ونتأمل ان نصل في الوقت المناسب؟ |
İkimizin arasında kalınca onu okula bile zamanında zor yetiştiririz. | Open Subtitles | بالكاد يمكننا أخذه إلى المدرسة على الوقت بينما نحن معاً |
Buna değer miydi? Ameliyat dikişlerinden birisi atmış ama zamanında müdahale ettik. | Open Subtitles | أكان الأمر يستحق؟ فكّت إحدى قطب الربط لكن قمنا بربطه بالوقت المناسب |
Çünkü zamanında yok. Senin hayatın sadece okul ve iş. | Open Subtitles | .لأنك لا تملك وقت لذلك فقط كل وقتك للدراسة والعمل |
zamanında, yiyecek artıklarını saklamak için kullanılıyordu ama şimdi anlamlı deseni ve eşsiz biçimiyle evrensel hayranlığın bir simgesi. | Open Subtitles | كانت تستخدم فى وقتها , كوعاء لوضع الطعام به أما الآن فهى .شىء يبهر الجميع لتصميمه المقتضب وتكوينه الفريد |
Bu Rachel Carson'ın zamanında da doğruydu, şimdi de doğru. | TED | كان ذلك صحيحًا في زمن راشيل كارسون، وهذا صحيح اليوم. |
Tam zamanında geldin. Ne zamandır bekliyorsun orada? | Open Subtitles | هذا امر جيد توقيت متى كنت في انتظار العودة الى هناك؟ |
İnsanların kriz zamanında niçin ve nasıl karar aldıklarını daha iyi anlamak zorundayız. | TED | نحن بحاجة لإدراك كيفية تفكير الإنسان للوصول ا لى قرار في أوقات الشدة، ولمعرفة لماذا يجب أن نأخذ هذه القرارات. |
Sonra saray zamanında yetişmez ben de timsahlara yemek olurum | Open Subtitles | ثمّ لاينتهي القصر في الموعد المحدد وأنا سأكون غذاءا للتماسيح |
Bak sen, damat bey teşrif etmiş. Tam zamanında geldin King. | Open Subtitles | اذا لو لم يكن عريس العروس نفسه تماما فى موعدك أيها الملك |
Şirketin kaynaklarıyla ve şirket zamanında iş yerinde seks satın alımını yasakladığını açıkça belirten bir politika. | TED | سياسةٌ تقول بوضوح، أن الشركة تمنع شراء الجنس أثناء العمل، بموارد الشركة أو بوقت الشركة. |
Faturalarını zamanında ödeyip ödemediğini söyleyebilirim. | TED | وأستطيع معرفة ما إذا كنت تسدد فواتيرك في موعدها. |
Uçağım sizi New York'a büyük bagajınızla birlikte zamanında ulaştıracak. | Open Subtitles | طائرتى سوف تقلك و أمتعتك الإضافية إلى نيويورك فى التوقيت |
Bikini Bottom dosdoğru aşağıda. Ama asla zamanında aşağıya inemeyeceğiz. | Open Subtitles | ولكن إذا ما بدأنا بالسباحة الآن لن نصل فى الميعاد |
Yılın bu zamanında oraların güzel olduğunu duydum. | Open Subtitles | أَسْمعُ بأنّه جميلُ في هذا الوقتِ مِنْ السَنَةِ. |
Bak, muhtemelen makinist treni zamanında ulaştırmak için endişelidir. | Open Subtitles | انظر , المهندس ربما كان متلهفا للوصول بالقطار فى موعده |