"ليس على" - ترجمة من عربي إلى تركي

• için değil
• olmaz
• de değil
• üzerinde değil
• kadarıyla yok
• kadarıyla hayır
• hiç
• vurma
• yanlış
• gerek yok
• olarak değil
• zorunda değil

Bu tam boyutunda bir roket için, bir maket için değil.
هذه المعادلة تنطبق على صاروخ بالحجم الحقيقي، و ليس على نموذج

Ama sandığın gibi, sözde günahlarım için değil dünyanın bu hâli için ağlıyordum.
لكن ليس على ذنوبي المزعومة كما فهمتي لقد بكيت على حال هذا العالم

Apaçık belli ki bu böyle olmaz ve sürdürebilir değil.
الآن ، بالطبع، هذا ليس على جيداً، وهي ليست مستدامة.

Hayır! hiç de değil, onların tadına bakmak için sabırlanıyorum.
لا ، ليس على الإطلاق أنا حقا أتشوق لابتلاعهم

Ama hükümetler, dinler ya da ideolojiler üzerinde değil.
و لكن ليس على الحكومات أو الأفكار على الاستبداد

Bildiğim kadarıyla yok, en azından bu hassaslıkta yapabilecek. - Başka bir şey?
ليس على حد علمي، على أي حال ليس بهذه الدقة

Bildiğim kadarıyla hayır. - Oda değiştirdim mi?
هل فتممت الفحص ليس على قدر علمى ياسيدى هل انا غيرت الغرف

Hayatıma başlamaya hazırdım ama yapamıyorum ve bu hiç iyi değil.
أنا مستعدة لبدأ حياتي والآن لا أستطيع، والأمر ليس على مايرام.

Burnuma değil, burnuma vurma!
ليس على الأنف , ليس على الأنف ليس على الأنف

Endişelenmeyin, yanlış bir şey yapmadınız. Başka da bir şey bilmiyoruz ya.
لاتقلق، لم تقم بفعلٍ خاطىء ليس على حد علمي،على أية حال

Ama senin bu kadar güzel konuşabildiğini gördükten sonra, Japonca konuşmama gerek yok.
ولكن ليس على أن أكون متحدثا لليابانية حتى أرى مدى جمالك وأنت تتحدثينها

oldukları kimse olarak değil görünmek istedikleri kişi olarak.
ليس على طبيعتهم الحقيقيّة إنّما على المظاهر التي يريدون أن يظهروا بها

Bu avcılar için geçerli; altın arayanlar için değil.
ذلك يسرى على الصيادون ولكن ليس على منقبى الذهب

Yaptıklarım için üzgünüm, hapiste geçirdiğim günler için değil.
أنا آسف على ما فعلته لكن ليس على الوقت الذي قضيته فى السجن

Ama silah yapmak için değil de deney ya da onun gibi bir şey için gelmiş.
وعرض عليه ثروة ليساعده ليس على صنع الأسلحة , لكن لأجل التجارب أو شيء ما

Böyle bir şey kolay kolay olmaz. - Yani bu-
ليس على حد علمي ، أعني ليس أمرا وراد الحدوث

Ozona bir tehdidin, insan güvenliğine de tehdit olduğunu söylemek abartı olmaz.
إنه ليس على سبيل المبالغة لنقول أن ما يهدد طبقة الأوزون هو تهديد لسلامة البشر.

Oh, sevgilim, ben de. - Dudaktan olmaz. - Ne?
أوه عزيزتي وكذلك سأفعل أنا - ليس على الشفاه -

hiç de değil. Sadece bu hafta bir kaç hoş fikir ürettim.
لا، ليس على الاطلاق، فقط الاسبوع الفائت قد حصلت على الكثير من الافكار الحلوة

Burası çok güzel, cennet gibi. Ama neden harita üzerinde değil mi?
المكان جميل جدا هنا ، انه أشبه بالجنة لكن لما ليس على الخريطة ؟

Görebildiğim kadarıyla yok.
لا يوجد أى مفر هنا ليس على حد علمى

Bildiğim kadarıyla hayır.
ليس على حدّ علمي، كلاّ أتعتقد أنه نفس الرجل في كلا الحادثتين؟

Latin Amerika'da çok fazla halkçılık ekonominin hiç de iyi gitmemesine yol açtı.
دول أمريكا اللاتينية، انتشار الاشتراكية، جعل الاقتصاد ليس على ما يرام.

- Suratına vurma, çok şirin.
ليس على الوجه إنه وسيم

Burada bir yanlış olduğunun kanıtı.
الدليل على أن هناك شيء ما ليس على صواب هنا

İki ile sıfır arasında koskoca bir rakam olduğundan bahsetmeme gerek yok.
على الأرجح ليس على ذكر أنّه يوجد رقمًا بأكمله بين اثنان وصفر

Biz, kendimiz, ölçeğin yedi notasına kafa yormalıyız oktav olarak değil ama yedi belirgin ve bağımsız nitelik, aynı cennetin yedi kardeş yıldızı gibi.
و أن نعيد الى الأذهان السلم الموسيقى بدرجاته السبع. ليس على طريقة الجواب الموسيقى، بل

April, her şey siyah ve beyaz olmak zorunda değil.
آبريل، ليس على كل الأشياء أن تكون سوداء أو بيضاء