Birkaç kâğıt getirsem veya onları konuşmaya dahil etsem bu ne anlama gelir? | TED | ماذا قد يعني لو أنني أحضرت ورقة حقًا أو انخرطت معهم في مناقشة؟ |
Ama onları idare edebilirdim. onlar hiçbir katilin gözlerine bakmamıştı. | Open Subtitles | كنت سأتعامل معهم إنهم لم ينظروا فى عينى قاتل أبدا |
Ve böylece onlarla seyahat ederek ve bütün farklı elementleri öğrenerek birlikte çok vakit geçirdik ve yararlanılmayan birçok verimsizliğin olduğunu keşfettik. | TED | وقضى الوقت في السفر معهم وتعلم كل شيء عن العناصر المختلفة، و العثور على الكثير من أوجه القصور لم يتم الاستفادة منها. |
Ama beynimizde bunu baskılamamızı sağlayan sinir hücreleri var. Hadi. | Open Subtitles | لكن أدمغتَنا تَفرز ناقلات عصبية الذي تمكّنُنا من التَعَامُل معهم. |
Sadece makinenin nasıl çalıştığını değil, onlarla birlikte yaşamanın nasıl olduğunu da. | TED | ليس فقط عن كيفية عمل تلك الآلات، بل عن ماهية التعايش معهم. |
Rica etsem sen onları cezalandırmadan bir röportaj yapabilir miyiz? | Open Subtitles | هل يمكن اجراء لقاء صحفي معهم قبل قتلهم ؟ .. |
onları avucunun içine alıp kendini nasıl da hayran bıraktı. | Open Subtitles | كانت لطيفة معهم و ينظروا إلى تنورتها من حين لآخر |
onları durumdan haberdar etmen gerek, yoksa bu işi unut... çünkü akşamları ve hafta sonları burada olman gerekiyor. | Open Subtitles | يجب عليك ان تصل معهم الى ترتيب او حتى المحاوله بالذلك تستطيع ان تبغى في المساء وفي الاجازات هنا |
Tabii, onları işe al. İyi enerji müşterileri mutlu eder. | Open Subtitles | أجل , وقع معهم , عمل جيد لنجعل العملاء سعداء |
Hayır, hep mesaj bıraktım ardından da onlar beni geri aradılar. | Open Subtitles | كلا لقد تركت الرسائل دائما وتكلّمت معهم عندما إتّصلوا ثانية بي |
İsmi ne olursa olsun, benim bir yanım onlar için çalışmadığına inanıyor. | Open Subtitles | أيّاً كان اسمه، فثمّة جزء منّي لا يريد التصديق بأنّه يعمل معهم |
Sanırım annen onlar için çalışmışsa, babanı da takibe almış olabilirler, ama... | Open Subtitles | حسنا، أظن بما أن والدتك عملت معهم ربما أخفت معلومات لدى والدك |
Bir gün okula gitmiştim ve çocuklar onlarla basketbol oynamama izin vermedi. | TED | ذهبت للمدرسة ذات يوم، والأولاد لم يسمحوا لي بلعب كرة السلة معهم |
Ve Batı sanatındaki büyük trajediler hakkında onlarla konuşmaya gittim. | TED | و ذهبت للتحدث معهم بخصوص احدى تراجيديات الفن الغربي الرائعة |
onlarla bu şekilde konuşmak için... ne alıp veremediğin var? | Open Subtitles | ما بك تتحدث هكذا ؟ يجب ان أتحدث معهم هكذا؟ |
Şeker ve sakız herkes için aynı, her ne kadar yanında sızlanan çocuklar olan aileler için işe yarasa da. | TED | والحلوى والعلكة هي نفسها للجميع، حتى ولو كانت غالباً تنجح فقط بالنسبة للناس الذين معهم أطفال صغار ملحّون إلى جانبهم. |
Benim onunla bir ilgim yok. Bir şey bilmiyorum. Gitmek istiyorum. | Open Subtitles | لا، لست أنا، لست معهم لا أعرف شيئاً بشأن هذا العبث |
Sharkboy'u mağaralarına, evlerine götürdüler. orada güvende ve kuru olacaktı. | Open Subtitles | أخذوا معهم الفتى القرش لمنزلهم الكهفى حيثما يكون آمن وجاف |
Gerçekten onlara aşık -- onlardan biri -- O bir kaz terbiyecisi. | TED | هو حقا يحبهم ــ هو الوحيد في ذلك معهم إنه الهامس للأوز |
O adamlar, seyyar satıcı gibi, ellerinde çantalarla her gün ofise geliyorlar. | Open Subtitles | لا هؤلاء الأشخاص يأتون إلينا و معهم حقائب وعينات كمندوبين مبيعات البيوت |
Ne zaman bir müşteri ile buluşsa daima onlarla fotoğraf çektirir. | Open Subtitles | .. كلما كان يلتقي بالعملاء .. كان يلتقط صورة معهم دائماً |
Bu benim için doğal. Ben ve arkadaşlarım, onlara kolayca bağlanabilirim. | TED | هذا طبيعي بالنسبة لي. أنا وأصدقائي, أستطيع أن أتواصل معهم بسهولة. |
Atom yapısına dair bilgilerini yanlarında getirip yöntemlerini hayat malzemesine uyguladılar. | Open Subtitles | أخذوا معهم معرفتهم بالتركيب الذري و طبقوا تقنياتهم علي مادة الحياة |
Tabii, neredeyse sohbet ettiğimiz herkes depresyonda, anksiyetesi, intihar düşünceleri olan ya da intihar etmiş birini tanıyordu. | TED | طبعًا، جميع من تحدثنا معهم عرفوا شخصًا يعاني من الاكتئاب أو القلق أو تراوده أفكار انتحارية أو منتحر. |
Yalan. Şimdiye kadar kiminle konuştuysam bir bowling pistinin çok iyi olacağını söyledi. | Open Subtitles | غير صحيح, الكثير مِن مَن تحدثت معهم يرغبون بإمتلاك مكان ليلعبوا به البلوينغ. |
Randevum üniversite ile değil, onların buluşmamı istediği birisi ile. | Open Subtitles | الموعد ليس معهم إنه مع شخص هم يريدون مني مقابلته |