Bir kaç haftadır çok zor zamanlar geçiriyor. | Open Subtitles | إنه يمر بوقت عصيب جداً الإسبوعين الماضيين |
İncil'in de bize söylediği gibi hayatımızda zor zamanlar olacaktır. | Open Subtitles | الإنجيل يخبرنا دوماً بإنه ستكون هناك أوقات صعبة في الحياة. |
Annesi zor zamanlar geçiriyordu ve benden ona iş vermemi istemişti. | Open Subtitles | أمها تعتقد بأنّ وقت صعب و طلبت مني الحصول على وظيفتُها |
Baban annen olmadan çok zor zamanlar yaşıyor,değil mi? | Open Subtitles | أوه, وآلدك يمر بوقت صعب بدون وآلدتك, أليس كذلك ؟ |
20 bin. Bu içinde bulunduğumuz şu zor zamanlar için, bir aile indirimi. | Open Subtitles | مبلغ 20000 , و هذا حسم عائلي بهذه الأوقات الصعبة |
Sanki zor zamanlar geçiriyormuşsunuz ve konuşacak birini arıyor gibisiniz. | Open Subtitles | كأنك تعاني من أوقات عصيبة و تحتاج لشخص لتتحدث معه |
Önemli bir şey değil... Yetiştiğim dönemde zor zamanlar geçirdim. | Open Subtitles | ليست بالأمر الهام عانيت قليلاً من وقت عصيب خلال نشأتي |
Tanrım, bize bayağı zor zamanlar yaşattılar, Carlos. | Open Subtitles | مفاجأة تعلم، لقد مررونا بأوقات صعبة فعلاً كارلوس |
Bütün insanlar zor zamanlar geçirirler. | Open Subtitles | يقولون أن كل الناس يجب أن يمروا بوقت عصيب |
Bayağı karşılıklıydı, ama hala zor zamanlar geçiriyorum | Open Subtitles | لقد كنّا متفاهمين لكن كنّا نمر بوقت عصيب |
Kendini terk edilmiş hissettiğini biliyorum, ama çok zor zamanlar atlattık ve ben önemli kararları, üzerlerinde en azından birkaç ay düşünmeden verecek adamlardan değilim. | Open Subtitles | أعلم أنك تشعرين و كأنه تم التخلي عنك و لكننا مررنا بوقت عصيب و حرج و أنا لست من النوع الذي يتخذ القرارات المهمة |
Felicia hasta bir kadın, Sukie ve zor zamanlar geçiriyor. | Open Subtitles | انها امرأة مريضة أعيش في أوقات صعبة ولا أعرف ماذا أفعل |
Yeniden merhaba. Gecikme için özür dilerim, ancak şu anda bizim için zor zamanlar. | Open Subtitles | مرحباً مرة أخرى، أعتذر عن التأخير و لكن هذه أوقات صعبة بالنسبة لنا |
Hayatı son zamanlarda epey değişti ve zor zamanlar geçiriyor. | Open Subtitles | لقد تغيرت حياته في الآونة الأخيرة و قد مر خلال أوقات صعبة |
Onun sorgusunu takip ederken, zor zamanlar geçirdim. | Open Subtitles | لدي وقت صعب في متابعة الى أين وصل في اسـتجوابة توني : |
Bak dostum, zor zamanlar geçirdiğini biliyorum ama başka bir insanı takip etme konusunda rahat değilim. | Open Subtitles | أعرف أنك مررت بوقت صعب لكننى لا أحس بالأرتياح عندما ألاحق إنسان بشرى آخر |
O kadar zor zamanlar yaşıyoruz ki aklıma şu şarkı geliyor: | Open Subtitles | في مثل تلك الأوقات الصعبة .يمكنأن أقول. أتذكر تلك الأغنية الأشياء ليست كما يجب أن تكون |
zor zamanlar geçiriyor ve ben geçmişte ona yardım ettiğinizi biliyorum. | Open Subtitles | إنه يعاني من أوقات عصيبة وانا أعرف أنكِ ساعدته في الماضي. |
Daha çok olmadığı için üzgünüm ama zor zamanlar geçirdim. | Open Subtitles | وللأسف لايوجد أكثر ولكن كان لدي وقت عصيب |
Belli ki siz boşanma evresine gelene kadar, çok zor zamanlar geçirdiniz. | Open Subtitles | أنتم بوضوح قد مررتم بأوقات صعبة قادتكم إلى هذه المرحلة |
Eğer kocamın başka kadınlardan bir sürü çocuğu olsaydı epey zor zamanlar geçirirdim. | Open Subtitles | سيكون وقتاً صعباً بالنسبة لي إذا كان لزوجي هذا العدد من الاطفال من نساء اخريات. |
Pekala, zor zamanlar geçiriyor. Sen ölseydin, ben de öyle olurdum. | Open Subtitles | إسمعي، إنّها تواجه وقتاً عصيباً مع هذا لكنتُ كذلك أيضاً، لو قتلتِ |
zor zamanlar geçiriyorsun. Eşin evi satmaktan bahsediyor. | Open Subtitles | أنها تمر بوقتٍ عصيب إنها تتحدث عن بيع المنزل. |
- Oldukça zor zamanlar geçirdik. - Peki, ne olacak Bob? | Open Subtitles | لقد مررنا بأوقات عصيبة جدا حسنا, ما الأمر يا بوب ؟ |
zor zamanlar geldiğinde birbirimizin yanında olup güvenmeliyiz. | Open Subtitles | علينا فقط أن نثق بمساندة بعضنا البعض في الأوقات العصيبة |
Kolay değil, çünkü müşterilerimiz, tanımı itibariyle, diplomatik olarak zor zamanlar geçiriyorlar. | TED | انها ليست وظيفة سهلة .. لان عملائنا .. يواجهون اوقات عصيبة دبلوماسياً |
Biliyorsun, geçen sene ben de çok zor zamanlar geçirmiştim. | Open Subtitles | أتعلمين, أنني تعرضتُ لأوقات عصيبة العام الماضي |