"ضعف" - ترجمة من عربي إلى تركي

• zayıflık
• iki katını
• zayıflığı
• iki katı
• zaafı
• iki kat
• zayıflıktır
• bozukluğu
• hassas
• güçsüzlük
• çift
• güçsüz
• zayıflığın
• zaafım
• zayıf

Dişisel zayıflık onları evde tutmanın, örgü yapmalarının korseyle gezmelerinin sonucudur.
في حاجتهن للحركة ضعف النساء هو سبب بقاء الفتيات في المنازل

Bazı erkekler, kontrolü elinde tutmayı ister. Yardım istemeyi zayıflık olarak görürler.
بعض الرجال يشعرون بالحاجة ليكونوا مسيطرين ويرون السؤال عن الاتجاه كنقطة ضعف

Arkasındaki küçük depo kendisinin, ve bir Nijeryalının asgari ücretinin iki katını kazanıyor.
هذا هو مستودعه المتواضع خلفه وهو يربح ضعف الحد الأدنى للأجور في نيجيريا

Ancak bu sağlam maddenin bir zayıflığı var: Her yıl on milyarlarca dolarlık bir maliyete yol açan yıkıcı bir çatlamaya eğilimlidir.
ولكن هذه المادة القوية لديها نقطة ضعف: إنها معرضة لتشقق كارثي يكلف عشرات مليارات الدولارات للصيانة كل عام.

Namibya'da 2.1 milyon insan var, ama boyutu Kaliforniya'nın yalnızca iki katı.
عدد سكان نامبيبا هو ٢,١ مليون نسمة، لكنها فقط ضعف مساحة كالفورنيا.

Ganyana karşı zaafı vardı ama kaybedince de arkası sağlamdı.
كان عنده أيضاً ضعف لرهان الخيول وقوة لخسارة تلك الرهانات

Herkes hayat arkadaşını arar. Bu bir zayıflık göstergesi değil.
كل شخص يبحث عن نصفه الآخر ليست هذه علامة ضعف

Teklifimi zayıflık belirtisi olarak algılamış olabilirsin onun için sana iyice anlatayım.
ربما فهمتى أن عرضى دلالة على ضعف لذا دعينى أوضح الأمر تماماً

Muhtemelen onlar da böyle düşünüyordu fakat bir zayıflık anında her şeylerini kaybettiler.
من المحتمل انهم اعتقدوا نفس الشيء. لكن في لحظه ضعف, فقدوا كل شيء.

Bu mekanların cazibesi de güçlü bir adamdaki bir zayıflık anı olabiliyor.
والأغراء لتلك الأماكن يمكن أن يكون قويا على الرجل في لحظة ضعف

Bunun bir zayıflık olduğunu düşünüyorsun ama inan bana, bu senin güçlü yanın.
و أعلم بأنك تظن بان ذلك نقطة ضعف و لكن صدقني تلك قوتك

Size ne ödüyorsa iki katını öderim. cevabınız nedir, ha?
سوف أدفع لكم ضعف ما يدفعه لكم ما قولكم ؟

Son aldığımız arazi yılda en az iki katını vermek zorunda.
يجب أن تنتج ضعف المنطقة الأخيرة التي خرجنا منها

Diğer adamın zayıflığı, sizi büyülemeye başlıyor ve bir akşam, kumar oynayıp her zamankinden daha ağır bir yenilgi aldığınızda bundan nasıl faydalanacağınızı anlıyorsunuz.
ضعف ذاك الرجل الآخر بدأ يسحرك و ذات ليلة عندما خسرت أكثر من المعتاد أيقنت كيف ستستفيد من ذلك

Deli doktorunun mutsuz kadına zayıflığı malumdur.
إنها فكرة مبتذلة, استغلال نقطة ضعف لدى امرأة غير سعيدة

Röntgenden iki katı fiyata az yoğunluklu resim çekmeye yarıyor.
يعطي صورة أوضح بقليل من صور الأشعة مقابل ضعف المال

SSD'lerin ek bir zaafı vardır.
الأقراص ذات الحالة الصلبة لديها نقاط ضعف أيضا

Her jenerasyon ebeveynlerinden iki kat kadar daha iyi durumda.
بحيث يكون مستوى معيشة كل جيل ضعف مستوى معيشة والديه

Acımak zayıflıktır.Ben bunu çoki yi biliyorum
الرحمة هو ضعف, علينا إستعمال أضعاف القوة

Birkaç kişinin kronik rahatsızlıkları duyma bozukluğu ve kireçlenmesi var.
عشرين. هناكَ عدة أشخاص بحالات المزمنة ضعف بالسمع، التهاب بالمفاصل

Politikacılara ne kadar hassas olduğumuzu anlatmaya çalıştım. Ama beni dinlemediler.
لقد حاولت إقناع السياسيين بمدى ضعف دولتنا لكنهم لم يستمعوا إلي

Özellikle dizlerde, bir tür güçsüzlük gibi.
انها الركبتين في المقام الأول. أن بهما ضعف.

Artık çift vardiya yok, bu yüzden daha boş zamanım var
لا مزيد من ضعف الدوام لذلك حصلت على وقت فراغ أكبر

Bazı insanlar ne yazık ki güçsüz diş minelerine sahip olduğundan genetik olarak çürüklere daha yatkın fakat çoğunlukla suçlu fazla şeker tüketimi.
بعض الناس أكثر عرضة لتسوس الأسنان بسبب جينات قد تتسبب في نقاط ضعف كليونة المينا، لكن للأغلبية، يقع اللوم على ارتفاع استهلاك السكر.

Unutma, sadece zayıflığın olduğu yerde acı vardır.
وتذكر المعاناة موجودة فقط عندما يكون هناك ضعف

Hayatımda tek bir zaafım var ve o da elinde.
لدي نقطة ضعف وحيدة في هذه الحياة وعرف كيف يستغلها

Ülkemiz güç, asker, para ve ganimet konularında zayıf düşmüş durumdadır.
وفي حالة ضعف من الرجال والأموال بشكل لم أعرفه من قبل