- Oldukça zor zamanlar geçirdik. - Peki, ne olacak Bob? | Open Subtitles | لقد مررنا بأوقات عصيبة جدا حسنا, ما الأمر يا بوب ؟ |
İşim bu özellikle de yalnız olmanın tehlikeli olduğu böyle zamanlar gibi. | Open Subtitles | بالأخص بأوقات كهذه ، عندما يكون الوضع خطيراً لك أن تكوني لوحدك |
Tutum, Bakın, hepimizin hayatında pürüzler olacak, ve hepimizin darbe alacağı günler olacak. | TED | إذاً .. الانطباع عن الحياة حسناً جميعاً يمر بأوقات متعثرة .. واحياناً نواجه المطبات التي تصادفنا في طرقنا .. |
Zor günlerimiz oldu ama güzel günler de geçirdik. | Open Subtitles | مررنا بأوقات صعبة معا لكننا بالتأكيد حظينا بأوقات جيدة كذلك |
Son zamanlarda zorluk çektiğini biliyorum ama sana yardım edeceğimizi bil. | Open Subtitles | أعلم أنك مررت بأوقات عصيبة مؤخراً أريدك أن تعلم أننا سنساعدك |
Zor bir dönemden geçtiğini biliyorum ama başa çıkmanın yolu bu değil. | Open Subtitles | أعلم أنه يمرّ بأوقات عصيبة لكن ليست هذه هي الطريقة للتعامل معها |
Zor zamanları da oldu, ama üstesinden geldiler. | Open Subtitles | لقد مرّا بأوقات عصيبة أيضاً ولكنهما تماسكا فيها لأنهما واقعان في الحبّ |
Ama içten içe çok kötü zamanlar geçirmiş olmalı. | Open Subtitles | رغم ذلك, يبدو أنها مرت بأوقات عصيبه في داخل نفسها |
Oğlumun ölümünden sonra çok zor zamanlar geçirdim. | Open Subtitles | بعد موت إبنى أعتقد أننى مررت بأوقات عصبية |
Oğlumun ölümünden sonra çok zor zamanlar geçirdim. | Open Subtitles | بعد موت إبنى أعتقد أننى مررت بأوقات عصيبة |
Ama senin de kötü zamanlar geçirdiğini biliyorum, ve ben her zaman, onların üstesinden inancınla geldiğini düşünmüştüm. | Open Subtitles | لأنني أعرف أنكِ مررتِ بأوقات عصيبة أيضاً .. ودائماً كنت أفترض أن إيمانكِ قد ساعدكِ لتخطّي هذا |
Zor zamanlar geçiriyoruz. Seni daha fazla görmeliyiz, daha az değil. | Open Subtitles | كون مرورك بأوقات عصيبة، يجعلنا نودّ رؤيتك أكثر و ليس أقلّ! |
Çok zor günler geçirdiler, değil mi? | Open Subtitles | هم يمرون بأوقات سيئة هذه الفترة أليس كذلك ؟ |
Lisa, heceleme yarışmaları zor günler geçiriyor. | Open Subtitles | ليزا المنافسة في التهجئة تمر بأوقات صعبة |
Zor günler geçirdik ama | Open Subtitles | مررنا بأوقات صعبةو لكن بطريقة ما لطالما عرفت |
Ama buhranlı zamanlarda, yaşamını sadece doğrulukla sürdüremezsin. | Open Subtitles | ولكن بأوقات الأضطراب , لا يمكنك أن تعيش مستندا على العدل فقط |
Bak, böyle zamanlarda işlerin yolunda gitmeme olasılığını düşünme. | Open Subtitles | بأوقات كهذه لا يجب أن نفكر في ما قد يحدث |
İnsanlardan şunu anlamalarını rica ediyorum, kararı aşırı buluyorsanız sebebi çok zor bir dönemden geçtiğimiz içindir. | Open Subtitles | سأطلب من الناس تفهم ذلك إذا كان قرار حازماً نحن نعيش بأوقات عصيبة |
Sizi böyle birlikte görmek, bana daha iyi zamanları hatırlatıyor. | Open Subtitles | لا, من الجيد رؤيتكم يا رفاق معا بهذا الشكل مما يذكرني بأوقات أفضل |
Zor zamanlardan geçtim, çavdar viskisine alıştı ağzım. | Open Subtitles | لقد مررت بأوقات عصيبة في محاولة تطوير طعم خمر الشعير |
Daha önce de zor dönemlerden geçmiştik Müdür Bey. | Open Subtitles | ، لقد مررنا بأوقات صعبة من قبل أيها المأمور |
Şu andan itibaren uygun anlarda uygun dozlar alacaksın. | Open Subtitles | من الآن فصاعداً خذ جرعات معقولة بأوقات معقولة |
İyi zamanlarımız oldu değil mi? | Open Subtitles | لقد مررنا بأوقات سعيدة معا, أليس كذلك ؟ |
yalnızlık mı asla beraber çok iyi zaman geçireceğiz hadi el sallayalım. hadi. | Open Subtitles | بالطبع لن تكون كذلك سنحظى بأوقات طيبة معاً |
Hayır, şaka yapıyorum. Birlikte güzel zaman geçirdik. | Open Subtitles | أنا امازحك نعم، لـقد حظــينا بأوقات ممـتعة |