| Evet, ama bunun kolay bir çıkış yolu olduğunu gördüm. | Open Subtitles | آجل ، ولكنني رأيت أنها طريقة رخيصة للخروج من المأزق |
| Tek çıkış yolu, bu cinayeti benim işlemediğimi kanıtlamak. İyi de, nasıl? | Open Subtitles | السبيل الوحيد للخروج من هذا هو إثبات أنني لم أرتكب تلك الجريمة |
| Buradan çıkmak için tek bir yol var. Başka bir yol yok! | Open Subtitles | فلا يوجد سوى طريق واحد للخروج من هنا فليس ثمة طريق أخر |
| Gel bakalım buraya. Buradan çıkmanın bir yolunu biliyor musun? | Open Subtitles | اخرج من هناك هل تعرف أى طريق للخروج من هنا؟ |
| İplerden kurtulduğuma göre, bu gemiden kurtulmanın bir yolunu bulmalıyız. | Open Subtitles | أنا حر أخيرا لابد أن نجد طريقة للخروج من السفينة |
| Beni pastadan çıkmam için tutmuşlardı ama yolda hasta oldum bu hapları yuttum. | Open Subtitles | لقد أستؤجرت للخروج من الكعكة لكنى أصبت بدوار الجو فى ..طريقى إلى هنا ولهذا أَعطاني ذلك الصاح هذا الدواء |
| Ne sanıyorsun, onun evden çıkmaya çalışan bir feminist olduğunu mu? | Open Subtitles | وهي أنكِ تنقلين ملكتكِ بسرعة كبيرة ما رأيكِ, هل هي نسويّة وتتطلّع للخروج من المنزل؟ |
| Bu gezegenden tek çıkış var, o da benden geçer. | Open Subtitles | هنالك طريقة واحدة للخروج من هذا الكوكب, وهي من خلالي. |
| Seni sorumlu tutmam. Eğer bundan başka bir çıkış varsa sadece başını salla. | Open Subtitles | لن أضغط عليك اومئ برأسك إذا كان هناك سبيل آخر للخروج من هذا |
| Doğru dosyayı yedekledim. Buradan çıkış yolunu bulur bulmaz ve bunu kanıtlayacağız. | Open Subtitles | كلا، حمّلت الملف الصحيح، وسنثبت ذلك حالما نجد طريقة للخروج من هنا |
| Afrika'dan çıkmak için ne yol olursa olsun bana uyar. | Open Subtitles | أي شيء ستفعلوه للخروج من أفريقيا اللعينة أنا معكم فيه |
| Eğer bulabilirsek ve çıkmak için yeterli vaktimiz olursa sorun yok. | Open Subtitles | إذا أمكننا إيجاد أحداها فيمكننا استخدام ممر الهواء للخروج من هنا |
| Bu sabah evden çıkmak için çok acele ettiğini söylüyorum, benden uzaklaşıp işe gelmek için acele ettiğini söylüyorum-- | Open Subtitles | ما قلته أنكِ كنتِ مستعجلة , للخروج من المنزل صباحاً . . مستعجلة للذهاب إلى العمل و الابتعاد عني |
| Gel bakalım buraya. Buradan çıkmanın bir yolunu biliyor musun? | Open Subtitles | اخرج من هناك هل تعرف أى طريق للخروج من هنا؟ |
| Üsteğmen Schultz yana yana savaştan çıkmanın bir yolunu arıyor. | Open Subtitles | الملازم شولتز هو محاولة مستميتة للحصول وسيلة للخروج من الحرب. |
| En azından havamız var. Belki sakin olursak, buradan kurtulmanın bir yolunu bulabiliriz. | Open Subtitles | على الأقل لدينا هواء ربما إن بقينا هادئين سنجد طريقة للخروج من هنا |
| Kirasını ödediğim bu daireden çıkmam gerekmeyecekti. Böylece kızıyla beraber yaşayacaktı. | Open Subtitles | لن أضطر للخروج من الشقة التي دفعتُ ثمنها بحيث يتمكّن من العيش هنا مع ابنتي. |
| Annenin rahatlatıcı seslenişi ve belki de özel kokusu yavruları sudan çıkmaya ikna ediyor. | Open Subtitles | نداءات الإطمئنان وربما رائحتها المسكيه شجع صغارها للخروج من الماء |
| Yani, ıssız adaya düşsem ve oradan kurtulmak için tek yolum sevimli arayüzler yapmak olursa, orada ölürüm. | TED | أعني ، أذا تقطعت في السبل بجزيرة والطريقة الوحيدة للخروج من الجزيرة كانت أن أعمل واجهة جميلة ، سأموت هناك |
| Bu evden dışarı çıkıp, dışarıda erkek arkadaşımla takılmak için bekleyemiyorum. | Open Subtitles | لا استطيع الانتظار للخروج من هذا البيت الخروج والاستمتاع مع صديقي |
| Buradan çıkmama yardım edersen kimin yaptığını bulabilirim. | Open Subtitles | ساعديني للخروج من هنا لكي أعرف من فعلها. |
| Beni ilçe dışına ve il dışına çıkartmaya yetecek kadardı. | Open Subtitles | فقط مايكفي من المال للخروج من البلدة الخروج من المقاطعة |
| Amerikan ordusu hoparlörlerle dışarı çıkmamız için çağrı yapıyordu. | Open Subtitles | كان بمقدورنا سماع أفراد من الجيش الأمريكى يدعوننا عبر مكبرات الصوت للخروج من مخابئنا |
| Eğer işbirliği yaparsanız, bu binadan canlı bir şekilde çıkma şansınız olur. | Open Subtitles | إذا تعاونتم معنا , سيكون لديكم فرصة للخروج من هذا المكان أحياء |
| Herkes bilir ki mide hastalıkları okuldan kaçmak için en iyi yoldur. | Open Subtitles | الجميع يعلم ان .. آلام المعدة هي أفضل وسيلة للخروج من المدرسة |
| gitmek için sabırsızlanıyorum. Burada tuzağa düşmüş gibiyim. | Open Subtitles | أنا متلهفة للخروج من هنا، هذا المكان مريع |
| Hâlâ bu işten kurtulma şansın varken şu çantayı bana ver. | Open Subtitles | أعطيني الحقيبة بينما لا تزال لديكِ فرصة للخروج من هذه الورطة. |