Örneğin eğer şansı yaver gider de ilk olanı hemen seçerse işi tamamlar. | TED | إذا، على سبيل المثال، كان محظوظًا وقام باختيار الأصلي مباشرةً، سيكون أتم عمله. |
Bayan Spalding kocanız işi hakkında size ne söyledi bilmiyorum. | Open Subtitles | سيدة سبالدنج لا أعلمُ إن أخبركِ زوجكِ عن مقدار عمله |
Normal bir öğrenci makale yazarken, iş yükünü genelde bu şekilde dağıtır. | TED | الآن عندما يكتب أي طالب عادي ورقة يبدو جدول عمله هكذا تقريبا.. |
Çünkü bu adam için iş her şeyden önce gelir. | Open Subtitles | بسبب ان هذا الرجل يضع عمله قبل اي شيء آخر |
Bana sorarsan onun yanında dur her işine burnunu sok. | Open Subtitles | إقتراحي؟ قف يجانبه ، وأحصل على كل شئ في عمله |
İki hafta önce işinden ayrılmış. Evindeki telefona kimse cevap vermiyor. | Open Subtitles | ترك عمله منذ اسبوعين ولا أحد يجيب على الهاتف في شقته |
Enfeksiyon kaptıktan sonra geçen süre arttığında işe yarayıp yaramayacağı kesin değildir. | Open Subtitles | بعد هذه المدة من الإصابة به لا يوجد ضمان أنه سيؤدي عمله |
Evet, evet, yapmak istedikleri şey bu. Seni öldürmek istiyorlar. | Open Subtitles | نعم , نعم , ذلك مايريدون عمله يريدون أن يقتلوك |
Ben de, bir inşaatçı tuttuğumda işi vaktinde bitirmesini isterim, dedim. | Open Subtitles | أخبرته أنه عندما أستأجر مقاولاً فأتوقع منه أن ينهي عمله بالموعد |
10 yaşındayken annemle babam orada ev satın aldı ve ben okula giderken babam da işi için gelip gidiyordu. | Open Subtitles | حسناً، أمي وأبي اشتروا منزلاً هنا عندما كنتُ في العاشرة وكان أبي يتنقل من أجل عمله عندما كنتُ في المدرسة |
Sana, kocam işini bırakabileceği için bu işi yapıyorum demiştim. | Open Subtitles | اخبرتك انى فعلت هذا فقط حتى يستطيع زوجى ترك عمله |
Eğer işi kabul ederse işinden memnun olmadığı ortaya çıkmış olacak. | Open Subtitles | حسناً إن قبل بالعمل فهذا يعني أنه كان مستاءاً في عمله |
Malezyalı bir politikacıyla iki korumasını öldürmesi nasıl bir iş? | Open Subtitles | هل كان عمله هو قتل ماليزي سياسي وإثنين من حرّاسه؟ |
Bataklıktan çıkıp benim mekânıma geliyorlar, kan döküyorlar çünkü iş yapmayı bilen yok. | Open Subtitles | ،ينزحون من المستنقع ،يأتون هنا، لدياري ،ويسفكون الدماء لأنه غير كفء في عمله |
Tam da bize lâzım olan şey. - Prestijli iş. | Open Subtitles | عمل مجّاني، هذا ما ينبغي علينا عمله في الوقت الحالي |
2006'da, Erick yeminli muhasebeci olarak çalıştığı görevinden ayrılarak yarasa damlalarından imal ettiği gübre işine başladı. | TED | في 2006، ترك إيريك عمله كمحاسب قانوني وأنشأ شركة لتصنيع الأسمدة من فضلات الخفاش. |
Herkes A'dan Z'ye, yaptığı işe devam etti. | Open Subtitles | الجميع، من أعظمنا شأناً إلى أصغرنا كان يؤدى عمله دون النظر لشئ أخر |
Şu anda yapmak istediğim tek şey Başkan'ın sakat bacağını düzeltmek. | Open Subtitles | الشيء الوحيد الذي أريد عمله الآن هو علاج ساق السيّد المشلولة. |
Onun işinde bizim çalışmamıza değer katacak bir şey buldum. | Open Subtitles | لقد وجدت شيئاً في عمله يُمكن أنْ يضيف قيمة لعملنا، |
Tek yapmam gereken, onları dava etmeyeceğimi söyleyen bir belge imzalamaktı. | Open Subtitles | كل ما كان على عمله التوقيع على شئ يقول لن أقاضي |
Styler, bu işten aldığı parayı hukuk fakültesi harcını denkleştirmekte kullanıyordu. | Open Subtitles | أسلوبه كان أستعمال عمله في ويلكنسن لتمويل طريقه خلال كلية الحقوق |
Ve en iyi yaptığımız şeyi yapmaya hırsızları pataklamaya devam ettik. | Open Subtitles | و القيام بفعل ما برعنا في عمله القضاء على الحثالة المجرمين |
Öte yandan, bugün eski karım adamın çalıştığı yerde boy gösterdi. | Open Subtitles | ما عدا حقيقه أن زوجتى السابقه ظهرت فى محل عمله اليوم |
Öyleyse senin çocuğun başıboş olduğunu biliyorsun. Ne yaptığını biliyorsun. | Open Subtitles | و أنت ماذا يفعل الفتي المدلل، تعلمين ما يمكنه عمله |
Ne yapman gerekiyorsa onu yaptın. Çünkü pek çok hayatı kurtardın. | Open Subtitles | أنت فعلت ما وجب عمله لأنه بذلك قد أنقذت حياة العديد |
Benim için daha 10 dakikadır çalışıyor ve şimdiden başkan olmak istiyor. | Open Subtitles | لقد بدأ عمله منذ عشر دقائق وأصبح يريد أن يكون ملك النفط |
Aslında bu babamdan kaldı. Bu bebeği her gün işte kullanırdı. | Open Subtitles | في الواقع, إنها لأبي لقد اعتاد أن يستخدما يومياً في عمله |