Koyu bir takım elbise giyiyordu ve yüzünde o kadar olgun, o kadar derin bir acı vardı ki Ona zor bakıyordum. | Open Subtitles | ،كان يرتدى بزة غامقة و على وجهه رأيت الحكمة و ألم قديم و عميق حتى أنني لم أستطع النظر إليه مباشرا ً |
Koyu bir takım elbise giyiyordu ve yüzünde o kadar olgun, o kadar derin bir acı vardı ki Ona zor bakıyordum. | Open Subtitles | ،كان يرتدى بزة غامقة و على وجهه رأيت الحكمة و ألم قديم و عميق حتى أنني لم أستطع النظر إليه مباشرا ً |
Sonuçta suratına bir yumruk atmak için 15.000 km yol teptim. | Open Subtitles | انا لم آت عشرة آلاف ميل فقط كى ألكمه فى وجهه |
Kremamı her zaman suratına sürerim ve o buna sinirlenir. | Open Subtitles | انا دائما اضع الكريم على كل وجهه, و ازعجه بذلك. |
Eğer birinin suratını yumruklamak sizi rahatlatacaksa... ben buna gönüllü olurum. | Open Subtitles | إن كان لكم أحدهم في وجهه يساعدك سأدلك على الشخص المناسب |
Sana gelince, seni aptal şey. Şunun yüzündeki ifadeye bir bakın. | Open Subtitles | أما بالنسبة لك ، فحديثك كان سخيفاً انظروا إلى تعبيرات وجهه |
Hue Savaşı'nda gördüğüm ilk adam yüzünden iki kurşunla vurulmuştu. | Open Subtitles | أول الجرحى الذين شاهدتهم كان قد اصيب في وجهه بطلقتين |
Hiçbir şeye dokunmadım... ama suratı en az 45 dakikadan beri spagetti içindeymiş. | Open Subtitles | لم المس أى شيىء لكن وجهه ظل فى المكرونه الاسباجيتى لمدة 45 دقيقه |
yüzünde görülen şey, hareket tarzı, onu buraya yönlendiren şeydir. | Open Subtitles | ما الذي شوهد في وجهه, وتصرفاته, وأتى به إلى هنا |
Ray, Tilden denen pislik yüzünde o sırıtmayla ortaya çıkıyor. | Open Subtitles | راي , تلدين اللعين يظهر هنا وعلى وجهه أبتسامه خبيثة |
Masasında oturmuş, yüzünde koca bir gülümseme, her tarafı dosyalarla çevrili. | Open Subtitles | بالقرب من الطاولة مع ابتسامة عريضة على وجهه محاط بجميع ملفاته |
İnsanlar onu en son sen suratına silah doğrulturken gördü. | Open Subtitles | واخر مره ,رأءاه احد كان مصوباً الى وجهه سلاح بواسطتك |
Eğer yaşamak istiyorsan 5 saniye içerisinde onun suratına doğrulmuş silahı indirirdim. | Open Subtitles | إذا أردتُ ان أعيش ، للخمس ثواني القادمة سأُبعد السلاح عن وجهه |
Yine de, telefonu suratına kapatmanız onu sadece daha da cesaretlendirecektir. | Open Subtitles | ومع ذلك، غلق الهاتف في وجهه سيشجعه على هذا أكثر، حسنٌ؟ |
Gidip Ona soracağım. Ya bize söyler ya da suratını dağıtırım! | Open Subtitles | سوف اذهب و اسأله و اذا لم يخبرنا سوف احطم وجهه |
Efendim, bana şu herifle tek bir maç ayarla suratını dağıtıvereyim. | Open Subtitles | سيدى من فضلك , دعنى الاكم هذا الرجل سوف احطم وجهه |
Onu korkutmak ve yüzündeki o havalı ifadeyi silmek istedim. | Open Subtitles | أردت أن أخيفه، فقط لأزيل تلك النظرة المتعجرفة عن وجهه |
Humerusundaki kırığı temizleyip cebire ile bağladım ve yüzündeki kesikleri diktim. | Open Subtitles | لقد نظفت وجبرت كسر العضد لديه وقمت بخياطة التمزق في وجهه. |
Eve döndükten sonra, bir aile bireyinin yüzünden 30 kez vurulduğu haberini aldım. | TED | لذلك فإنني بعد عودتي إلى المنزل، تلقيت خبراً أن أحد أفراد تلك العائلة قد تم إطلاق النار عليه في وجهه 30 مرة. |
Altıncı günün sabahında Tanrı kalktı, gözleri sönüktü ve suratı asıktı. | Open Subtitles | فى صباح اليوم السادس نهض الرب و كانت عيناه داكنتان و ساد التجهم وجهه |
Çukur gözlü figür, zoraki gülümseyerek sıska yüzüyle Ona dik dik baktı. | TED | بدأت عيونه الغائرة من وجهه الهزيل بالتحديق به، مع رسم ابتسامة ملتوية. |
O aptal suratından nefret etmeme ve sızlanmasına katlanamıyor olmama ne dersin? | Open Subtitles | ماذا عَنْ لأن أَكْرهُ وجهه الغبي وأنا أليس بالإمكان أن يُوقفَ الأَنين؟ |
Oğullarımızı ve kızlarımızı hapsediyor ve sonra beyaz suratında bir sırıtışla yürüyüp gidiyor. | Open Subtitles | يحبسُ أبنائنا و بناتنا في سجونِه ثُمَ يمضي، معَ ابتسامةٍ على وجهه الأبيض |
- Yüzünü tam olarak göremedim. - Elinde bir mendil vardı sanki nezleymiş gibiydi. | Open Subtitles | ـ لم اتمكن من رؤية وجهه ـ كان يحمل منديلا |
yüzü bandajlı bir adamın yapabileceği fazla bir şey yok. | Open Subtitles | رجل مثلي بضمّادات على وجهه لا يوجد ما يمكنه فعله |
Sormam gerek. Neden herif boşalmak üzereyken kız onun yüzüne yumruk atıyor? | Open Subtitles | لدي سؤال، لماذا لكمته في وجهه عندما كان على وشك بلوغ النشوة؟ |
Silahımı boynuna dayayıp onun o ibne yüzünün seğirişini seyredeceğim. | Open Subtitles | سأضع المسدس على رقبته , و أشاهد وجهه الشاذ ينشلّ. |
Farkettiniz mi yüzlerini gazeteyle, ceketle, şapkayla falan kapatırlar. | Open Subtitles | تلاحظ انه دائما يكون مغطي وجهه بجريده او بالستره او بقبعه |
Ama biliyor musun Maya'nın adını anınca, yüz ifadesi değişti. | Open Subtitles | لكن .. أتعرفين ؟ عندما تحدثت عن مايا تغير وجهه |