Bir geminin kaptanı dedim. ailesinin bir nakliye şirketi var. | Open Subtitles | قلت بأنه كان قائد سفينة عائلته تمتلك خط شحن كامل |
ailesinin Romanyalı bir sirk grubu olduğunu ve yangında öldüklerini sanıyoruz. | Open Subtitles | نعتقد أن عائلته كانت فى السيرك الرومانى وماتوا فى حريق مروَّع |
Noel arefesini ailesiyle birlikte geçirme konusunda inatçı olmaması ...çok kötü. | Open Subtitles | عجباً، فهو لم يهتم حتى أن يمضي ليلة العيد مع عائلته |
Ben buraya geldigimde o oldu ama simdi ailesiyle birlikte Provence kaliyor. | Open Subtitles | وكان عندما وصلت هنا، لكنه هو البقاء في بروفانس مع عائلته الآن. |
İşte o yere bir aile üyesi hayatta vardır anlamına gelir. | Open Subtitles | هذا يعني أن لديه فرد من عائلته حياً في مكان ما |
Ama bir gün beni şaşkınlıktan afallatarak ailesinden bahsetmeye başladı. | Open Subtitles | ولكن ,ولدهشتى ,فى احد الايام, بدأ يتكلم معى عن عائلته. |
Koji ve ailesinin gidecek hiç bir yerleri yok ama. | Open Subtitles | لكن كوجي و عائلته ليس لديهم مكان آخر يذهبون إليه |
Amacı dağınık ailesinin yerine geçecek geniş bir aile yaratmaktı. | Open Subtitles | كان هدفه تكوين عائلة كبيرة كتعويض له عن عائلته المفككة |
Biz sadece ailesinin güvenliği ve sağlığı ile ilgili korkularını dindiriyorduk. | Open Subtitles | كنا نحن ليس الا تهدئة مخاوفه عن عائلته في الأمن والصحة |
Ve işini ailesinin önüne koyuyor..., ...ama ikisinde de başarılı olamıyor. | Open Subtitles | ويعطي عمله أولوية على حساب عائلته ولم ينجح في الأمر أيضا. |
Adamı ailesinin üstünden yana çevirdiğimizde çocukların hareket ettiğini hissettik. | Open Subtitles | ، حينما دحرجنا الرجل عن عائلته . شعرنا بالأطفال يتحركون |
Bunu yapmasaydım, şimdi belki serbest kalıp ailesiyle beraber olacaktı. | Open Subtitles | لو لم أفعل, فلربما كان حراً الآن بمنزله مع عائلته |
Babanın neden ailesiyle birlikte yaşayamadığını hiç merak etmedin mi? | Open Subtitles | الكل كان يتسائل لما والدك لا يستطيع العيش مع عائلته. |
Geniş ailesiyle yaşıyordu, fakat savaşın başlarında evleri bombalanmıştı. | TED | عاش مع عائلته متعدّدة الأفراد، ولكن تم قصف منزلهم خلال الحرب. |
O dönemde Newton verem salgınından kaçmak için aile çiftliğine dönmüştü. | Open Subtitles | حين عاد نيوتن إلى مزرعة عائلته هربا من تفشي وباء الطاعون |
Babası üç tane Muggle'ı öldürdükten sonra aile oraya taşınmıştı. | Open Subtitles | انتقلت عائلته للعيش هناك بعد أن قتل والده العَوَام الثلاثة |
Bir zamanlar ailesinden koparılıp dünyanın ta öteki ucuna götürülen bir delikanlı vardı. | Open Subtitles | كان هنالك مرة فتى سُرق من عائلته ونُقل إلى نصف الطريق حول العالم. |
Alt tarafı bir insan onun için ailesinden daha önemli olamaz. | Open Subtitles | واحد الإنسان الصغير لا يمكن أن تعني أكثر له من عائلته. |
Biri tüm aileyi dibe götürecek kadar depresyona mı soktu? | Open Subtitles | شخص ما لديه هذا القدر من الاكتئاب فأخذ عائلته بأكملها؟ |
aileden birkaç kişiyi oyuncu olarak seçmiş ve evlerinin bir dahaki filmi için ideal olacağını söylemiş. | Open Subtitles | اختار بعضاً من عائلته كممثلين وأخبرهمأنمنزلهممناسبجداً .. كمكان لتصوير فيلمه القادم .. |
300 yıl önce zor zamanlarımda bana yardım eden bir ailenin köylü çocuğu. | Open Subtitles | إنه فتى فلاح, لقد ساعدتني عائلته بالتغلب على بعض الصعوبات منذ 300 عام |
Bu göçmen öğrenci ailesinde ilk defa ATM kullanan kişi. | TED | هذا الطالب المهاجر هو الأول في عائلته الذي استخدم الصرافة. |
Eğer o aileye şansı olduğunu söylersen, yapacağın tek şey umutlarını yükseltmek olur. Ohhh! | Open Subtitles | وإن أخبرتِ عائلته غير ذلك، فأنت ترفعين من آمالهم وحسب |
ailesi evlerinden atıldı, ve sosyal sistem çocuklarını ellerinden almakla tehdit ediyordu. | TED | وتم طرد عائلته من شقتهم وكان نظام الرعاية الاجتماعية يهدد بأخذ اطفاله |
Babam Vietnam gazisiydi. Mor kalp nişanını kazanmış ve aşkı bulmak, evlenmek, kendi ailesini kurmak için evine dönmüştü. | TED | كان أبي محاربًا في فيتنام ممن حصلوا على وسام القلب البنفسجي، وعاد إلى الديار ليجد الحب، ويتزوج، ويكوّن عائلته. |
Ve ailesine, özellikle de dişilerine fazla yaklaşan her rakip erkeği şiddetle kovar. | Open Subtitles | وهو سيطارد بحماس شديد أى ذكر منافس يغامر ويقترب من عائلته وخصوصاً الأناث |