Bir toplantıda, buluşmada ya da iş görüşmesinde, veya iki insan ortak bilgiler bildiklerini fark edince, ilerleyen bir ilişki. | TED | اجتماع أو مقابلة عمل أو مواعدة غرامية أو بعض العلاقات التي تتوطد بسبب أن الشخصين يدركون أنما يتقاسمون معلومات مشتركة. |
Hak yönetmeliği artık sadece sahip olmakla ilgili değil. Karmaşık bir ilişki ağı ve kültürel yapımızın önemli bir parçası. | TED | الآن، إدارة الحقوق لم تعد مجرد سؤال بسيط عن الملكية. إنها شبكة معقدة من العلاقات وجزء مهم من المشهد الثقافي. |
Kadın erkek ilişkileri üzerindeki etkileri hakkında çıkarımda bulunmak da ilginç olacaktır. | TED | من المهم التخمين حول الأثر الذي سيخلِّفه على العلاقات بين الرجال والنساء. |
Dijital ilişkilerin bu genel çeşitliliği bağlamında güvenli bir şekilde ‘’yabancılığı’’ aramak bu yenilik için çok iyi bir temel olacaktır. | TED | وفي سياق هذا النطاق العريض من العلاقات الرقمية, البحث عن الغرابة بشكل آمن قد يكون وبشكل حسن أساس جديد لذلك الإبتكار |
Belki de en başarılı ilişkiler olumsuzluk çıtası en yüksek olanlar diye düşünebilirdim. | TED | لذا كنت لأفترض بأن العلاقات الأنجح هي تلك حيث تكون عتبة السلبية عالية. |
Bir yaşam için yanan evlere girerim ancak ilişkilerden kaçarım. | Open Subtitles | أجري إلى بناية تحترق لأجل الأحياء ولكني أهرب من العلاقات |
Aralarındaki her çizgi iki insan arasındaki ilişki. Farklı türde ilişkiler. | TED | كل خط بينهم هو علاقة بين شخصين أنواع مختلفة من العلاقات. |
İlişki ile parayı karıştırmanın iyi bir fikir olmadığını düşünürüm. | Open Subtitles | تعلّمتُ أنّها ليست فكرة جيّدة أبداً خلط العلاقات مع المال |
Evet ama ilişkiler müdürüsün ve bu da bir ilişki işte! | Open Subtitles | صحيح، و لكنك مديرة العلاقات العامة. و زواجي جزء من علاقاتي |
Ya öyle, ya da bundan sonraki her ilişki çok sıkıcı gelecek. | Open Subtitles | إما ذلك أو كل العلاقات التي ستأتي بعد هذه ستبدو مملة جدًا |
Bilirsiniz, benim alanımda mimarinin sosyal ilişkileri ilerletmek için her şeyi yapıp yapamayacağı hakkında bir tartışma söz konusu. | TED | كما تعلمون، في مجالي، هناك مناظرة حول إن كانت هندسة العمارة قادرة على فعل أي شيء لتحسين العلاقات الإجتماعيّة. |
Kelowna hükümeti Dünya ile yeniden ticaret ilişkileri kurmak istiyor. | Open Subtitles | حكومة كيلونا كانت تريد إعادة تأسيس العلاقات التجارية مع الأرض |
Halkla ilişkileri bana bıraksan da kendi hukuki işlerine baksan nasıl olur? | Open Subtitles | المبالغة في العواطف سيوحي بالابتذال. لمَ لا تدعي لي أمر العلاقات العامة، |
O gece ilişkilerin içinde de sınıf farkı olduğunu anladım. | Open Subtitles | تلك الليله, ادركت ان العلاقات كان لديها نظام طبقات ايضاً |
İki: Bazı ilişkilerin düzeltilemeyecek kadar kötü durumda olup olmadığı. | Open Subtitles | الشيء الثاني كيف لبعض العلاقات أن تكون غير قابلة للإصلاح |
Evet, bayılırdım onlara. (Gülüşmeler) Neyse, orada her zaman zevk, ilişkiler ve tabii ki seks üzerine yazılar olurdu. | TED | نعم، أحبها حقا. على كل حال، دائما ما كان هناك مقال عن المتعة و العلاقات و بكل تأكيد الجنس. |
İlişkilerden ortaya çıkarız, ve derin bir şekilde iç içe geçmişizdir, biri diğeriyle. | TED | لقد ظهرنا للوجود نتيجة العلاقات, ونحن ندخل احداها بالاخرى. |
Ben herhangi bir ilişkilere karşıyım özellikle , diskodan önce doğumamış kişilerle . | Open Subtitles | لا أحبّ العلاقات التي بلا معنى مع شخص لم يولد حتى قبل الديسكو |
Çoğu ilişkinin böyle başladığını doğrulayan başka araştırmalar da var. | TED | وهناك دراسات أخرى تؤكد بأنّ معظم العلاقات تبدأ بهذه الطريقة. |
Kızıl Çin'i tanıdıkları anda Japonya Tayvan'la diplomatik ilişkilerini koparacak. | Open Subtitles | اليابان ستقطع العلاقات الدبلوماسية مع تايوان إذا إعترفت بالصين الشيوعية |
Baksana, Gestapo'da halkla ilişkilerle mi, yoksa iç işleriyle mi ilgileniyordun? | Open Subtitles | أخبرني، هل كانت العلاقات العامة التي عملتها للجستابو أو للعلاقات الاجتماعية؟ |
Tanıdığın birini sinemada görüp selam verdiğin bir ilişkiyi mi kastediyorsun? | Open Subtitles | تقصدين نوع العلاقات أين ترين شخصاً تعرفينه في السينما وتقولين مرحباً؟ |
Aynı ilişkiye sahip başka birini daha arıyoruz? Eşit değiller. | Open Subtitles | نحن نبحث عن شخص يبحث عن مثل هذه العلاقات ؟ |
Ama gerçekten de beni en çok memnun eden tecrübe, her iyi ilişkide ihtiyacımız olan dinleme numarasıdır. | TED | لكن في الواقع أكثر تجربة مرضية روادتني هي عملية الإستماع المطلوبة في العلاقات الناجحة ككل. |
Kültürümüzün şu sıralar bu kavramla az çok sıkıntılı bir ilişkisi olduğunun farkındasınızdır. | TED | قد تكونوا لاحظتم بأن لدى ثقافتنا شيئًا من العلاقات المضطربة مع هذا المفهوم حاليًا. |
Yetmişlerde çok fazla tek gecelik ilişkim olurdu ve seksenlerde altmışlarda da... | Open Subtitles | كان لدي الكثير من العلاقات اليلية في السبعينيات والثمانينيات وحتى في الستينيات |