Elbette, Dr.King Amerika'daki tek... ...mükemmel konuşmacı değildi. | TED | حسنا لم يكن د.كنج الرجل الوحيد في أمريكا الذي يملك قدرات خطابية رائعة. |
Elbette öyle, Springwood'daki tek Tayvan lokantası çünkü. | Open Subtitles | طبعاً ، إنه الطعام التايلاندي الوحيد في سبرنج هود |
Buy More'da mesleki şekilde giyinen bir tek sen mi varsın sanıyordun? | Open Subtitles | هل تعتقد بأنك الوحيد في المتجر الذي يبحث عن الإحتراف .. ؟ |
Neler olabileceğini gördün, tehlike oralarda bir yerde, o alet kendimizi savunmamız için tek umudumuzdu. | Open Subtitles | أنت رأيت ما حدث التهديدات التي بالخارج الصندوق , هو كان أملنا الوحيد في الدفاع عن أنفسنا |
Herhalde 101. Hava indirmede atlayış kanatlarında üç yıldız olan tek adam sensin. | Open Subtitles | تهانئي لانك تعد الوحيد في الفرقه 101 الذي نال ثلاث نجوم علي شارته |
Ölümcül olmayan dozu üretme uzmanlığına ve yönetimine sahip İngiltere'deki tek kişi olduğumdan dolayı şüphe altında kalabilirim. | Open Subtitles | بما أنني الرجل الوحيد في بريطانيا الذي يحوز على مهارة صنع وإعطاء جرعة غير قاتلة، |
Rhode Island'daki tek düzgün poliste bana denk geldi. | Open Subtitles | حصلت على الشرطي المستقيم الوحيد في راود ايلاند. |
Illinois'daki tek belediye başkanı, karnını kaşıyınca motosiklet çalıştırmaya çalışır gibi görünüyor. | Open Subtitles | إنه العمدة الوحيد في ولاية إلينوي الذي عندما تحك معدته يبدو وكأنه يحاول أن ينطلق بدراجة نارية |
...Etiyopya kurdu tüm Afrika'daki tek kurt cinsi. | Open Subtitles | الذئب الاثيوبي الذئب الوحيد في إفريقيا كلّها |
Amerika'daki tek akraban ve nerede olduğunu bilmiyorsun? | Open Subtitles | أحد أقرباءك الوحيد في أمريكا وأنت لا تعرف أين هو؟ |
Aramızda olanları şu koca dünyada bilen bir tek sensin. | Open Subtitles | أنت الشخص الوحيد في العالم الذي يعرف ماذا حدث بيننا |
Önce veda etmek istedim. Bu boyutta bir tek seni özleyeceğim. | Open Subtitles | أنت الشيئ الوحيد في هذا البعد الذي سأفتقده |
Umarım sorgulama için tek seçeneğimiz bu değildir. | Open Subtitles | لذا أرجو حقاً ألا تكون مصدرك الوحيد في تحقيقك |
Ben, seni küçük kabarcığından çıkıp, yarık içinden benim evrenime girmen için tek umudunum. | Open Subtitles | أنا أملك الوحيد في الخروح من فقاعتك الصغيرة عبر الصدع و الى كوني |
Odada sana âşık olan tek kişinin ben olması gerekiyordu. | Open Subtitles | كان يُفترض أن أكون الوحيد في هذه الغرفة الذي يحبّكِ |
Yani Marcus Messner, Olivia Hutton'ı koca Franklin'deki tek seçkin Fransız Restoranına götürmeye karar vermiş. | Open Subtitles | أذا ماركوس ميسنر عمد على أخذ أوليفيا هاتون الى المطعم الفرنسي الفاخر الوحيد في كل مقاطعة فرانكلين |
South Park'taki tek KFC buydu. | Open Subtitles | هذا مطعم كنتاكي الوحيد في المنتزه الجنوبي |
Araştırmalara göre, yalnız değilim. | TED | وبحسب الأبحاث؛ فإنني لست الوحيد في هذا. |
Bir prototip, ve dünyada bulunan tek örneği teröristlerin elinde. | Open Subtitles | إنه جهاز تجريبي والارهابيون لديهم الجهاز الوحيد في العالم |
500 kilometre içindeki tek doktor | Open Subtitles | إنه الطبيب الوحيد في مساحة 500 كيلو متر مربع |
O arabada olmasının tek sebebi senin onu aramış olmandı. | Open Subtitles | السبب الوحيد في ركوبه تلك السيارة هو لأنك اتصلتَ به |
Tamam, nükleer bir patlama olsun. Dünyada kalan tek erkek benim. | Open Subtitles | حسناً، لنقل إن محرقة نووية وقعت وأمسيت الرجل الوحيد في العالم |
Ve dünya üzerinde küçük hayvanları seven tek kişi de o değil. | Open Subtitles | كما أن أنجيلا ليست الشخص الوحيد في العالم الذي يحب ألعاب الحيوانات |
Onların canavar olmadığını kendisi gibi mucit olduğunu gören şehirdeki tek kişiymiş. | Open Subtitles | الرجل الوحيد في المدينة الذي كان يراهم ليسوا وحوشاً، لكنم معماريون مثله. |
Bu okulda ölüm hakkında düşünen tek ben varım. İnanılmaz! | Open Subtitles | أنا الشخص الوحيد في المدرسة الذي يفكر بالموت، هذا رائع |
Dünyadaki tek insan Bu kadar iğneleyici son sözleri olan. | Open Subtitles | هي الشخص الوحيد في العالم الّذي قال كلمات أخيرة تهكميّة |