Size açıklayacak zaman olmadığını söyledim ve açıklayacak zaman yok. | Open Subtitles | لا ، قلت لكم لا وقت للشرح ، وسألتزم بكلامي |
zaman yok. İki dakikamın kaldığını söylüyor, yapamayız. | TED | لا وقت لدي .. بقي لدي اقل من دقيقتين .. لا يمكننا القيام بذلك |
- Olmaz... - Ama Bayan Verloc! Korkarım ki şu an vakit yok, daha sonra. | Open Subtitles | لا وقت عندى, لاحقا انتظرى هنا بجوار السيارة |
vakit yok. Santa Ana düştü. Ülke ikiye bölündü. | Open Subtitles | لا وقت, سانتا انا تسقط و البلد انقسمت الي نصفين |
Unutmayalım ki, yavaş yavaş yaklaşacak zamanımız yok. Gözler önünde teklifimizi vurmalıyız. | Open Subtitles | لا وقت لدينا للتقرب إليه ببطء علينا أن نقدم له العرض مباشرة |
zamanım yok. Yılın 51 buçuk haftası yollardayım ve bu halimi fazlasıyla seviyorum. | Open Subtitles | لا وقت لدي , فأنا اتجول منذ 51 ونصف اسبوع زيادة عن عام |
Garantide olmak için her konuda her şeyi bilmem lazım ama vaktim yok. | Open Subtitles | لأكون مؤمناً سأتعلم كل شئ عن كل شئ لكن لا وقت لدي الآن |
- Hayır sadece bu iş için çünkü vaktimiz yok. | Open Subtitles | لا، أنتِ تعرفينه لهذه المسألة فحسب لأنه لا وقت معنا |
Gerçekten çok acelem var. Merhaba, hoşça kal için zaman yok. Geç kaldım! | Open Subtitles | أنا قلق، لا وقت للوداع، مرحباً أنا متأخر، أنا متأخر، أنا متأخر |
Dört saatimiz kaldı, ...harcanacak zaman yok. | Open Subtitles | بقيت 4 ساعات حتى الصباح لا وقت لدينا نضيعه |
Gel-git için zaman yok, tatlım. Sayacı ölçmeye geldim. | Open Subtitles | لا وقت عندى للمضاجعة يا أمورتي جئت فقط لأكشف على العداد؟ |
- zaman yok! Teşekkür ederim, tatlım. - Güle-güle.! | Open Subtitles | لا وقت لذلك شكرا عزيزتى الى اللقاء الى اللقاء , ستيف |
Doluşun millet. Ayakkabılarını silmek için vakit yok. | Open Subtitles | هيّا اركبوا ، لا وقت لتمسيح احذيتكم قبل الركوب |
Saldırıya uğruyoruz. Açıklamaya vakit yok. Bacaklarını tut, taşı. | Open Subtitles | نتعرض للهجوم، لا وقت للشرح أمسك قدمه، احمله |
- Yardım çağırıp, bekleyelim. - Hayır, o yaralı, vakit yok. | Open Subtitles | سنطلب المساعدة وننتظر - كلا، إنها مصابة، لا وقت لدينا - |
Bu gece açılış yapacaksak, mahkemede hesaplaşacak zamanımız yok. | Open Subtitles | لا وقت لمقارعته في المحكمة ، سنفتح الليلة |
Tartışacak zamanımız yok. Planladığımız gibi gidiyoruz. | Open Subtitles | لا وقت لدينا للجدال، سننفذ الخطة سنذهب جميعاً، وأنتما أيضاً، جميعنا |
Nefes almaya zamanım yok. - Bebeğim nasılmış? | Open Subtitles | دائمآ يحدث هذا عندما يكون القمر مكتمل لا وقت لألتقط أنفاسى |
Aranıyorum! Kızlara ayıracak zamanım yok! | Open Subtitles | أنا مطلوب في جريمة قتل لا وقت لدي لأحظى بمهبل |
Joe, Benim-- şu anda vaktim yok. | Open Subtitles | , لا وقت عندي لرؤيتك الآن سأبدأ بجولتي على المرضى |
Kontrol edecek vaktimiz yok. Limonata satacağız. | Open Subtitles | لا وقت لإستكشاف ذلك الآن ، لدينا ليمون لبيعه |
Yani, kendine çeki düzen ver arkadaş. Kendine acıma zamanı değil | Open Subtitles | .حسنٌ، لملم شِتات نفسك يا صاح .لا وقت للشفقة على ذاتك |
Konuşmanın sırası değil. İnterneti kullanmaya geldik. | Open Subtitles | لا وقت للحديث أتينا هنا من أجل الواي فاي وحسب |
Şehirli kız oldun artık. İhtiyar babana ayıracak vaktin yok. | Open Subtitles | لقد أصبحت ابنة المدينة لا وقت لديك لوالدك المتقدم في السن |
- Biliyor musunuz? Bu aslında benim için uygun bir zaman değil. | Open Subtitles | تعلمون، وهذا هو في الواقع لا وقت كبير بالنسبة لي. |