Senden bir şey getirmeni istedik, bir şey bırakmanı değil. | Open Subtitles | أردناك أن تجلب شيء من عنده لا أن تترك شيء |
Hava Kuvvetleri personeline zararlı olacak şeyleri kovalamak için değil. | Open Subtitles | أعلم ذلك لا أن تتابعَ أيّ شئَ يضر بموظفي الجويةِ |
Bir sonraki hareketi özgürlüğü için pazarlık yapmaya çalışmak olmalıydı, kendini öldürmek değil. | Open Subtitles | فكان من المفروض أن تحاول وتتفاوض من أجل حريتها، لا أن تقتل نفسها |
Onunla hissettiklerin hakkında konuş dedim, onunla beraber yatağa atla demedim. | Open Subtitles | أخبرتك أن تقول لها كيف تشعر لا أن تقفز إلى السرير معها |
Dikkatini dağıt dedim, bizi öldürt demedim. | Open Subtitles | قلت أن نصرف إنتباهه ، لا أن تجعليه يقتلنا |
Kaçmalarının neredeyse imkânsız olduğu bir ortamda onlara yetişkin gibi davranmamalı ve onları şiddet kültürünün içine atmamalıyız. | TED | لا أن نعاملهم كما لو كانوا بالغين وإقحامهم في ثقافة العنف التي يكاد يستحيل عليهم الخروج منها. |
-Sivilleri onlarla aynı hücreye atmak değil. -Ona yardım etmeliyiz. | Open Subtitles | لا أن نحتجز مدني في زنزانة معه، يجب أن نساعدها |
Onu sorgulamana izin verdim, ona saldırgan bir köpekmiş gibi davranmana değil. | Open Subtitles | وافقت على أن تستجوبها، لا أن ترميها بمخدر كأنها مصابة بداء الكلب. |
Sana birinci kaleye çıkasın diye para veriyorum, ikide çıkartılasın diye değil. | Open Subtitles | أنا أدفع لك لتبقى في القاعدة الأولى لا أن ترمي إلى الثانية |
Özel araba ile gitmeliyim, kilo kilo yiyecek almaya giden balerin gibi giyinmiş Hasidik bir aile gibi değil. | Open Subtitles | عليّ أن أستقـل سيـارة فـاخـرة لا أن أُحشَـرَ في سيـارة بستـة مقـاعد كعـائلـة كبيـرة ذاهبـة إلـى متجـر أغذيـة بالجملـة |
Burada doğru hamle onu nakde çevirmek, yırtıp atmak değil. | Open Subtitles | الآن الخطوة الصحيحة هنا هُو أن تصرفها، لا أن تُمزّقها. |
Gün boyunca kendini eve kilitlemen gerekirdi balo için alışveriş yapman değil. | Open Subtitles | يجب أن تحبسي نفسكِ داخل بيتك طيلة اليوم، لا أن تتسوّقي للحفلِ |
Stresten uzak durmam gerekiyor, hafta sonuna konuk etmem değil. | Open Subtitles | يفترض بي تجنب الضغط لا أن أدعوه في نهاية الأسبوع |
Aslında hapishanelerin bir insanı rehabilite etmeleri beklenir, onun daha öfkeli, sinirli ve daha umutsuz olmasına neden olması değil. | TED | من المفترض أن تُعيد السجون تأهيل الشخص لا أن تدفعه إلى أن يصبح أكثر غضباً وإحباطاً، ويأسًا. |
Çünkü, Ed de Vineet gibi liderler olarak rollerinin sahneye çıkmak değil, sahneyi kurmak olduğunun bilincinde. | TED | لأن إد، مثل فينيت، يدرك أن دورنا بصفتنا قادة أن نُعِد المسرح، لا أن نؤدي عليه. |
Sana odana gitmeni söyledim, tabağını kaldır demedim. | Open Subtitles | أخبرتك أن تذهب لحجرتك، لا أن تشطّف إنائك. |
Onlara arkadaş gibi davranın dedim arkadaş olun demedim. | Open Subtitles | لقد قلت بأن تعاملهم كالأصدقاء لا أن تكون صديقهم |
Sana bir daire bak dedim, ilk gösterdikleri daireyi kirala demedim. | Open Subtitles | قلت لك بأن تبحثي عن شقة لا أن توقعي عقداً لأول شقة يعرضونها عليك |
Sanat insaları gençleştirir, onları ihtiyar yapmaz. | Open Subtitles | الفنّ يجب أن يجدد الناس لا أن يجعلهم شيوخاً عجزة. |
onları değiştirmek değil, iyileştirmek istedim. | Open Subtitles | أنا كنت أحاول شفائهم لا أن أحولهم لشئ آخر |
Şimdiye kadar konuştuğumuz karmaşık zor meseleleri çözmeye çalışırdım senin hayatında yaptığın gibi onları göz ardı etmezdim. | Open Subtitles | لقمت بمتابعة التعامل مع العقد القضايا الصعبة التي تناقشنا بشأنها لا أن أقوم بدسها أسفل السجادة |