Durum değişti. 100.000 dolar yeterli değil. Bu boktan iş için yetmez. | Open Subtitles | حدث تغيير هنا, 100 الف دولار ليست كافية لهذا النوع من الأمور |
Bu bir kritik olay değiştirerek, size önce görmek çok daha fazla değişti. | Open Subtitles | عن طريق تغيير حدث واحد فأنت غيرت أكثر من ما رأيت من قبل |
İyi haber ise, hayat tarzını değiştirebilirsin. | TED | والخبر الجيد أنه يمكنك تغيير نمط حياتك. |
İyi niyetli davranışlarını takdir ettiğimi bilmelisin. Ama dünyayı bu şekilde değiştiremezsin. | Open Subtitles | أريدك أن تعرف بأنّني أقدّر نواياك، لكن لا يمكنك تغيير العالم هكذا. |
Gece yarısı, her iki binadaki nöbetçilerde vardiya değişimi var. | Open Subtitles | في منتصف الليل، هناك تغيير في وردية الأمن في المبنيين |
Evet, ağaçlar ormanların temelidir fakat bir orman, gördüğünüzden çok daha fazlasıdır ve bugün, ormanlara bakış açınızı değiştirmek istiyorum. | TED | نعم، إن الأشجار هي أساس الغابات، ولكن الغابة هي أكثر بكثير مما نراه، وأريدُ اليوم تغيير طريقة تفكيركم حول الغابات. |
Tamam, kravatını çıkar. Paketi değiştiremiyorsam en azından kurdelesini değiştirebilirim. | Open Subtitles | حسناً ، إنزع رابطة عنقك لو لم يمكني تغيير الصندوق، |
Biliyorum, bütün bunları değiştiremem ... ama şunu... bilmeni istiyorum. | Open Subtitles | انا اعنى, اننى لا استطيع تغيير اى شىء قد حدث |
Son haftalarda her konuda duyguları değişti. Çok kayıtsız bir çocuk oldu. | Open Subtitles | في الأسابيع القليلة الماضية كان يعاني من تغيير إحساسه حول كل شيء. |
Arıza sebebiyle Calvin'in kutusundaki hava basıncı ve sıcaklık değerleri değişti. | Open Subtitles | مما تسبب في تغيير مؤقت فى ضغط الهواء في صندوق كالفن |
Bu zamanla değişti, gitgide kendi sesimi buldum ve aklıma gelemeyecek şeyler keşfettim. | TED | تغيير هذا ببطء كما وجدت صوتي واكتشفت أشياء لم أكن أعلم أنني سوف اكتشف. |
Hâlâ vakit var. Yemekten önce fikrini yine değiştirebilirsin. - İğneleyici konuşma. | Open Subtitles | لازال الوقت مبكراً، يمكنك تغيير رأيك مرّة أيضاً قبل وقت العشاء |
Geçmişi değiştiremezsin. Denemeye devam edersen sıçmaya da devam edersin. | Open Subtitles | لا يمكنك تغيير الماضي لا تفتأ تحاول ولا تفتأ تخطىء |
Gece yarısı, her iki binadaki nöbetçilerde vardiya değişimi var. | Open Subtitles | في منتصف الليل، هناك تغيير في وردية الأمن في المبنيين |
Cevabım hayır, çünkü bu belirli kararı sevmiyorlar, ancak sistemi değiştirmek istemiyorlar. | TED | وإجابتي لا، لأنهم لا يعجبهم القرار الخاص، لكنهم لا يريدون تغيير النظام. |
Beyni görmek için şuradan kesebilirim ve kesiğimi değiştirebilirim. | TED | ربما أستطيع أن اقطع هناك، انظر الى الدماغ، ويمكنني تغيير قطعتي. |
Ama istediğim zaman zamanı geriye çevirip... olayların gidişini değiştiremem. | Open Subtitles | لكني لا أَستطيع فقط القيام بعكس الوقت و تغيير سير الأحداث |
Dünyadaki bütün ağaçlar, hediyeler, hatta ökseotu bile bunu değiştiremez. | Open Subtitles | وكل الأشجار والهدايا وحتى عنقود التقبيل لا يمكنه تغيير ذلك |
Sadece tekme at. Tekme at, şimdi ayak değiştir, diğer bacağa geç. Tekme at, ayak değiştir diğer bacağa geç. | TED | لا تهتم اين. ركلة, استبدال, تغيير ساق. ركلة، استبدال، غير الساق. |
Biraz dinlenmesine izin vermeliyiz, ve benimde badajları değiştirmem gerekiyor. | Open Subtitles | يَجِبُ أَنْ نتركها ترتاحُ بعض الشيء وعلي تغيير الضماد أيضا |
Birkaç kez mutasyon geçirdikten sonra birileri virüsün genetiğini değiştirdi. | Open Subtitles | . و بعد عدة طفرات' تم تغيير الفايروس بشكل مصنعي |
Eğer algıda bir şüphe varsa, belki de algıyı değiştirmeliyiz. | Open Subtitles | إذا كانت المسألة مسألة نظرة، ربّما يجب علينا تغيير النظرة |
Bütün bunlar aslında maliyeti karşılayanı değiştirir. | TED | كل ما ستقوم تلك الأشياء بفعله هو تغيير الأشخاص الذين سيقومون بالدفع |
Sadece bu da değil, açlığı dönüştürmek bir fırsat, ama sanıyorum zihniyeti değiştirmemiz gerekiyor. | TED | ليس هذا وحسب، إنهاء الجوع هو فرصة، ولكني أعتقد أنه يتحتم علينا تغيير طريقة تفكيرنا. |
Eğer notların söylediğin kadar kötüyse, o zaman birşeyleri değiştirmen gerek. | Open Subtitles | إذا كانت درجاتك سيئه بقدر ماوصفتها إذن عليك تغيير شيئٌ ما |