"الغداء" - ترجمة من عربي إلى تركي

• yemek
• öğlen
• Yemekten
• yemeğe
• Öğle yemeğinden
• yemekte
• öğle yemeğini
• yemeğinde
• yemeğine
• öğle yemeği
• ve öğle
• yemeklerinde

Benim önerdiğim hiçbir şeyi beğenmez, ve bir de bu yemek olayı.
هو لا يحب أي شيء أوصي به، وبعد ذلك موضوع الغداء ذاك

Çünkü bence Amerikalı öğrenciler yemek yerken aynı zamanda nefes de alabilmeli.
الطلاب الأمريكيّين لديهم الحق بأن يتناولوا طعام الغداء و يتنفسوا بنفس الوقت

Bende yemek odasına onlar için küçük ketçap paketleri koyarım.
واريد ان تقرر لهم بعض من الكاتشب لغرفة طعام الغداء

Ama dün onunla öğlen yemeği yediğimde Dışişleri Bakanlığı'nın protokol tutkusu hakkında, o da yaklaşık sizin gibi konuştu.
لكن عندما تناولت الغداء معه البارحة كان يقول مثل ما تقول تقريباً عن البروتوكول المتبع في مكتب العلاقات الخارجية

Onu Yemekten sonra mı yiyeceksin yoksa daha önce mi düzdün?
هل لديك نية لمضاجعتها بعد الغداء أم أنك قمت بذلك فعلا؟

Tüm gün burada mı duracağız yoksa yemeğe mi gideceğiz?
هل سنبقى هنا طوال اليوم أو سنذهب لتناول الغداء ؟

Genelde Öğle yemeğinden sonra içki içmem ama... aman tanrım!
لا أحتسي الخمر عادة بعد الغداء لكن .. يا إلهي

Jonathan'a yemekte sizi rahatsız etmek istemediğimi söyledim, ama ısrar etti.
لقد أخبرت جوناثان أنني لا أريد إزعاجكم على الغداء لكنه أصر

İş arkadaşıma bir yemek ısmarlamak istediğim için özür dilerim.
حسناً اعذرني لأني كنت أود شراء الغداء لزميلي في العمل

Peki o ne yapar vali ile yemek yemek ve derneği yönetmek dışında?
لا، هذا غير محتمل ما الذي يفعله ؟ بجانب تناول الغداء مع الحاكم

Üzerini değiştirip, duş alman lazım. Bana da yemek için 10 dolar ver.
عليكِ أن تبدّلي ملابسكِ وتستحمي ويجب أن تعطيني 10 دولارات من أجل الغداء

Benimle öğle yemeği yemek ister misin diye merak ettim.
كنت بالجوار و تسائلت إنّ كنتِ ترغبين بتناول وجبة الغداء

Biriyle konuşmak ya da elinden birşey yemek için izin yok.
التحدث مع أي شخص, أو تناول الغداء غير مسموح به أيضاً

Eee o zaman,teşekkür ederim, bu bir kereliğine de olsa hoş olmayan bir yemek olucak, değil mi, Bay Fisher?
حسناً , ذلك .. شكراً لك , سيجعل الغداء لواحد صعب للغاية , أليس كذلك , يا سيد فيشر ؟

Sizin galip olduğunuzu düşündüm ve birlikte yemek yemek istedim.
فقط اعتقد انكم ناس ناجحون و أردت تناول الغداء معكم

Şimdi öğlen güneşinde dışarı çıkmış deli İngilizler gibi görünmeliyiz.
سوف نقلد الرجل الانكليزي المجنون, الذي خرج في وقت الغداء

Vay canına Peg. Bana gerçekten öğlen yemeği yaptığına inanamıyorum.
جي، الوتد، لا أستطيع أن أصدق كنت فعلا بلدي الغداء.

Yemekten sonra hastalandığını, acil servise gittiğini ve gıda zehirlenmesi olduğunu söyleyeceksin.
أصبت بوعكة بعد الغداء وذهبت إلى الطوارئ وتم تشخيصك على تسمم بالغذاء

Pazar günleri birlikte Sausalito'da yemeğe çıkan galeri sahipleriyle eleştirmenlerin oluşturduğu gizli bir topluluk neyin "havalı" olduğuna karar veriyor.
هناك مجتمع سري مكون من مالكي المعارض و النقاد يجتمعون على الغداء كل يوم أحد ليقرروا ما هو الفن الجميل

Merkezi boşalt. Zihnini boşalt. Öğle yemeğinden sonraya kadar seni burada istemiyorum.
غادر المركز وصفِّ ذهنك، لا أرغب برؤيتك هنا إلى ما بعد الغداء

Bir düşünsene, yemekte insanların olması yerine insanlarla yemeğe gidiyoruz.
فكّري في هذا بشر على الغداء بدلا من بشر كغداء

Peki, bunu al. Kızım kendisine yaptığım öğle yemeğini istemedi.
هاك ، خذ هذا ابنتي لم ترد الغداء الذي أعددته

Anahtar bir tek kocamda bulunur ve, korkarım ki şu an öğle yemeğinde.
زوجي هو الوحيد الذي معة المفتاح و اخشي انة بالخارج الان لتناول الغداء

Hayır, din-din ini yemedin, bu yüzden öğle yemeğine kadar bekleyeceksin.
لا. أنتِ لم تأكلي العشاء لذلك يجب أن تنتظري حتى الغداء.

öğle yemeği boyunca halim iyiydi ve gençlere, bölge tıbbi memurluğu günlerimi anlattım.
أثناء الغداء كنت بحالة نفسية جيدة وأخبرت الشباب عن سنواتي كضابط بالمنطقة الطبية

Ve öğle yemeği için suşi veya vejeteryan yemekler de var.
يمكن ان تحصلي على طعام نباتي او سوشي من اجل الغداء

Geçen hafta öğlen yemeklerinde kaç tane çilekli ikramlardan yedin?
كم عدد وجبات الفراولة التي تناولتها على الغداء الأسبوع الماضي؟