Hem bu arada para kazanmak için başka fikirlerim var. | Open Subtitles | كما أن لدي بعض الأفكار لتحقيق الأرباح في هذه الفترة |
Hem sen de ben de dünyadaki gerçek gücün sihir olmadığını biliyoruz. | Open Subtitles | كما أن كلانا يعلم أن القوة الحقيقية في هذا العالم ليست السحر |
Ve Bir de, üretilen tuzlu su çoğu kez denize geri pompalanır. | TED | كما أن الأجاج الناتج غالباً ما تتم فقط إعادة ضخه إلى البحر. |
Bir de bende park saati için saat başı çalanı var. | Open Subtitles | كما أن لدي أداة ترن عندما ينتهي وقت عداد موقف السيارات |
ayrıca arkadaşlarının her birinin adının Japonca'da bir renkle bağlantısı var. | TED | كما أن أسماء الأصدقاء لديها دلالة في اللغة اليابانية ترتبط بالألوان. |
Artı, CRISPR'ın hedef dışı etkileri var, çok küçük bir yüzde, ama var. | TED | كما أن لكريسبر آثار جانبية، بنسبة ضئيلة جداً، لكنها موجودة. |
tıpkı hayvanlara yararlı olduğu gibi, biz, insanlara da yararları var. | TED | كما أن هناك منفعة للحيوانات ، هنالك أيضا منفعة للإنسان. |
Kızımız gideli çok olmadı, o kadar da geç değil Üstelik. | Open Subtitles | إنها لم تتأخر لتلك الدرجة كما أن الوقت ليس متأخراً جداً |
Ve Amerikan'nın dışında ilk görmek istediğim, bazı yerler var. | Open Subtitles | كما أن هنالك اماكن خارج امريكا, اود أن اراها اولا |
Otizmin bir spektrum olması gibi etiyolojinin de bir spektrumu, nedenlerden oluşan bir spektrum vardır. | TED | و كما أن التوحد هو طيف، هناك طيف من الأيديولوجيات، طيف من الأسباب. |
Hem, o bile bu kadar parayı mezara götürmek istemez. | Open Subtitles | كما أن أبي لا يريد أخذ كل المال معه إلى قبره |
Hem, o bile bu kadar parayı mezara götürmek istemez. | Open Subtitles | كما أن أبي لا يريد أخذ كل المال معه إلى قبره |
Hem, Tristana'nın duyguları sandığınız kadar değişken değildir. | Open Subtitles | كما أن مشاعر تريستانا ليست متقلبة كما تظن |
Orada Bir de zarf var. İçine biraz da para koydum. | Open Subtitles | حزمت بعض أشيائك , كما أن هناك ظرف فيه بعض النقود |
Bir de, şu tüyler ürpertici yeni müdür yardımcısı kutu kesicisiyle elini kesti. | Open Subtitles | كما أن المدير المساعد الجديد تجرحت يداه بآلة التقطيع |
ayrıca, iki haftada sadece dört gün çalışmak virüsün farklı insanlara ulaşabileceği süreyi kısıtlıyor ve bu çok güçlü bir etki. | TED | كما أن العمل لمدة 4 أيام فقط خلال أسبوعين يخفض الوقت الذي يملكه الفيروس لينتقل إلى الآخرين، وهذا له تأثير كبير. |
ayrıca, doktor sadece kafasına bir darbe aldığını ve ayak parmağının kırıldığını söylüyor. | Open Subtitles | كما أن الأطباء يقولون إنها مجرد خبطة رأس وإصبع قدم مكسور، ليس إلا |
Bu iğrenç, Artı bunun yanında.. | Open Subtitles | هذا مقرف، كما أن المرأة عندما تحب رجلاً، |
Ve tıpkı Tazmanya canavarı kanseri gibi canlı kanser hücreleri boyunca yaylan bulaşıcı bir kanser, yani bu köpek kanseri. | TED | ﻭ كما أن ﺳﺮﻃﺎﻥ ﺍﻟﻌﻔﺮﻳﺖ ﺍﻟﺘﺎﺳﻤﺎﻧﻲ معدي عن طريق انتشار الخلايا السرطان عند هذا الكلب ايضا كذلك |
Kızımız gideli çok olmadı, o kadar da geç değil Üstelik. | Open Subtitles | إنها لم تتأخر لتلك الدرجة كما أن الوقت ليس متأخراً جداً |
Miami Heat'in üç büyüğü olduğu gibi bizim de NASA GRC'de üç büyüğümüz var. | TED | كما أن فريق كرة السلة حرارة ميامي لديهم الثلاثة الكبار نحن أيضا كذلك في وكالة ناسا |