Bir yere fazla bağlanmamaya çalışırım... ya da nesnelere... insanlara. | Open Subtitles | دائما ما أحاول ألا أتعلق بالمكان أو بالأشياء.. أو بالناس |
İnsanlara güvenmeyi öğrenmeyi, daha da önemlisi eski işlerine geri dönmenin cazibesini reddetmeyi. | Open Subtitles | تعلم الثقه بالناس الأخرين و الأهم رَفْض الإغراءِ , للإعتماد على طرقِكَ القديمةِ |
Burası birkaç dakika önce insanlarla doluydu ve şimdi kimse yok. | Open Subtitles | هذا المكان كان مكتظاً بالناس منذ دقائق والآن لا يوجد أحد |
Seksi denklemden çıkarmak insanlarla farklı yollardan ilişki kurmamı sağladı. | Open Subtitles | إخراج الجنس من المعادلة جعلني أرتبط بالناس بطريقة مختلفة تماماً |
Neden bu savaşta hep, insanları istismar ederek kendileri için ölüme yollayanlar fanatik inanç sahipleri olduklarını duyuranlar oluyor? | Open Subtitles | لماذا هؤلاء الذين يعلمون هم دائما من يكونون الاكثر حماسة لهذه الحرب دائما ما يتلاعبون بالناس الاخرين ليموتوا لأجلهم |
Büyük şirketlerin insanları önemsemediği gerçeğini kabul etmenin zor olduğunu biliyorum. | Open Subtitles | أنا أعرف أنه من الصعب قبول عدم أهتمام الشركات العملاقة بالناس |
Reid, o eve giren insanlar muhtemelen bir daha hiç çıkamamıştır. | Open Subtitles | ريد, بجد يفترض بالناس الذين يدخلون ذلك المنزل الا يخرجوا ابدا |
Hey baba, İncil zamanındayım ve bir stad dolusu insan beni alkışlıyor. | Open Subtitles | هي, ابي, انا في زمن الانجيل, ويوجد ملعب ممتلئ بالناس ويصفقون لي |
Kyle, en çok takdir ettiğim yönün insanlara olan inancın. | Open Subtitles | كايل , الشئ الذي يثير اعجابي بك هو ايمانك بالناس |
Cihazın çok fazla karmaşık olduğunu ve bu karmaşıklığın insanlara ciddi anlamda zarar verebilecek bir hata payına dönüştüğüne inanıyordu. | TED | كان يظن بأنه معقدٌ جدًا وظن بأن تعقيده خلق هامشًا من الخطأ بإمكانه بالفعل الإضرار بالناس. |
Bazen insanlara daha iyi tepki veriyoruz. | TED | لكن عندما يتعلق الأمر بالناس يكون تفاعلنا أفضل أحيانا. |
İşte en zengin insanlara sahip ülkelerde ilk beş şöyle: | TED | وهذه قائمة بالدول الخمسة الأعلى بالناس الأكثر ثراءً. |
5 kilometre çapında, gezdiğim gibi yusufçukları saydım, ağaçlara baktığım için sürekli insanlara çarpmamaya çalıştım. | TED | مسافة ٥ كيلومترات، أعدُّ اليعاسيب طوال الوقت، محاولاً تفادي الاصطدام بالناس أثناء نظري إلى الشجر. |
Ancak bu sadece rakamlar değil, insanlarla da ilgili. | TED | لكن الأمر ليس فقط حول الأرقام، فهو متعلق أيضاً بالناس. |
İnsanlarla tanıştığımızda onların zihinsel bir özgeçmişini çıkarmak için bu küçük sorgulamayı yaparız. | TED | نحن نقوم بهذا الاستجواب السريع عندما نلتقي بالناس لنشكل سيرة ذاتية في رؤوسنا عنهم |
İnsanlarla olan ilişkimiz hakkında farklı şekilde nasıl düşünebiliriz? | TED | كيف يمكن التفكير حول علاقاتنا بالناس بشكل مختلف؟ |
Ve sanırım mutluluk insanları daha fazla önemseyince geliyor, daha az önemseyince değil. | Open Subtitles | وأعتقد أن السعادة تأتي ممن يهتم أكثر بالناس أكثر من أي شيء آخر |
Peki kötü insanları, korkunç insanları ve sevmediğiniz insanları ne yapıyorsunuz? | Open Subtitles | ماذا تفعلون بالناس السيئين والناس المخيفين والناس الذين لا يعجبونك ؟ |
İnsan kanıyla besleniyorlar ve hatta isterlerse insanları kontrol edebiliyorlar. | Open Subtitles | يتغذون على دم البشر ويمكنهم التحكم ذهنيًا بالناس إن شاؤوا. |
Tabii ki şok olmuştum ama etrafımda insanlar vardı bu nedenle normal davranmalıydım. | Open Subtitles | كنت في حالة صدمة، بطبيعة الحال ولكن كنت محاطا بالناس لذلك اضطررت للعمل |
Bir ev dolusu insan beklemiyordu ki. O biraz zaman tanı. | Open Subtitles | لم يكن يتوقع أن يكون منزله مليئًأ بالناس إمنحيه بعض الوقت |
Ne kadar paraları olursa olsun insanların iyiliğini düşünen biri. | Open Subtitles | شخصٌ ما يهتم بالناس بغض النظر عن مقدار المال لديهم |
Bazen iş yerinde insanlarla ilgilenmek sizi o kadar yorar ki, evdeki bir insanla ilgilenme fikri, size zulüm gelir. | Open Subtitles | أحياناً تملّ الاعتناء بالناس في العمل ولاتحتمل الاعتناء بأحد في البيت |
Beni durdurmaya çalışırsan, bir salon dolusu insanın önünde olacağım... | Open Subtitles | إذا حاولت إيقافس سأكون في قاعة ملئى بالناس |
Sen sadece kendini düşün, milletin canı cehenneme. | Open Subtitles | "! فكر في نفسك، لا تفكر بالناس" |
Yuvanın mekânlardan değil de insanlardan oluştuğunu çok küçük yaşta öğrendim. | Open Subtitles | تعلّمتُ في عمرٍ صغير للغاية بأنّ الأوطان تبنى بالناس لا بالأماكن |
Bir ev dolusu insanı görmeyi beklemiyordu. Ona biraz müsaade et. | Open Subtitles | لم يكن يتوقع أن يكون منزله مليئًأ بالناس إمنحيه بعض الوقت |