fakat sizle ilgili bir sorun yok. Bakış açınızı değiştirin. | Open Subtitles | لكن قد يكون ليس هناك شيء خاطئ سوى وجهة نظرك |
Hatırlıyor musun, içimde nasıl bir sorun varmış gibi hissettiğimi? | Open Subtitles | أتتذكرين كيف كنت أشعر بأن هناك شيء ما خاطئ فيّ؟ |
Görevdeyken ters giden bir şeyler olursa, Grant'ın paha biçilmez olduğunu anlarsınız. | Open Subtitles | ستجد جرانت نافع جدا لو حدث اى شئ خاطئ و انتم بالداخل |
Bu çok uygunsuz. Hayır, ondan daha da kötü. Bu yanlış. | Open Subtitles | هذا غير ملائم جداً لا، هذا أسوأ من ذلك, إنه خاطئ |
Bunun bir hata olduğunu biliyordum. Buraya kadar, her şey bitti. | Open Subtitles | لقد عرفت أن هذا خاطئ ، هذه هي لقد قُضي الأمر. |
Birçok doktor ve sağlık çalışanı benim yanlış hiçbir şey yapmamış olduğumu düşünebilir. | TED | سيعتقد بعض الأطباء والمختصين في المجال الصحّي، بأنني لم أقم بأي شيء خاطئ. |
O anda tüylerim diken diken oldu ve bu işte bir terslik vardı. | Open Subtitles | ولاحظت لحظة مارأيت شعره المتوقف تحت عنقه وكان هنالك شيئ خاطئ في الأمر |
Eğer bir sorun çıkarsa, ilk 10 dakika içinde çıkar. | Open Subtitles | إذا حدث أي شيء خاطئ سيحدث في الدقائق العشر الأولى |
Bir sorun olduğunu eğer sen sorun varmış gibi davranırsan anlayacaklar. | Open Subtitles | الطريقة الوحيده ليعلمون بشيء إذا قمت بفعل شي خاطئ لذلك لاتفعل |
Pin kodumda bir sorun var. Tekrar ayarlama yapabilir misiniz? | Open Subtitles | هناك شيء خاطئ مع رقمي السرّي أيمكنك إعادة تعيينه لأجلي؟ |
Ama ikinci tank da bir sorun çıkarsa diye işte. | Open Subtitles | ولكن الثاني فقط في حال سار أمرٌ على نحو خاطئ |
Tek bir soruya bile yanlış cevap verirse beyninin yardımsever, yaratıcı ya da kibirli olmasını sağlayan bölümlerinde bir sorun olduğu anlamına gelebilirdi. | Open Subtitles | لو انه أجاب عن سؤال واحد خاطئ ذلك يعني أن دماغه قد تدهورت إلى أبعد من نقطة أن يشعر بأنه مفيد أو مثمر |
ters giden aptalca oyunlar oynamaktan pişmanlık duymak için yedi yıl. | Open Subtitles | سبعة سنوات لكى تندم على ممارسة الألعاب التى تسير بشكل خاطئ |
Derry'de bir şeylerin son derece ters gittiğini o zaman anladım. | Open Subtitles | ذلك كَانَ عندما ضَربَني. كان هناك شيءُ خاطئ جداً في ديري. |
Bir gasp vakasında bile, işler kötü sonuçlanınca nalları dikebiliyorsun. | Open Subtitles | ولكن من الأرجح الموت في عملية سرقة جرت بشكل خاطئ |
Aslına bakarsanız, doğru bir duruşla uzun süre hareketsiz kalmak; kötü duruşla düzenli hareket etmeye kıyasla daha kötü olabilir. | TED | في الحقيقة، أن تبقى ساكناً بدون حركة مع تموضع جيد للجسم يمكن أن يكون أسوأ من الحركة مع تموضع خاطئ للجسم. |
Görevdeki memur sistemde bir hata olduğunu düşünmüş sonra verilen emirlere ve eğitime rağmen üstlerine yanlış alarm olduğunu söylemiş. | Open Subtitles | الضابط الذي كان يعمل على ذلك كان يظن ان هنالك خطأ وضد كل التعليمات والتدريبات اخبر مشرفيه بأنه انذار خاطئ |
Beni dinle. Şu ana dek yanlış bir şey yapmadın. | Open Subtitles | اسمعني ، إلى الآن أنت لم تفعل أي شيء خاطئ |
Her birimiz bilincin nasıl işlediğini ve terslik çıktığında neler olduğunu idrak etmeye çalışıyoruz. | TED | نُحاول جميعنا أن نفهم كيفية حدوث الوعي. وماذا يحدُث عندما تسير الأمور على نحوٍ خاطئ. |
Çok saçma davrandım, biliyorum, ama şimdi iyiyim, doğru söylüyorum. | Open Subtitles | ذلك كان خاطئ مني؛ أعرف؛ لكن أنا بخير الآن؛ بأمانة |
Kaybolan kızımızın yaşadığına inanması için, ona hatalı sebep verdim. | Open Subtitles | منحتها سبب خاطئ لتعتقد أن إبنتنا المفقودة علي قيد الحياة |
Tamam, ordunun size yaptığı yanlıştı, ama belki tanıklığın işe yarayabilir. | Open Subtitles | الذي الجيش إليك كان خاطئ. لكن لربّما شهادتك يمكن أن تساعد. |
Böylelikle tüm bir dizi gelişmekte olan yeni anlam var ve yine de bir şeylerin yolunda olmadığını düşünmesi kolay. | TED | لذا لدينا بطارية كاملة للإنشاءات الجديدة التي تتطور، وحتى الآن فمن السهل أن يفكر، حسنا، لا يزال هناك شيءٌ خاطئ. |
Ve doğru algoritmayla bile, ilk deneylerimizde çok dikkâtli olmak zorundaydık, çünkü bu etmenlerden herhangi birinde yanlışlık olursa, sorunun ne olduğunu anlamanın hiçbir yolu yoktu. | TED | وحتى مع الخوارزمية الصحيحة يجب أن نعتني جدا بتجاربنا الأولية إذ لو إخترنا أي من هذه العوامل بشكل خاطئ لن نتمكن من معرفة ماذا كانت المشكلة |
Ve annem birşeylerin yanlış gittiğine inanıyordu, ve bunun ne olduğunu bulacaktı. Ve sonra da sorunu çözecekti. | TED | وأعتقدت أمي أن هناك شيئ ما خاطئ قد جرى وستحاول أن تعرف ما هو وستحاول ان تصلحه. |
Adamımız o değil. Bu senin profilinin yanlış olduğunu göstermez. | Open Subtitles | هو ليس الرجل المطلوب هذا لا يعني ان ملفك خاطئ |