Her şeyden önce oldukça basit bir yapısı olduğunu biliyoruz. | TED | و فوق هذا و ذاك، نعلم بأنّه كان شديد البساطة. |
Kutsal biri olduğunu söylüyor diye ona saygı duymak zorunda değilsin. | Open Subtitles | الآن أنت لَسْتَ بِحاجةٍ إلى أَنْ تحترمة لأنة يَدّعي بأنّه مقدّسُ |
Herkes onun dünyanın en mutsuz ve cimri insanı olduğunu bilir. | Open Subtitles | و الكل يعلم بأنّه أكثر الناس بُؤساً وبُخلاً على وجه المعمورة |
Sadece evde çalıştığını söyledi ki bu bana eve parayı kadının getirdiğini anlatır. | Open Subtitles | هو فقط قال بأنّه يعمل في البيت، الذي يخبرني هي تحصل على المال. |
onun o adam olduğunu biliyorsun ama onu teşhis etmedin. | Open Subtitles | وأنتِ تعرفين بأنّه نفس الرجل مع ذلك أنكِ لم تميّزيه |
Deniz kenarındaki çorak ülkeyi yöneten yaşlı biri olduğunu duymuştum. | Open Subtitles | سَمعتُ بأنّه رجل عجوزُ يَحْكمُ بلدِ قاحلةِ فيما وراء البحر |
Belki de aldattığını biliyordum Belki de vefasız olduğunu biliyordum | Open Subtitles | لَرُبَّمَا أَعْرفُ بأنّه يَغْشُّ لَرُبَّمَا أَعْرفُ بأنّه كَانَ غير صحيحَ |
- Marc'ın babası olduğunu bilmiyorduk. - Evet, hiç bilmiyorduk. | Open Subtitles | مارك لم يذكر بأنّه كان لديه أبّ مثل، ليس أبدا |
Evinin her yerinde bunlarla dolu kaseler olduğunu fark ettim. | Open Subtitles | ألاحظ بأنّه لديك مثل تلك الكرات في جميع أنحاء بيتك |
Evet. En azından, kapalı olduğunu sanıyoruz. Artık parlamıyor, o yüzden... | Open Subtitles | .نعم. على الأقل، نعتقد بأنّه منطفئ هو لا يتوهّج أكثر، لذا |
"Anna ihtiyacı olduğunu söyledi." Hayır kurumu mu açtık burada? | Open Subtitles | آينا تقول بأنّه يحتاجها ماذا نحن، هل نحن مطعمين للفقراء؟ |
Vergi mükelleflerinin sizin kumar alışkanlığınızı sağlamalarının adil olduğunu düşünüyor musunuz? | Open Subtitles | هل تعتقد بأنّه من العدل أن يمول دافعو الضرائب إدمانك للقمار؟ |
Al o kadar pislik biriydi ki, hepimiz onun yaptığına inanmıştık. | Open Subtitles | الكَانَ مثل هذا حقيبةِ الوحلِ، كلنا فقط إعتقدنَا بأنّه عَمِلَ هو. |
Çocuk ölü olduğuna göre... rüya olsa gerek değil mi Scotty? | Open Subtitles | حسنا، الولد كان ميّت , نعم أفترض بأنّه كان حلم، سكوتي. |
Haberlerde yaya olduğu söylendi. Eminim araba hala park yerindedir. | Open Subtitles | قالت الأخبار بأنه كان على قدميه أراهنك بأنّه ركنها هناك |
Sameer babamı sevdiğini söyledi, onun da kabul edeceğinden eminim. | Open Subtitles | أتعتقدين بأنّه سيتحمّل هذا الألم رفعنا رؤوسنا للنظر إلى النجوم |
2 yıl orada yaşadım burada oturup olmamış gibi davranmayacağım. | Open Subtitles | عِشتُ هناك لسنتين لَنْ أَجْلسُ هنا وادّعي بأنّه لَمْ يَحْدثْ |
Aslında, seni çağırmamın sebebi Meredith'e onun evi olduğuna dair en ufak bir fikrim olmadığını söyleyebilir misin diye sormaktı | Open Subtitles | في الحقيقة، إستدعيتك لأني أردت معرفة إذ يمكنك أن تخبر ميرديث بأنّه لم يكن لدي فكرة أن بيتها كان بيتك. |
Çok naziksin ama bunun bana mahkemede faydası olacağını sanmam. | Open Subtitles | ذلك مدروسُ جداً، لَكنِّي لا تُعتقدْ بأنّه يُساعدُني في المحكمةِ. |
Ölümünden birkaç saat önce özel bir jet yakıtıyla temas ettiğini biliyoruz. | Open Subtitles | و لقد علّمنا بأنّه متصل بوقود الطائرات خاصّتك قبيل ساعات من موته |