Farkındayım, beni bu üniformayla görmek şaşırttı seni, ...ama Propaganda Bakanlığı ayağımıza kadar gelip ülkenin en üst düzey liderlerinin huzuruna çıkmamızı rica etti. | Open Subtitles | إنك مندهش لرؤيتي بهذا الزي العسري، ولكن وزارة الدعاية الاعلامية أتت إلينا وطلبت أن نظهر أمام القادة الكبار للبلد |
O çocuk, bu ülkenin lideri olacak ve büyük bir değişim hareketi başlatacak. | Open Subtitles | هذا الولد سيصبح قائداً للبلد و سيقوم بتغييرات مهمة |
Dünya Kupası gibi ülke kimliğinin böylesine ihtişamlı bir ifadesi bile bize multi yerel oyunculardan oluşmuş millî bir takımı verir. | TED | حتى أن التعبير الآكثر تمجيدا للبلد ، و هوكأس العالم، يعطينا فرق وطنية يتكون معظمها من لاعبين متعددي المحلية. |
Ve bölündüğünde, bu ülke baloncuğun büyüklüğü nüfusun büyüklüğü oluyor. | TED | وعندما تنقسم يكون حجم الفقاعة الممثلة للبلد هو حجم السكان هناك |
Sadece bir kitap okuyarak o Ülkeye dair kapsamlı bir fikir edinmenin mümkün olduğunu ileri sürmüyorum. | TED | الآن، لا أريد أن أشير أن ذلك كان من الممكن الحصول ببساطة على صورة تقريبية للبلد من خلال قراءة كتاب واحد. |
Gelirken altın getir! | Open Subtitles | أجلبوا السعادة للبلد |
Beni devre dışı bırakmanız ülke için de benim için de kötü Sayın Başkan. | Open Subtitles | هل هذا هو خطاب اليوم؟ أنت تعزلني، وهذا سيئ للعمل. سيئ للبلد. |
"Belki dediğin gibi FBI için çalışıyorsundur veya belki de çalışmıyorsundur ama her iki şekilde de seni devlet düşmanlığından hapse atacağız. | Open Subtitles | ربما انت تعمل لمكتب التحقيقات الفيدرالية كما تقول وربما لا ولكن في كل الاحول نحن نحتجزك كعدو للبلد |
Sadece misafire ülkenin hukuksal kararları aksiyonları onaylayıp bilgilere bakıyor | Open Subtitles | خدمة القضايا والتى تتعلق بامن الدولة يجب ان نشارك فيها المخابرات وهى السلطة القضائية المطلقة للبلد المضيف |
ülkenin liderinin yokluğunun hissedilmemesi mümkün değil. Nasıl hissediliyor peki? | Open Subtitles | لايمكن للبلد ان تسير بدون قائد وهذا مانحس به |
Bir bölgenin güvenliği tüm bir ülkenin etraflı çıkarları açısından düzgün yönetmezseniz çökecek. | Open Subtitles | سلامة المنطقة فيما يتعلق بالمصالح العامة للبلد بأكمله عندما تتحطم وتُباد إذا فشلتَ في إدارتها بشكل صحيح. |
Tabii ki, ülkenin demografik ve sosyoekonomik profiline göre ve doğruca temsil eden insan örnekleriyle eşleştiğinden emin olmak için bu seçimi sınıflandırabilirdik. | TED | بالطبع، سيتم تشكيل المجموعة بطريقة جيدة لتمثيلنا الملف الشخصى الاجتماعي والاقتصادي والديمغرافي للبلد وأن تكون عينة جيدة من الناس. |
Bu ülkenin kanunları peşini bırakmaz, biliyorsun. | Open Subtitles | هناك قوانين للمطاردة في هذا للبلد. |
Size soruyorum, özgürlük yolunda bir çok kahramanını, feda etmiş olan bir ülke, | Open Subtitles | أنا أسألكم. أيمكن للبلد التي خلفت الكثير من الأبطال القتلى على طول الطريق إلى الحرية |
Tüm ülke için komedi malı olacaksın. | Open Subtitles | عليك أن تكون ويضحك الأسهم بالنسبة للبلد كله. |
Yerinden olmuş birinin yeni bir Ülkeye geldiğinde ilk yapması gereken şey iltica başvurusu yapmaktır. | TED | الخطوة القانونية الأولى التي يجب على اللاجئ القيام بها بعد دخوله للبلد الجديد هي تقديم طلب لجوء. |
Senin, bıçaklı, sahte bankacıyı Ülkeye kimin getirdiğini soruşturdum bende. | Open Subtitles | إذن.. لقد سألت عمن قد يكون أدخل حامل السكاكين والمصرفي الوهمي ذاك للبلد |
Tabii ki planın bu Ülkeye onarılamaz bir zarar vermek değilse. | Open Subtitles | أعني، إلا لو كنتِ تخططين أن تقومي بضرر لا يمكن إصلاحه للبلد |
Gelirken köpek getir. | Open Subtitles | أجلبوا كلبًا للبلد |
Gelirken prens getir. | Open Subtitles | أجلبوا أميرًا للبلد |
Eski günlerde, ülke için en iyinin ne olacağını bir adam karar verirdi | Open Subtitles | قديما, رجل واحد يقرر ماهو الأفضل للبلد |
Ahlaki sorumluluğa sahip devlet anlayışı, bizim anlayışımız bu! | Open Subtitles | تتسم بالمسؤولية المعنويه للبلد إن لنا عقيدة! |