Bunun anlamı, o, görünmeden ve sessizce hareket etmeyi öğrenmeli. | Open Subtitles | وهذا يعني أن عليه التحرك بصمت ومن دون أن يُرى |
Köy halkı, halkın rastgele seçilmiş bir üyesinin cinayetini sessizce kabul ediyor. | Open Subtitles | إذا فسكان القرية قبلوا بصمت جريمة قتل عضو مختار بعشوائية من مجتمعهم |
Klavye kayıt programları sessizce bilgisayarınızda otururlar, gözden uzak ve yazdığınız her şeyi kaydederler. | TED | مسجلات المفاتيح تجلس في الحاسوب بصمت ,مخفية عن الانظار وهي تسجل اي شيئ تطبعه |
Burada hiç güvenlik varmış gibi görünmüyor ama sessiz hareket etsek iyi olur. | Open Subtitles | لا يبدو أن هناك حراسة ليلية لكن من الأفضل لنا أن نتحرك بصمت |
sessiz mi kalalım? Öcümüzü onlardan alamayız ki. Ne yapabiliriz? | Open Subtitles | أو أن نعض ألسنتنا فنقضي بقية أيامنا البغيضة بصمت عميق؟ |
İlk yıllarımda soyunma odalarında sessizce ağlayarak çok vakit geçirdim. | TED | أمضيت وقتا طويلا في سنواتي الأولى ابكي بصمت في غرفة الملابس |
Ve bitirdiğimizde, sessizce elden ele dolaştı ve servisin etrafında tam bir çember oluşturana kadar bütün pipetleri birleştirdi ve | TED | وعندما انتهينا ، لف حولنا بصمت وضم جميع مصاصاتنا مع بعضها البعض حتى شكلت حلقة واسعة حول الجناح بكامله ، ثم قال : |
O yanınızdan renkleri ve desenleri ile büyüleyici bir şekilde akarken sessizce gürlüyor. | TED | إنه يهدر بصمت بألوان ونسيج ينسكب بطريقة مذهلة بجانبك. |
Ve oğlumu araba koltuğuna oturttuk, kemerini bağladık ve sessizce camiye doğru yol aldık. | TED | ووضعنا ابننا في مقعده بالسيارة، ربطنا حزام أمانه وقدنا بصمت و بتوتر إلى المسجد. |
Aklımı yitirmemek için, sessizce çalar saatin saniyelerini saydım. | TED | لكي أحافظ على قواي العقلية، عددت الثواني بصمت على ساعة منبهي. |
Bazı zamanlar donup kaldım, yapabildiğim tek şey ellerini tutup, onlarla birlikte sessizce ağlayıp dua etmekti. | TED | وفي بعض الأحيان كان كل ذلك الأمر يتوقف، وكل ما أستطيع فعله أن أمسك أياديهم ومشاركتهم بصمت في البكاء والدعاء. |
Şiddet sessizce, göze görünmeyen ve duyulmamış olduğunda bir şahit, çok değerli ve onların bakışları çok gerekli olabilir. | TED | و يصبح الشاهد ثمينًا و نظرته تكون أكثر أهمية عندما يمر العنف بصمت دون أن يراه أحد أو يسمع عنه |
Mühendislerin hepsi masanın bir ucunda oturdular, tasarımcılar ise benimle masanın diğer ucunda, son derece sessizce. | TED | المهندسون جلسوا هادئين على طرف من الطاولة, و أنا و المصممين جلسنا على الطرف الآخر, بصمت شديد. |
İç sesinizi, bir metni sessizce okurken duyarsınız ya da bir konuşmanın provasını yaparken. | TED | صوتك الباطن هو الصوت الذي تسمعه عندما تقرأ نصّاً بصمت. عندما تتمرن على محادثة هامّة. |
Burada sessizce kalmak büyük bir kusursuzluk olurdu, biliyorum. | Open Subtitles | أعلم مقدار المثاليّة العظمى التي تُحصّلينها بمكوثكِ هنا بصمت. |
Ey tüm aşıklar, yalnız tek bir aşık ağzın sessizce mutlu olmayı vaadetti. | Open Subtitles | أيها المحبوب من الجميع محبوب من واحد فقط فمك وعد بصمت أن يكون سعيدًا |
Ama o hiçbir şey duyamıyormuş çünkü kendi kendine sessizce konuşuyormuş. | Open Subtitles | ولكنه لم يستطع ان يسمع شيئاً لأنها كانت تتحدث بصمت الي نفسها |
Ölüme feryat figan gidenler ve ölüme sessiz sedasız gidenler. | Open Subtitles | أشخاص يذهبون إلى الموت يصرخون وأشخاص يذهبون إلى الموت بصمت |
Ölüme feryat figan gidenler ve ölüme sessiz sedasız gidenler. | Open Subtitles | نوع يذهبون إلى الموت يصرخون والآخر يذهب إلى الموت بصمت |
Gerçek ben babama kızgın, ki bunun anlamı ben somurtuyorum ve sessiz oluyorum. | Open Subtitles | لأن النسخة الحقيقية مني غاضبة من أبي الذي يعني بأنني سأتجهم وأعامله بصمت. |
Konuşmak mı istemiyorsun, konuşmaya hazır olanaa kadar sessiz oturacaksın. | Open Subtitles | لاتريدُ بأن تتحدث، سوفَ تجلسُ بصمت حتّى تكونَ مستعدًا للحديث. |
Bu arada, eğer bunu tamamıyla sessizlik içinde yaparlarsa çok daha iyi ve çok daha hızlı yapıyorlar. | TED | وبالمناسبة، إذا قاموا بذلك بصمت مطبق فإنهم يفعلون ذلك بشكل أفضل وأسرع أيضًا. |