Antibiyotikler olmadan, rutin tıbbi prosedürler bile hayatı tehdit eden enfeksiyonlara yol açabilir. | TED | بدون المضادات الحيوية، حتى الإجراءات الطبية المعتادة يمكن أن تسبّب التهابات تهدد الحياة. |
Hey, az önce bahçemizi tehdit eden karpuzun icabına baktık. | Open Subtitles | لقد تخلصنا من هذه البطيخة الخطيرة التي كانت تهدد حديقتنا |
Galiba burası beni getirmekle tehdit ettiğin yer, öyle mi? | Open Subtitles | هل هذا هو المكان الذى كنت تهدد بأخذى إليه ؟ |
Ama hâlâ yer yer barisimizi tehdit eden insan direnisiyle karsilasiyoruz. | Open Subtitles | ومع ذلك لازال يوجد بصيص من المعارضة البشرية التي تهدد سلامنا |
Bir çocuğu tehdit ettiğini duyunca teğmenin ne diyecek merak ediyorum. | Open Subtitles | أنا لا أعلم كيف تقول هذا عندما تسمع أنك تهدد مراهقة |
Borcu kapanmazsa başkan hakkında yolsuzluk skandalı yaratmakla tehdit etmiş. | Open Subtitles | تهدد بفضح العمدة في ضحية فساد مالم الضحية يدفع لها |
Borcu kapanmazsa başkan hakkında yolsuzluk skandalı yaratmakla tehdit etmiş. | Open Subtitles | العمدة بفضح تهدد لها يدفع الضحية مالم فساد ضحية في |
tehdit oluşturduğu için onu bulmak için koca bir nesli katletmiş. | Open Subtitles | تهدد خطراً على قواه, قام بقتل جيل كامل لمحاولة العثور عليه |
Eminim ki bir baş komiserin kızını tehdit etmek yasadışıdır avukat bey. | Open Subtitles | حسنا، وأنا متأكد من أن تهدد ابنة قائد الشرطة ليست قانونية، مستشار. |
..korsanların asılmasının karşılığının.. ..daha büyük olacağı konusunda bir tehdit. | Open Subtitles | تهدد بأن شنق المزيد من القراصنة سيلقى المزيد من الانتقامات |
"Juicy Salif"in aksine, beyninize yapışmak için sizi tehdit etmez, onun yerine, kendiliğinden beyninize takılır. | TED | وعلى خلاف عصارة الليمون، فهي لا تهدد بربط ذاتها بدماغكم، وإنما ببساطة تربط ذاتها بدماغكم. |
Bu yosunla ilgili sorun şu ki somon balığı ve alabalığın yanı sıra dâhil olduğu ekosistemi de tehdit ediyor. | TED | المشكلة مع هذه الطحالب أنها تهدد سمك السلمون والسلمون المرقط والنظام البيئي للأنهار التي تغزوها، |
İşte bunlar şu anda sahip olduğumuz sosyal interneti tehdit eden şeyler. | TED | بالتالي، هذه بعض الأمور التي ربما تهدد الشبكة الاجتماعية التي نملكها. |
Evliliğin ekonomik bir yatırım olduğunda, aldatma bizim ekonomik güvenliğimizi tehdit ederdi. | TED | عندما كان الزواج مؤسسة اقتصادية الخيانة تهدد أمننا الاقتصادي |
Ancak madem şimdi evlilik romantik bir düzenleme, aldatma bizim duygusal güvenliğimizi tehdit ediyor. | TED | لكن الآن الزواج هو ترتيب رومانسي الخيانة تهدد أمننا العاطفي |
Ama her ne kadar tarih boyunca, aldatma her zaman acı verici idi ise de, günümüzde genellikle travmatik, çünkü benlik algımızı tehdit eder. | TED | وعبر التاريخ الخيانة كانت دائما مؤلمة واليوم غالبا ما تكون صادمة لأنها تهدد أحساسنا بذواتنا |
Ben her hangi bir askerin el bombası tehdidi altında olan kumandanını kurtarmak için yapacağı şeyi yaptım. | Open Subtitles | بل قمت بواجبي، ما كان ليفعله أي جندي حينما تهدد قنبلة قائده |
Anladığım kadarıyla, sızdırılması durumunda... ulusal güvenliğimizi riske atacak bir konuşmanıza ait. | Open Subtitles | سيدي، مما فهمته فهذا التسجيل هو لمحادثة لك، لو تسربت فيمكنها أن تهدد الأمن القومي |
Bir adamın itibarı tehlikede. Umarım kanıtınız vardır. | Open Subtitles | أنت تهدد سمعة الرجل ، أتمنى أن يكون لديك إثباتات |
İlişkilerde eğer bir şeyler evrilmezse yok olma tehlikesi doğar. | Open Subtitles | في سياق العلاقة إذا لم تتطور الأمور فهي تهدد بالإنقراض |
Ve seni, onu bir daha hiç görmemekle tehtid etti? | Open Subtitles | وقالت انها تهدد لك واقول لكم أبدا نراه مرة أخرى؟ |
15 saniye içinde hayati tehlike arz eden yanıkları olacak. | Open Subtitles | وهي قد ستعمل الحروق التي تهدد الحياة في 15 ثانية. |
Mide bypass'ı ve obezite ameliyatının en uç durumlarda ölümcül komplikasyonlardan kaçınmak için muhtemelen sınırlı bir rolü var. | Open Subtitles | هناك على الأرجح دور محدد لعلاج البدانة أو تحويل مسار المعدة في الظروف الأكثر تطرفا لتجنب مضاعفات تهدد الحياة |
Kendini yaralayarak gözdağı verirsin sen ama başkalarına vuramazsın. | Open Subtitles | أنت تهدد فقد عن طريق إيذاء نفسك لا تقدرعلى ضرب الآخرين |
Özgürlüğümüze ve yaşam şeklimize olan tehditleri hayatımız boyunca yok ettik. | Open Subtitles | لقد واجهنا التهديدات التي تهدد حريتنا من قبل وسنواجهها مرةً أخرى |