Aileni her gördüğümde aslında sana bir gün daha sahip olabileceklerini bileceğim. | Open Subtitles | كل يوم ارى عائلتك اقول لنفسي بأنك يمكنك ان تحظى بيومًا اخر |
Çok gizli CIA dosyalarını açabilen arkadaşlara sahip olmak hoş bir şey olmalı. | Open Subtitles | أقصد، من الجيد أن تحظى بأصدقاء بإمكانهم فتح ملف أسود سريّ للمخابرات المركزية |
Tamam, çene senin olsun. Çünkü tıpkı senin gibi olmasını istiyorum. | Open Subtitles | حسنًا، يمكنك ان تحظى بأمر الذقن لأنني أريده أن يكون مثلك |
Bir bebek sahibi olup onu sevmek çok güzel olur dedim ama olmadı. | Open Subtitles | ظننت أنه من الرائع تحظى بطفل وتحبه ولكن لا أنا لا أجيد ذلك |
Onlardaki rahatlık ve teselliyi sen de elde etmek istiyorsun. | Open Subtitles | إنك تتمنى لو كان بإمكانك أن تحظى بهذه الراحة والسكينة. |
İkinci hayatın olması için önce hayatın olması gerekmez mi? | Open Subtitles | أليس عليك أن تحظى بحياة أولى حتّى تحظى بحياة ثانية؟ |
ARC tam olarak Architect'i işe alacak kaynaklara sahip olan bir tür organizasyondur. | Open Subtitles | تُعد عصابة الثورة الآرية من نوعية المُنظمات التي تحظى بالموارد اللازمة لتوظيف المعماري |
Ülke 1 daha fazla telefona sahip ve Ülke 1'in daha uzun demiryolu hattı var. | TED | الدولة الأولى تحظى بخدمة إتصالات أوسع, فيما تحظى الدولة الثانية بنظام أوسع للسكك الحديدية. |
Böylece onun aşkına sahip olamayınca Ruth'un sahip olmasını da engelledin. | Open Subtitles | لذا, اردت التأكد, ان لم يكن لديك الفرصة لتحظى بحبه فلا يجب ان تحظى به روث ايضا |
Hala oldukça iyi bir vücuda sahip görünüyorsun, değil mi? | Open Subtitles | لا زال يبدو أنك تحظى بجسد جيد الآن أيضاً ، أليس كذلك ؟ |
Yalnızca sonsuz yaşama sahip olmayacaksın, aynı zamanda seçilmiş azizlerin arasında oturacaksın. | Open Subtitles | الموت شهيداً ، لن تحظى فقط بالحياة الأبدية لكنك ستجلس مع القديسون بين الناخبين |
Bir kez olsun bir şey doğru gelmedi mi sana? | Open Subtitles | ألم تحظى بوقت أبداً حيث كان كل شيء صحيح فحسب؟ |
Ben bu görünmez sınırlara sık sık çarptım ve kadınlar için fırsatlar olsun istedim. | TED | وقد طرقت كثيرا ذاك الباب وأردت أن تحظى المرأة بالمزيد من الفرص. |
Bak, senin yaşında bebek sahibi olmanın nasıl birşey olduğunu biliyorum. | Open Subtitles | انظر ، أنــا أعــلم مــاهو أنّ تحظى بجنينّ في عمرك هـــذا |
Toplum kadınların çocuk sahibi olmada büyük bir rol oynadığını düşünür. | Open Subtitles | المُجتمع يعتقد أن الدور الرئيسي لكل إمرأة هو أن تحظى بطفل |
Oradaki kızların birine karşı hislerin var ve istediğini elde edemiyor musun? | Open Subtitles | أنتَ تكنٌ مشاعراً لإحدى الفتيات هناكَ ولا يمكنكَ أن تحظى بما تريدهُ؟ |
Komplo teorin olması için önce bir teorin olmalı ama. | Open Subtitles | لكي تحظى بنظرية تآمر، فإنك فعلياً بحاجة لنظرية رغم ذلك |
Bazı günler, aklı başında ve sonra kötü bir iki gün geçiriyor, şimdi olduğu gibi. | Open Subtitles | ببعض الأيام تكون سليمة بشكل مثالي.. و بعد ذلك تحظى ببعض ايام سيئة, كالآن. |
20 yıl önce buraya Jamaikalı bir koşucuyu bir bobsled atleti yapmak için geldiniz ve bu şansı hiç bulamadınız. | Open Subtitles | قبل عشرون سنة أتيت إلى هنا لترى أنه يمكن أن تحول عداء جامايكي لمتزلج وأنت لم تحظى بتلك الفرصة أبداً |
almanı istiyorum, yaşadığımız mutluluğu hatırlatması için. | Open Subtitles | أريدك أن تحظى بها لكي تذكرك بالسعادة التي نلناها معاً |
Sevgili Jack, eğer hayatımı yeniden yaşama şansım olsaydı normal bir kız olup, normal bir hayatım olmasını isterdim. | Open Subtitles | عزيزى جاك ،اذا استطعت ان اعيش حياتى من اول و جديد لأردت ان اكون فتاه عاديه تحظى بحياه طبيعيه |
aslında küçük bir yer değişikliği iyi olabilir annem için. | Open Subtitles | ربما سيكون من الرائع بان تحظى أمي بـ إجازة جميلة |
- Evet. - Biraz sıkı çalışmayla üzerine olmayacak tişört yok. | Open Subtitles | ـ أجل ـ عندما لا تتدرب كثيراً، لا تحظى بعضلات كبيرة |
Hadi oradan be, birisiyle iyi bir uyku çekebilirsiniz dedim ya. | Open Subtitles | لقد قلت أنه فى الإمكان أن تحظى بنوم جيد عليهم |