Bu sistem tüm ulaşım araçlarını tek bir ödeme sistemine bağlıyor. | TED | ذلك النظام يربط معا جميع متعلقات النقل في نظام دفع موحد |
sistem bilgisayar ağı üzerinden çok çok büyük dokümanları işleyebilme yeteneğine sahip idi. | TED | وكان النظام قادرا على القيام بأنظمة توثيق كبيرة جدا جدا عبر شبكات الحواسيب. |
Bunun anlamı, sistem aniden bir bütün olarak bir davranış sergilemeye başlar ve bu davranış, sistemin bileşenlerine bakılarak anlaşılamaz veya kestirilemez. | TED | هذا يعني أن النظام ككل يبدأ فجأة في إظهار سلوك لا يمكن فهمه أو التنبؤ به من خلال النظر إلى مكونات النظام. |
Sonra sistemde bu isimli bir dosya varsa onu buluyor. | Open Subtitles | ثم يرى إن كانت ثمة ملفات في النظام بهذا الاسم |
İnsanoğlu çözmek ve karmaşadan bir Düzen çıkarmak için programlıdır. | TED | البشر متعلقون بإيجاد الحل على خلق النظام انطلاقا من الفوضى. |
Benim eğitildiğim gibi bir sistemi alın, ve hata yapması muhtemel sağlık personelini onun dışına atın, geriye hiç kimse kalmaz. | TED | لذلك لو اخذت النظام, بالطريقة التي دُرّستُ بها, و تخلصت من كل من يقوم باخطاء طبية, حينها لن يبقى اي شخص. |
GF: Louisville Oteli bir kişinin hayatının yoluna girmesine dair tüm sistem üzerine düşünmek adına çok iyi bir örnek. | TED | جي إف: فندق لويسفيل مثال رائع عن كيفية التفكير في النظام بأكمله الحصول على شخص مرة أخرى على المسار الصحيح. |
belki de benim bir parçası olduğum sistem sizi hayal kırıklığına uğrattı. | TED | لكن ربما النظام هو من خيب ظنك والذي كنت أنا جزءاً منه. |
Gizem ve bilimsel anlayış sunuyor ve karşılaştırılabileceğin ötesinde şaşaalı. bu sistem hakkındaki araştırmaların büyük bir menzili var. | TED | إنه يعطي الغموض,بعد النظر العلمي وبشكل واضح إبهار بلا منازع و البحث في هذا النظام له أهمية كونية كبرى |
Liberal demokrasi yerine, önceliğini kaybetmiş bir demokratik sistem var. | TED | بدلا من الدمقراطية اللبرالية لم يجعلوا النظام الدمقراطي ذات اولية |
Ağ örgüsündeki düğümler sistemin parçalarıdır ve etkileşimler de bağlantıları oluşturur. | TED | العُقد في الشبكات هي مكونات النظام والروابط تُعطى من خلال التفاعلات. |
Yani sistemin İngilizce hakkında bildiği her şey, aslında motora kodlanmış durumda. | TED | فكل ما يعرفه النظام عن اللغة الإنجليزية في الواقع مشفر داخل المحرك. |
Bu ısı kaçan enerjidir ve sistemin içinde bulunan kendi kendisini çalıştıran enerjiyi azaltarak tamamen durana kadar kaçacaktır. | TED | تلك الحرارة هي طاقة هاربة، وستواصل التسرب والحد من الطاقة المتاحة ليحرك بها النظام نفسه حتى توقُّف الآلة الحتمي. |
sistemde denge vardı ama şimdi dengeyi yoketmek isteyen bir güç var... | Open Subtitles | كان هناك توازن فى النظام لكن يوجد الآن من يريد تدمير النظام |
Düzen ve geleneğin hala hakim olduğu İngiltere'de olduklarını anlasınlar diye. | Open Subtitles | لكي يعرفوا أنهم في إنجلترا حيث مازالت التقاليد و النظام سائدين |
Cevabım hayır, çünkü bu belirli kararı sevmiyorlar, ancak sistemi değiştirmek istemiyorlar. | TED | وإجابتي لا، لأنهم لا يعجبهم القرار الخاص، لكنهم لا يريدون تغيير النظام. |
Bir de karıncalar oynarken, sosyal düzeni ve sosyal dinamikleri öğrenirler. | TED | لكنه حين يلعب، فإنه يتعلم النظام الاجتماعي ، و حركية الأشياء. |
Bağışıklık sisteminin yardımcıları olan antikorlar sizlere tanıdık geliyor elbette. | TED | وأنتم تعرفون بالطبع أن الأجسام المضادة هي عصابة النظام المناعي |
Şimdi bu okul sistemini ücretsiz olarak dünyaya yaymak için çalışıyorum ve fark ettim ki çok ilginçtir, kimse bunu bedavaya istemiyor. | TED | الأن أعمل على جعل هذا النظام المدرسي المجاني متاحا للعالم و لقد وجدت بشكل مثير للاهتمام أن لا أحد يرغب فيه مجانا. |
Saniyeler içinde bu gemi Sisteme zarar verecek büyüklüğe ulaşır. | Open Subtitles | فى ثوانى السفينه ستبدا النمو الكافى لتشكل خطر على النظام |
Şu programları sistemden çıkar ve senden istediğim Çince dil dosyalarını da getir. | Open Subtitles | أبق هذه البرامج خارج النظام وأحضر لي ملف اللغة الصينية الذي طلبته منك |
Bir davada zanlı durumundayken öldürülenlerle adalet sisteminde çalışanların mağdur olduğu olayları karşılaştıracağız. | Open Subtitles | سنقارن الجرائم غير المحلولة مع المتهمين بقضايا الاعتداء والضحايا الذين يعملون في النظام |
sistemdeki bu kod diğer tüm kodlara oldukça benziyor. | TED | فهذه البرمجة تشبه لحد كبير البرمجات الأخرى بهذا النظام. |
Ancak karşısında da düzene doğru sonu gelmeyen bir iyimserlik vardı. | TED | و لكن استمر بحقن التفاؤل بلا هوادة في النظام. |
Bu mükemmel Düzen içinde 500'den fazla eski rejim üyesi halka karşı işlenen suçlarla itham edildi yargılanarak idam edildiler. | Open Subtitles | في حالة النظام المثالي هذه، اتُهم أكثر من خمسمائة عضو من النظام السابق ،بارتكاب جرائم ضد الشعب فتمت محاكمتهم وإعدامهم |