| MH: Öyleyse ofisime koşu çarkı almama gerek yok değil mi? | TED | مارغريت : إذن لا يجب أن أملك جهاز سير في مكتبي؟ |
| Bu zor Bir soru. Hâlâ mükemmel Bir cevabım yok. | TED | إنه سؤال صعب. حتى الآن لا أملك له إجابة شافية. |
| Evet, çok seslilik problemi: benim sadece Bir sesim var. | TED | لذا فمشكلة تعدد الأصوات هي: كوني أملك صوتا واحدا فقط. |
| Ama şimdi, Oakland, Kaliforniya'da hızla kentleşen Bir mahallede kendi evim var. | TED | لكن الآن، أملك منزلاً في حي سريع التطور في أوكلاند، في كاليفورنيا، |
| bende ödemeyi yapmayı senin kadar istiyorum ama param yok. | Open Subtitles | و أنا توّاق لسداد دينى مثلك ولكنى لا أملك المال |
| sahip olduğum her şeye mal olsa da senin için savaşacağım. | Open Subtitles | سوف اقاتل من أجلك حتى لو أخذ هذا كل ما أملك |
| Ama bırak Bir bardak bira içmeyi, Bir sentim bile yok. | Open Subtitles | ولكننى لا أملك شيئاً ولا حتى ما يكفى لشراء كأس بيره |
| Bana büyük ve zengin diyorsun, ama hiç Bir şeyim yok. | Open Subtitles | أنت تقولين أننى عظيم و ثرى و لكنى لا أملك شيئا |
| Şeytani yanım o kapıda ve onu durduracak gücüm yok. | Open Subtitles | ذاتي الشريرة تقف وراء ذلك الباب ولا أملك أن أمنعها |
| Benden önceki, müdür Johnson ve Blackwell gibi, davranış programlarım yok benim. | Open Subtitles | على خلاف أسلافِي المأمور جونسن والمأمور بلاكويل أنا لا أملك برامج توجيهيه. |
| Benden önceki, müdür Johnson ve Blackwell gibi, davranış programlarım yok benim. | Open Subtitles | على خلاف أسلافِي المأمور جونسن والمأمور بلاكويل أنا لا أملك برامج توجيهيه. |
| İşte kontrol edebilirsiniz, kısayım ve Fransızım. Biraz ağır Bir Fransız aksanım var ve bu biraz daha belirginleşecek. | TED | إذن هكذا هو الأمر: يمكنكم الملاحظة، أنا قصيرة، أنا فرنسية، أملك لهجة فرنسية قوية، وهي ستكون واضحة خلال لحظات. |
| Çocukluktan beri tatillerimi geçirdiğim Bir evim var. Satmaya geldim. | Open Subtitles | أملك منزلًا هناك حيث أقضي فيه الإجازة مذ كنت طفلًا. |
| benim 1 2 yaşındaki çocuk parmaklarım var, bunu yapamıyorum. | Open Subtitles | ،أنا أملك أصابع ولد عمره 12 سنة لايمكنني فعل هذا |
| Burada görüştüğümüz için üzgünüm ama üst mahkemede Bir davam var. | Open Subtitles | لقد أخبرت زوجتك بأسفى للقائنا هنا ولكنى أملك قضية بالمحكمة العليا |
| Bu da elmasların bende olmadığını açıklamamı daha da zorlaştırıyor. | Open Subtitles | مما يُصعب مهمتي في تفسير أننـي لا أملك هذا الماس |
| Yeterince çalıştı. Ayrıca o yaşlı ve sahip olduğum yegâne şey. | Open Subtitles | لقد استخدم بما فيه الكفاية إنه عجوز، إنه كل ما أملك |
| Hediye, kabul etmeye bile değmez ama elimde başka Bir şey yok. | Open Subtitles | إنّ الهديةَ بالكاد تكافئ القبول، لكن أنا لا أملك شئ آخر لأقدمه |
| - Sorun değil, senin hatan değildi. - Başka şansım yoktu. | Open Subtitles | لا توجد مشكلة ، إنه ليس خطئك لم أملك خياراً آخر |
| Dedi ki benim Goa'uld sahibim ölmüş, ama bende Goa'uld yok. | Open Subtitles | لقد قال أن الجواؤلد الخاص بي ميت ولكنى لا أملك جواؤلد |
| Küçük Bir peynir dükkânım vardı ama işten nefret ediyordum. | TED | كنت أملك متجر جُبن صغير ولكني كرهت هذا العمل حقًا. |
| Bir iş sahibiyim, vergilerimi ödüyorum ve yine de ne zaman adımımı evimin dışına atsam bu saçmalıkla uğraşmak zorunda kalıyorum. | Open Subtitles | وأنا أملك الأعمال أدفع ضرائبي و حتى الآن وصلت إلى التعامل مع هذا هراء في كل مرة أنا خطوة خارج بيتي. |
| Affedersin, burada Bir yerde kendime ait odam var mı? | Open Subtitles | معذرة , هل أملك مكتباً خاص في هذا المبنى ؟ |
| Film reklamı yapan Bir şirketin sahibi olduğumu söylemiştim. Şirketin sahibi olduğunu bilmiyordum. | Open Subtitles | كما قلت في الليلة السابقة أنّي أملك شركة تعمل في مجال الدعاية السينمائيّة |
| Bak, kriptonitin yarısı hâlâ bende. İşi yine de bitirebilirim. | Open Subtitles | أسمع, لازلت أملك نصف الكريبتونايت لازلت قادراً على إنهاء المهمة |
| Yani hiç paran kalmadı dediğinde, Marvin, gerçekte neyi kastediyordun? | Open Subtitles | عندما تقول أني لا أملك أيّ مال، ماذا تقصد حقاً؟ |