| gerçek amacı her ne ise onu yapan her kim ise artık yok. | Open Subtitles | أياً كان غرضه الأصلي أياً كان من بناه فقد ولوا منذ فترة طويلة |
| ve kolu destekleyen gerçek sinir motosiklet kazasında kopmuş. | TED | العصب الأصلي للذراع كان قد قطع، قطع، مثلا، في حادث دراجة نارية. |
| Şimdi ilk soruya geri dönelim: İklim finansı için para basabilir miyiz? | TED | لذلك، دعونا نعد إلى السؤال الأصلي: هل يمكننا طباعة النقود لتمويل المناخ؟ |
| Örneğin eğer şansı yaver gider de ilk olanı hemen seçerse işi tamamlar. | TED | إذا، على سبيل المثال، كان محظوظًا وقام باختيار الأصلي مباشرةً، سيكون أتم عمله. |
| Biz oraya varmadan ölmüştü. Ama Alvarez orijinal türden öldü. | Open Subtitles | لا شيء مات قبل وصولنا لكن ألفاريز مات بالفيروس الأصلي |
| Sayı hakkındaki esas kaynağı bulmak için literatürü taradım ama bütün aramalarıma rağmen asla bulamadım. | TED | مضيت وقتا أنقّب في الأبحاث على المرجع الأصلي لهذا الرقم، و لم أستطع أن أجده أبداً. |
| Devamının geleceğini sanmam. Asla Orijinali gibi olamaz. | Open Subtitles | لا أفكر كثيراً في العروض التكميلية إنها غير جيدة كالعرض الأصلي |
| Şüphesiz ki onu nasıl gerçek şekline dönüştürdüğümü merak ediyorsundur. Şaşılacak bir şey yok. | Open Subtitles | بلا شكّ أنت تَتسائلين كَيف أُخطّطُ لإرْجاعها إلى شكلها الأصلي ، أليس كذلك؟ |
| gerçek raporu yayınladıklarında, yüzünü görmek için sabırsızlanıyorum. | Open Subtitles | صحيح، أتوق إلى رؤية تعابير وجهه حين يُبث تقرير المحاصيل الأصلي |
| Buraya size gerçek bir sihirbazı, gerçek bir dahiyi getireceğiz...doğrusu... bize bildiğimiz her şeyi öğreteni. | Open Subtitles | سنقدم الان الرجل الأصلي, الساحر الحقيقي في الواقع, لقد علمنا كل شيء نعرفه |
| eski Mısır'da en çok korkulan tanrısal varlıktı- Ölümün gerçek tanrısı. | Open Subtitles | كان الإله الأكثر رعبا في مصر القديمة، الإله الأصلي للموت |
| Şu taş duvarlar, yangından sonra evin ilk halinden kalan tek şey. | Open Subtitles | هذا الجدران الحجرية هنا كل ما تبقى من المنزل الأصلي بعد الحريق |
| bu arada teşekkürler ve ilk teklifimizden vazgeçmemeye karar verdik. | Open Subtitles | بالمناسبة شكراً على ذلك ولقد قررنا بأننا سنلتزم بالعرض الأصلي |
| Onun cesedi de iki yıl önce yine Rostov'da bulunmuş, ilk cesede 1,5 kilometre mesafede ve maalesef yine aynı durumda. | Open Subtitles | لقد تم العثور على جسدها قبل سنتين, في روستوف أيضا, ما يبعد تقريبا ميل واحد حيث تم العثور على الجسد الأصلي, |
| Artık 15-20 yıl yaşayacaklardır ve ilk çiftleşmelerindeki... ...spermleri kullanarak yumurtlamaya devam edeceklerdir. | TED | وهم بذلك يعشن لمدة 15 أو 20 عاماً، مستمرين في وضع البيض باستخدام الحيوانات المنوية من التزاوج الأصلي. |
| Eğer bunu bulursam, programı tersine çalıştırıp, orijinal dizilimi elde edebilirim. | Open Subtitles | ويمكنني أن مهندس عكس برنامج وإعادة بناء التسلسل الأصلي. إعطائها بالرصاص. |
| Çelik inşaat demirleri paslandıkça orijinal ebatlarının üç katı genişlerler. | Open Subtitles | متى يصدّأ فولاذ الأعمدة يتوسّع ثلاث مرات عن حجمه الأصلي |
| Bu boşluğu doldurmak için manşetin ardındaki esas araştırmaya bakmak gereklidir. | TED | أفضل طريقة لسدّ هذا الفراغ هو إلقاء نظرة على البحث الأصلي الذي بُني عليه العنوان. |
| Yıllar sonra Orijinali bulunabildi ve Hawaii'ye getirildi. | Open Subtitles | تم إسترجاع التمثال الأصلي بعد سنوات وإرجاعه إلى هاواي. |
| Şey, klasik yaklaşım müdahaleye başvurmaktan oluşur ki bu özgün hedefteki kesik elyaf büyümesini teşvik eder. | TED | حسناً, المقاربة التقليدية تتألف من تطبيق إجراء تداخلي يقوم بتحريض نمو الألياف المقطوعة باتجاه الهدف الأصلي |
| Komünist Çin'de de, eski komünist Rusya'da da, Hindistan'da ve benim ülkem Kanada'da da görülüyor. | TED | هذا يحدث في الصين الشيوعية، في روسيا الشيوعية سابقاً، إنه يحدث في الهند، في بلدي الأصلي كندا. |
| Belirli çizgiler, bel bölgesinden geçen bantlar, ve gerçek şu ki Orijinalini ben çatlattım. | Open Subtitles | قمة مميزة , خطان حول الخصر و حقيقة أني قمتُ بكسر الأصلي |
| - Hayır, hayır, yani ben size ana parayı geri ödeyeceğim. | Open Subtitles | لا ، لا .. سأعيد لكما المبلغ الأصلي و الفائدة |
| Şu zaman şeyinde sıkıştın. Tahmin edeyim, orjinal mürettebattan birisin değil mi? | Open Subtitles | لقد علقت في الزمن دعني أخمِّن أنت واحد من الطاقم الأصلي, صحيح؟ |
| Bu römorkun içinde neyin hakiki ve neyin gerekli ve işlevsel olduğunu anlamak için gerçekten biraz arkeoloji yapmamız gerekiyordu. | TED | نحتاج فعلا للتنقيب داخل المقطورة ذاتها، لنكتشف ما هو الأصلي في مقطورة الإير ستريمر وما الذي لهو هدف حقيقي وفائدة |
| Bu dijital yedek. orjinali kanıt deposunda. | Open Subtitles | هذه النسخة الرقمية أما القرص الأصلي فهو موجودة ضمن الأدلة |
| Konudan uzaklaştık gibi gelebilir ama asıl söylemek istediğim şeye geliyoruz. | Open Subtitles | أعلم أن هذا قد يبدو استطراداً لكنه يقودني إلى الموضوع الأصلي |