Konusu beraber geçirdiğimiz hayatımız olsa da, parçanın odağı bendim. | TED | كان موضوعها يدور حول حياتنا سوياً بالطبع، وكان محورها أنا. |
Seks hayatımız iyi olmadığından değil. Harikaydı. Ama ben erkeğim. | Open Subtitles | الم تكن حياتنا الجنسيه جيده انها كذلك سليم ولكني رجل |
Bilim hiç tartışmasız hayatlarımızı daha parlak, uzun ve sağlıklı hale getirdi. | TED | تمكن العلم بلا شك من جعل حياتنا أكثر نوراً، وأطول، وصحية أكثر |
Ve en güzel yanıysa, günde sadece 10 dakika gibi bir vakit gerektirmesine rağmen, bütün hayatımıza etki etmesi. | TED | ويكمن الجمال في تلك التقنية أنها تحتاج فقط حوالي 10 دقائق يوميا، و إستخدامها يؤثر على حياتنا بصورة تامة |
Günlük hayatımızda Dünya'yı daha küçük bir yer haline getirmek için ihtiyacımız var. | TED | نحن نحتاج هذا في حياتنا اليومية، من أجل أن نجعل العالم مكانًا أصغر. |
Ama evlendiğimizden beri ilk kez hayatlarımız için endişe ediyorum. | Open Subtitles | لكن هذه المرة الأولى منذزواجنا, التي أخاف حقاً على حياتنا, |
Dil hayatlarımızın önemli kısımlarını ve terminolojisini yansıtır ki bu bizim duygularımızla bağlantılıdır | TED | أبدا. اللغة تمثل مراحل معينة في حياتنا. ترتبط عاطفتنا بها، وترتبط بتلك المصطلحات. |
Bana öyle geliyor ki; bütün hayatımız eksiksiz olsun diye çabalıyoruz. | Open Subtitles | على ما يبدو لي اننا جميعاً نكافح خلال حياتنا لنجعلها مكتملة |
Ve hayatımız boyunca bir daha konuşmazsak... bence çok iyi olur. | Open Subtitles | .. واذا لم نتحدث مرة اخرى لبقية حياتنا سيكون هذا رائعاً |
Şuna bak. Senin ve benim hayatımız boyunca göreceğimiz polenden fazlası. | Open Subtitles | انظر لهذا , هذا طلع أكثر مما سنراه في حياتنا كلنا |
Biliyorum, ama bak. Tüm hayatımız bunlar tarafından kontrol ediliyordu. | Open Subtitles | أعلم , أنظر طوال حياتنا تم التحكم بنا بواسطة هذه |
Ve herşeyden öte, bir şekilde alıştığımız politik korku, hayatlarımızı sardı. | TED | ومعظم هذا، نوع من التطبيع مع الخوف السياسي الذي غزا حياتنا. |
Ama köyümüzün başına yüzyıllardır geldiği gibi hayatlarımızı yeniden kurduk. | Open Subtitles | ولكن ، كما حدث لقريتنا لقرون عديدة اعادنا بناء حياتنا |
Teal'c Apophis'in hizmetindeydi ama hayatlarımızı kurtardı ve kaçmamıza yardım etti. | Open Subtitles | تيلك كان في خدمة ابوفيس ولكن انقذ حياتنا وساعدنا على الهرب |
O sadece kapıları açar, günü biz kurtarırız, hayatımıza geri döneriz. | Open Subtitles | فهو سيفتح لنا الباب، و ننقذ يومنا، وبعدها نعيش حياتنا الطبيعية |
Eğer hayatımıza hiç girmeseydi, her şey daha iyi olabilirdi. | Open Subtitles | كنا سنكون بحال أفضل لو لم يدخل يوماً إلى حياتنا |
Bill Gates: Yani, sanırım hayatımızda bu parayı nasıl geri vereceğimizi bulmak için birlikte çalışacağımız bir dönem olacağı için heyecanlıydık. | TED | بيل: حسنا، أعتقد أننا كنا متحمسين أن تكون هناك مرحلة من حياتنا حيث نعمل سوية وأن نعرف كبفية إعادة هذا المال. |
O saçma, aptal kurallar sayesinde hayatlarımız bu kadar güzel! | Open Subtitles | جنوني وقواعدي الغبية هي سبب معيشتنا بشكل جيد في حياتنا |
İşte oradaydık, ruhlar ve bedenler hayatlarımızın son gecesinde Teksas'ta bir kiliseye tıkılmış. | TED | كنا هناك، أرواحًا وأجسادًا مكتظة في كنيسة تكساس في الليلة الأخيرة من حياتنا. |
Şimdi hayat ortaya çıkıp bana amacımın ne olduğunu gösterdi. | Open Subtitles | لقد ذهبت حياتنا و كشفت عن غرضها مني دفعة واحدة |
6 ay içinde, Dan hayatımızdan sonsuza dek çıkıp gitmiş olacak. | Open Subtitles | خلال سته اشهر دان سوف يخرج من حياتنا كلنا والي الابد |
Ara sıra "hayatın içinden" bölümünde ilginç yaşam öyküleri anlatırdı. | Open Subtitles | كان يأتي بين الحين والحين بقصّة إنسانيّة، لقسم أسلوب حياتنا |
The New York Times online ya da başkasını açarsanız keşfedersiniz , aslında bu bize sürekli olur hayatlarımıza devam ederiz. | TED | لو كنت تفتح النيويورك تايمز على الإنترنيت وتكتشف هذا، وفي واقع الأمر يحدث هذا لنا طيلة الوقت، نحن نسير في حياتنا. |
Bu delil sadece Lorry'nin değil ikimizin hayatı için de önemli. | Open Subtitles | هذا الدليلِ لَيسَ فقط حول حياةَ لورى أنه بشأن حياتنا أيضاً |
Ve bu üretimin yapısını ve kesinlikle bizim hayatımızı ve işimizi ve de çocuklarımızın hayatını değiştirecek ve bozacak. | TED | وهذا سيغير و يشوش مجرى التصنيع وبالتاكيد حياتنا و أعمالنا و حياة اطفالنا |
Ve eğer bunu düzeltirsek hayatımızın kalitesi bariz bir şekilde iyileşecek. | TED | وذلك سوف يعزز مستوى المعيشة في حياتنا اذا اصلحنا هذا الامر |
Bahçıvanlık bana, bahçe ekmenin ve yetiştirmenin, hayatımızı şekillendirmekle aynı süreç olduğunu öğretti. | TED | البستنة علمتني أن زرع الحديقة والاعتناء بها هي نفس العملية في تكوين حياتنا. |
Ve bu bizim için hayatımızdaki bu gücün bir çeşit uyanışı. | TED | ولذلك كان في الأمر نوع من إيقاظ هذه القوة في حياتنا. |